ZAMAN'IN KIDEMLİ YAZARI ŞAŞIRTTI! ESKİDEN DAHA ÖZGÜRDÜK!
Zaman'ın kıdemli isimlerinden A. Turan Alkan "2007'nin darbe arifesi günlerinde bile daha özgürdük" diyerek hükümet ve medyasına yüklendi...
Gülen hareketine yakın gazeteler ile hükümete yakın gazeteler
arasında patlak veren eleştiri ve polemiklere Zaman gazetesinin
kıdemli isimlerinden A. Turan Alkan da katıldı.
Bugünkü köşesinde ülkedeki fikir ve ifade özgürlüğünde esaslı bir
gerileme olduğunu savunan A. Turan Alkan "“2007’ye akan darbe
arifesi günlerinde mi fikren rahattın,şimdi mi?” diye sorsalar
şöyle cevap veririm; nerde o günler?" diyerek şaşırttı. Hükümete
yakın medyaya da ağır eleştiriler yönelten Zaman yazarı "Güç
odağına yakın gazetelerde yazan arkadaşlar birer bağımsız fikir
sahibi olmaktan çıkıp icraatları savunmak pozisyonuna doğru
gerilediler." dedi. "Tenkidi düşmanlık, düşmanlıktan öte harp ilanı
saymak sağlık alâmeti sayılır mı?" diye soran Alkan hükümet
medyasından gelen yanıtları eleştirdi.
İşte A. Turan Alkan’ın "Hava puslu, suskun, gergin ve ağır"
başlıklı yazısındaki ilgili bölüm:
Bir süreden beri gitgide yoğunluğunu artıran bir kanaat baskısı,
neredeyse elle tutulur hale geldi. Güç odağına yakın gazetelerde
yazan arkadaşlar birer bağımsız fikir sahibi olmaktan çıkıp
icraatları savunmak pozisyonuna doğru gerilediler. Kelimeler
biberlendi, cümleler keskinleşti. Hallerinden memnunlar mıdır
bilmem; ister istemez savunmacı mevziilerine itildiler. Buna
paralel olarak aniden zuhur eden menşe’i meşkûk tuhaf internet
sitelerinde hükümeti savunmak adına ağır şeyler yazan bir tetikçi
esnafı belirdi; mail grupları organize edildi. Tehdit ve hakaretler
sistematik karakter kazandı. Âsâp bozucu olmasına rağmen bunlara
aldırış etmemek mümkün; üzücü olan vaktiyle arslanlar gibi milletin
hukukunu müdafaa edenlerin, hangi tıynetteki adamların
müzaheretinden fayda umar hale geldikleridir. Bunlar meyanında
öyleleri var ki, değil tanışıyor olmak, aynı ortamı paylaşmak bile
züldür. Sevdiklerimiz, tuttuklarımız ve müdavele-i fikr
ettiklerimiz bizi tarif eder; dostlarımızı seçeriz ve bu seçim bizi
bağlar. Bu gergin ortam havayı zehirliyor. “Bundan kaçınılabilirdi;
en azından işler bu raddeye gelmeden, daha temkin, basiret ve
özgüven sarfıyla meseleler daha suhûletle çözülebilirdi” diye
düşünüyorum. Problem çözme iktidarıyla milletin vekâletini
kazananların, şimdi pekâlâ başka imkânlar varken niçin
kutuplaştırıcı bir tarzı benimsemesini anlamıyorum.
Tenkidi düşmanlık, düşmanlıktan öte harp ilanı saymak sağlık
alâmeti sayılır mı? Eleştirdikleri, tereddüd ve endişelerini
belirttikleri için -velev ki yanlış olsun- fikir sahiplerinin
başına bir takım kiralık isimleri musallat etmek, bana çareden çok
çaresizlik gibi görünüyor, gerçekten üzülüyorum.
Yönetimin yalnızlığı beni tedirgin ediyor; sadece dış âlemi değil,
iç siyaseti de kasdediyorum; kendi kendisiyle konuşur duruma gelmek
hiç iyi bir şey değil. Halbuki, bu heyetin en azından bir dönem
daha Türkiye’yi taşıyarak problem çözmeye devam etmesini isterim;
intikamcı ve yeminli muhalefet hariç herkes aynı fikirde. “Aman
basiret” demekten dilimizde tüy bitmiş. Nedir yahu, kaçtan aşağı
olmaz? El mukadder lâ yugayyer!
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN
TIKLAYINIZ