Zaman yazarından Fehmi Koru'ya sert tepki: Mesleki refleksleri uyuşmuş!
Fehmi Koru'nun yazısına Aksiyon dergisindeki köşesinde Ahmet Turan Alkan, isim vermeden çok sert bir yanıt verdi.
Habertürk gazetesi yazarı Fehmi Koru 29 Ocak günü köşe yazısında
yurtdışındaki cemaat okullarının önemine dikkat çekerek, kavga için
arabuluculuk önermiş, "28 Şubat sürecinin mimarlarına "Okulların
anahtarlarını teslim etmeye hazırız" diyen Cemaat'in dershane ve
yurt dışındaki okulları hükümete devretmesi gerekdiğini öne
sürmüştü.
Fehmi Koru'nun bu yazısına Aksiyon dergisindeki köşesinde Ahmet
Turan Alkan, isim vermeden çok sert bir yanıt verdi.
Koru'yu "meslek hayatını risksizlik üzerine kurduğu halde cesaret
üzerine felsefi denemeler yazmak" ile suçlayan Alkan, "Sulh"
başlıklı yazısında, Koru'nun okulları ve dershaneleri hükümete
devretme önerisi üzerine "Bugünün cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile
Hizmet Hareketi arasındaki anlaşmazlığın sulh yoluyla ortadan
kaldırılabileceğini düşünenlerin iyi niyetini anlıyor ama iştirak
edemiyorum" yazdı.
Yazısının son bölümünü Koru'ya ayıran Alkan, sert ifadeler ile
gazetecilerin mesleki duruşunun ne olması gerektiğini de kendi
perspektifinden bir bir sıraladı.
İŞTE ALKAN'IN KORU İÇİN YAZDIKLARI
Bu arada, meslek hayatını risksizlik üzerine kurduğu halde cesaret
üzerine felsefi denemeler yazmaya başlayan birinin Hizmet
Hareketi’ne teklifte bulunarak “Vaktiyle Türk okullarının
anahtarını teslim edebileceğinizi söylemiştiniz; şimdi tam
zamanıdır” diye üstü kapalı arabuluculuk teklifinde bulunmasının da
altı çizilmeli.
Yaşadığımız çılgın ve bir o kadar saçma-sapan dönem, kıdemli
gazetecileri bile politik bir aktör gibi davranmaya iterken meslekî
reflekslerini de uyuşturmuşa benziyor.
Gazetecilerin mesleki bakımdan tek duruşu vardır diye biliyorduk:
Hakikat karşısında dosdoğru durmak, hakikati dosdoğru yansıtmak ve
haberin parçası olmamak!
Bildiklerimizi yeniden gözden geçirmek gerekecek anlaşılan.
FEHMİ KORU NE YAZMIŞTI?
DenemeTürkiye son bir yılı sevimsiz bir kavgaya sahne olarak
geçirdi. Kavga bitmediği gibi, bir taraf kesin yenilmeden biteceğe
de benzemiyor. Siyasilerin yenilgisi, iktidardan düşmek; bunu
biliyoruz. Kavganın diğer tarafının yenilgisi ise, herhalde, varlık
sebebini yitirmek olacak... (...)
Ben buradan “Durun” deyince kavga bitmeyeceğine göre, yangından hiç
değilse okulları kurtarmaya çalışmalıyım. Dün, burada, hükümetin
Cemaat’in yurtdışında açtığı okulları kapatma niyetinin
yanlışlığına işaret etmiş ve bazı alternatif tedbirler önermiştim;
bugün de kavganın diğer tarafına benzer bir çağrıda bulunmak
istiyorum.
Cemaat, 28 Şubat’ın en karanlık günlerinde, okullar tehdit altına
düştüğü zaman, ilginç bir girişimde bulunmuş ve 28 Şubat sürecinin
mimarlarına “Okulların anahtarlarını teslim etmeye hazırız”
mesajını iletmişti. Benzer bir mesaj, dershaneleri kapatma kararı
ciddileşmeye başladığı günlerde, şimdiki hükümetin ilgililerine de
tekrarlanmıştı.
Ardından 17-25 Aralık (2013) süreci geldiği için o mesaj tam
anlaşılmadı.
Mesajın bugünlerde yinelenmesi ve daha da önemlisi yurtdışındaki
okulların ivedilikle “paralel yapı”ya ait görüntüsünden çıkarılması
gerekiyor. Bu yolda atılacak ilk adım da, siyasete müdahaleyi
normal görenlerin ülke-karşıtı propaganda merkezleri durumundan
okulları uzaklaştırmaktır.
Son bir tespit: Kavgalar öfkenin en kabarık olduğu haldir; o
sebeple taraflar sağlıklı düşünemez. Bu acil konuda arabuluculara
ihtiyaç var.