21 Mar 2008 08:07 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:01

"ZUMA'DA YEMEK YEDİK!.... 1200 YTL HESAP ÖDEDİK!...." 1200 YTL'LİK YEMEK YİYEN VE BUNU KÖŞESİNDE ANLATAN KÖŞE YAZARI KİM?.....

Dekorasyonuyla, yemekleriyle, ayrıca da manzarıyla çok başarılı bir yer Zuma. Yazın Boğaz´ın üzerien açıldığında çok daha cazibeli bir hale gelecek.

Serdar Bilgili dünkü gazetelere W Otel´in açılışını dolu yapacağını söylemiş. Genellikle promosyon amaçlı söylenir böyle şeyler, beklentiyi artırmak, talebin yoğunlaşması için. Ancak bu sefer Bilgili´nin böyle bir stratejiye gerek duyacağını düşünmüyorum. Hakikaten de Akaretler´deki Sıraevler´e yerleşen W´ya yönelik beklenti epey yüksek. Yurtiçinden de yurtdışından da açılır açılmaz orada kalmak isteyenlerin sayısının hiç de düşük olmayacağı ortada. Ne diyelim, hayırlı olsun.

W´nun açılışı, İstanbul´un dünya metropolü oluşuna bir katkı. Geçen günlerde iki yabancı restoran da İstanbul´da şubelerini açtı: Zuma ve Hakkasan. Epey de gürültü kopardı bu yerlerin açılması. İkincisini henüz görme şansım olmadı, ama bu hafta içinde Zuma´da yediğim yemek esnasında Türkiye´deki gelir dağılımı ve aniden başlayan bu lüks furyası arasındaki ilişki hakkında epey düşünme fırsatım oldu.

Zuma´nın İstanbul´daki tanıtımı pahalılığı üzerinden yapıldı. İzlenen stratejide hem çok pahalı olması vurgulandı, sanki bu sayede merak yaratılacakmış gibi. Bir de "Çok dolu, rezervasyonlar yok" gibi laflar çıktı. Halbuki daha ilk haftasında bu restorana gidenler masaların yarısının boş olduğunu da gördüler. Benim gittiğim akşam da genellikle yabancı dil konuşulan masalar vardı ama doluydu.

Dekorasyonuyla, yemekleriyle, ayrıca da manzarıyla çok başarılı bir yer Zuma. Yazın Boğaz´ın üzerien açıldığında çok daha cazibeli bir hale gelecek.

Üç kişiydik biz o gece, gelen hesap 1200 YTL´ydi. Aşağı yukarı bin dolar civarında. Her şey iyi hoştu da, o fiyatı hak edecek bir yemek yedik mi tartışılır.

Açık söyleyeyim, fiyatından bağımsız olarak, beni Zuma´ya tekrar götürecek bir yeme-içme tecrübesi yaşamadım. Her şey güzeldi, ama hiçbir şey `eşsiz´ değildi. O zaman da gelen hesabı sorgulamak haklı oluyor.

Dahası İstanbul burası. Her ne kadar Batı metropolü gibi görünse de bir üçüncü dünya ülkesinin en büyük şehrinde yaşadığımız gerçeğini unutmamamız gerekiyor. Zuma´da gelen hesap, Londra ve New York gibi şehirlerde gelen hesapların dengi, belki daha da pahalısı. Oysa hiçbirimiz, en zenginimiz bile İstanbul´da Londra ya da New York´taki kadar çok kazanmıyor.

New York´un en zengin adamı Warren Buffet´ın serveti 62 milyar dolar civarında. Türkiye´de bunun onda birinden daha az servetlere sahipler en zenginler listesine giriyor. İstanbul´da "1 milyon dolarım var" diyen kendini zengin görüyor, New York´ta "10 milyar dolarım var"a çıkıyor zenginliğin tanımı.

Dünyanın en pahalı restoranı New York´taki Masa. Burası çok uzun süre önceden rezervasyon alması ve aşırı kısıtlı insan kapasitesiyle meşhur. Masa´da set mönü var, o gün şef ne isterse onu yiyorsunuz ve adam başı -içki hariç- 300 dolar. İçki de dahil olunca, dünyanın ekonomi index´lerinde Masa´da adam başı ortalama 366 dolara çıkıyor.

Dünyanın en pahalı binasında, dünyanın en pahalı manzarasına karşı, dünyanın en önemli şehrinde, dünyanın en ünlü şefinden yediğiniz yemekle bir üçüncü dünya şehrinde çok da ünlü olmayan bir Japon lokantasının şubesinde ödediğiniz hesap aşağı yukarı aynı. Burada bir adaletsizlik olmadığını kimse iddia edemez.

Hatta İstanbul´da yeme-içme piyasasını yönetenlerin toplumdan haberleri olmadığı bile söylenebilir. Böylesi bir sistemin çökmemesi de mümkün değil. Türkiye´nin açlık sınırında yaşayan yüzde 80´ine karşılık, milyar dolarlık servetlerin şehri Ne