ZAMAN YAZARINDAN ÇOK KONUŞULACAK ALEVİ YAZISI!
Zaman yazarı Ali Bulaç, son dönemde tırmandırılmak istenen Alevi-Sünni çekişmesine ışık tutan bir yazı kaleme aldı.
Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, Alevi tartışmasına "Resim net, zihin berrak" başlıklı yazısıyla katıldı.
İbadetini cemevinde yapmak isteyenler için Bulaç, bugünkü yazısında “Bu senin bileceğin iştir, öyledir” deriz; (cc) İhtilafı “Allah'ın son hükmü vereceği ahiret gününe bırakır”, kavga etmeden bir arada yaşamaya çalışırız" diyor.
Fethullah Gülen'in önerisiyle İzettin Doğan'ın önayak olduğu cami-cemevi projesi, Suriye'deki iç savaşın Hatay'a sıçratılma çabası ve hükümetin Alevi açılımı, taraflar arasındaki çekişmeyi gündemde tuttu.
İşte bu gerilimi anlama ve ortaya çıkan tablonun fotoğrafını çeken Ali Bulaç, köşesinde Aleviliği ayrıntılı bir biçimde ele aldı. Konun daha net anlaşılması için yazının tamamını aktarıyoruz. İşte o yazı:
Bu köşeyi yakından takip edenler yazarının kafa karışıklığına düşmemeye azami gayret gösterdiğini bilirler. “Cami-cemevi” konusunda da resim net, zihin berraktır.
Resim şöyle:
A) Ehl-i kıble adı altında toplayabileceğimiz mezhepler:
(1) Sünniliğin 4 mezhebi (Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli),
(2) Şii (Ca'feri),
(3) Zeydi,
(4) İbadi,
(5) Zahiri.
B) Çizgi dışına çıkanlar:
(1) İsmililik ve alt kolları. (Dürzilik bunun bir versiyonu sayılabilir.)
(2) Kadiyani/Ahmedi,
(3) Bahai. Bunların da alt kolları vardır.
C) İslam dairesinin dışında olanlar:
(1) Ateistler,
(2) Agnostikler,
(3) Deistler.
Dikkat edilirse Alevilik ve Nusayriliğe değinmedik. Çünkü konumuz olan Alevilik homojen-yekpare değildir.
Alevileri de üç ana gruba ayırmak mümkün:
(1) Ehl-i Kıble olanlar. Bunlar A şıkkında saydığımız Ehl-i Kıble mezhep mensupları gibi İman'ın ve İslam'ın şartlarını esas alır, beş vakit namaz kılar, camiye gider; Ramazan orucunu tutar; hacca gider, kurban keserler vs. Veya dinî vecibelerini yerine getirmeseler bile -birçok Sünni gibi- vecibeleri inkâr etmezler. Ehl-i Kıble Alevileri iki ana gruba ayırmak mümkün: (a) Beş vakit, cuma ve bayram namazlarını camide kılıp cemevine gitmeyenler, (b) Namaz ibadetini camide kılıp niyaz için cemevine gidenler. Bunlar “cemevi” istiyor. Kimine göre cemevi kent hayatının dergahı, tekke ve zaviyesi gibidir, bu açıdan Mevlevilere benzerler; kimilerine göre cemevi “niyaz yeri”dir, “ibadethane statüsü”nde olmalıdır.
(2) Kendini Ehl-i Kıble saymayan, A şıkkındaki mezhep mensupları gibi beş vakit namaz kılmayan, oruç tutmayan, hacca gitmeyen ve bunların dinî vecibe olmadıklarını savunup “benim secdem cemevindeki ritüellerdir, saz ve semahtır” deyip cemevinin “ibadethane statüsü”nde olmasını talep edenler. Esasında cemevi tartışması bu şıkta yer alanların talepleri etrafında dönüp durmaktadır.
(3) Bir de “Ali'siz Alevilik”i savunanlar veya esasında Marxist-Leninist ideolojiyi temel dünya görüşü kabul eden veya kendini gizleyen kripto kimselerdir ki, bunlar bu tartışmanın dışındadır.
Cemevi talebi Ehl-i Kıble olan Alevilerin (1/b) şıkkında yer alanlar ile 2. şıkta yer alanlardan gelmektedir. 1/b şıkkında olanlar “niyaz”ı ibadet, 2. şıkta yer alanlar ise cemevindeki ayin ve ritüelleri mezhebin, fırka veya inanç grubunun “asli ibadeti” sayarlar. 2. şıkta yer alan Alevilerin ibadetlerinin A şıkkında sayılan Ehl-i Kıble mezheplerince “sahih ibadet” olmadığı açıktır.
Şu argümanları öne sürmektedirler:
(a) Aleviler tarih boyunca köylerde cem'etmişlerdir. Büyük kentte apartmanların dar mekânlarında cem'etmek mümkün değildir, nasıl “taziye evleri”, “düğün salonları”na ihtiyaç hissedilmişse, daha kalabalık insanların cem'i için de cemevleri gerekir. Bir arada yaşıyoruz, cemevi-cami ayrılığı bir gerçektir, Sünni-Alevi farklılığı da öyledir; bunu ayrışma ve çatışma sebebi yapmayalım;
(b) Kamu bütçesini biz de finanse ediyoruz. Bütçeden din ve diyanete ayrılan bölümün sadece camilere ve Sünnilere ayrılması haksızlıktır;
(c) Birimiz, diğerinin kulluk yapmak veya kendince kutsala iştirak etmek gayesiyle toplandığı yere “ibadethane değildir” diyemez, dememelidir. Herkesin ibadeti kendine. İbadetin sahih ve makbul olması mezhep ve fırkaların doktriner yorumlarına göredir.
Biz Ehl-i Kıble mezhep mensupları bizim ibadetimizin hak, sahih ve makbul olduğuna inanır; Kur'an ve hadislerden istihraç ettiğimiz esaslara göre ibadet ederiz. Bizim için yegâne makbul ibadet yeri mescid/camidir. Ancak bizim gibi inanmayan 2. şıktaki Alevileri (aa) Kendi camimize gelmeye zorlayamayız; (bb) Benim ibadetim cemevinde olur, diyorsa “bu senin bileceğin iştir, öyledir” deriz; (cc) İhtilafı “Allah'ın son hükmü vereceği ahiret gününe bırakır”, kavga etmeden bir arada yaşamaya çalışırız. 2. şıkta yer alan Aleviler, kendilerini Ehl-i Kıble saymıyor, biz asıl onları Ehl-i Kıble sayınca güceniyor, kızıyorlar. Bir yönüyle İsmaili, Ahmedi-Kadiyani gibidirler. Bu fırkaların da ibadethaneleri vardır. Kendini Ehl-i Kıble sayan Alevilerin bir bölümü de (b şıkkı) “cemevini ibadethane” sayıyor. Bunları ve kendilerini “Ehl-i Kıble saymayan” Alevileri görmezlikten gelmek veya “yok saymak” ya sahiden “kafa karışıklığı”na işaret eder veya devletin Diyanet İşleri Başkanlığı'yla sınırlandırdığı “din ve diyanet misyonu”nda ısrar etmek anlamına gelir. Bölgemizi “mezhep savaşları” cehenneme çeviriyor. Herkesin dini, mezhebi ve ibadeti kendine!