25 Mayıs 2010 13:59 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:19

ZAMAN YAZARINDAN AYŞENUR ARSLAN'A YANIT!..

Zaman yazarı Mümtazer Türköne, bugün köşesinde Medya Mahallesi programını hazırlayıp sunan Arslan'a yanıt verdi.

CHP, Ergenekon’un arka bahçesi olarak kalacak mı?


Kuvva-i Milliye mi? Yoksa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti mi? 1919 yılını referans alan bu iki sorudan birini tercih etmek, CHP’nin bugünkü kimliğini belirliyor. Kemâl Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa seçildiği kongrede yaptığı konuşma ikisini de kapsıyor.

CHP’nin yeni genel başkanı, alışkın olmadığı miting tarzını denediği konuşmasında: "CHP, Kuvva-i Milliyedir. CHP Müdafaa-i Hukuk’tur" sözü ile, bizi iki arada bir derede bırakıyor. Çünkü CHP Kuvva-i Milliye olamaz. Kuvva-i Milliye silahlı bir gerilla örgütü. Hukuku vatanı kurtarmak için yok sayıyor ve çete yöntemleri ile Yunan işgalini durdurmaya çalışıyor. Kurtuluş Savaşı’nın Yunan işgali ile başlayan ve düzenli ordunun devreye girmesi ile sona eren kritik evresi "Çete Harbi" olarak bilinir. Aynı evrede, bir de siyasî mücadele veren Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri var. Nitekim Cumhuriyet Halk Fırkası bu cemiyetlerin siyasî partiye dönüşmesi ile doğmuştur.

Bugün Türkiye işgal altında değil. Kimse hukuksuzluğu ve çete yöntemlerini savunamaz. Savunursa? O zaman Ergenekoncu olur. Ergenekonculuğun savunduğu ideoloji, darbe yapmak için Kuvva-i Milliyeciliğe sarılmak. Onlar Kuvvacılığı, hukuksuzluktan ibaret sanıyor. Halbuki dünün Çerkes Ethem’i hayırla yâd edilmesi gereken bir Kuvva-i Milliye lideri; bugünün Kuvva-i Milliyecileri ise devlet içindeki iktidarı ele geçirmek için eşkıya yöntemleri kullananlar.

Yeni CHP ulusalcı mı olacak? Ulusalcılık, hukuku ve demokrasiyi reddeden Kuvvacılık, Kürt düşmanlığı, dine saygısı olmayan laiklik ve askerî vesayete destek olarak anlaşılmalı. Ergenekon ve CHP arasındaki iç içelik, ulusalcılığın tartışmalı içeriği ile belirginleşiyor.

Geçen hafta köşemde sorduğum "CHP Ergenekon’un arka bahçesi mi?" soruma, sert tepkiler geldi. CNN Türk’te Medya Mahallesi programının yapımcısı Ayşenur Hanım bu soru için "edep ya hû" demiş. Sonra eklediği "izan ya hû"ya itirazım yok; ama o da bu şekilde kullanılmıyor. Türkçede böyle bir deyiş yok. Söylediklerimde, "elfaz-ı müstehcene ve muzırra" olmadığına göre edep dışı bir durum da yok. "İzan" konusunda haklı olabilir. Doğrusu "insaf ya hû" olmalı. Ayşenur Arslan dikkatli ve ciddî bir gazeteci. "CHP Kuvva-i Milliyedir" diyen Kılıçdaroğlu’nun bu sözünü, Ergenekon’un ideolojisi ile ölçüp tartabilir.

Şimdiki sorumuz: "CHP, Ergenekon’un arka bahçesi olarak kalacak mı?"

CHP’nin, siyasî partiler yelpazesinin ve dolayısıyla Türkiye’nin geleceği bu sorunun cevabında saklı. Kılıçdaroğlu’ndan ne bekleniyor? "Ordu+CHP=İktidar" formülü devam edecek mi? Kongre konuşmasında özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını isteyen Kılıçdaroğlu, bir adım öteye geçip sıkı bir Ergenekon müdafaasına girişecek mi?

Muhafazakâr medya, Kılıçdaroğlu’nun profilini ve performansını eleştirel, biraz da muhalif bir üslupla sorguluyor. Halbuki Kılıçdaroğlu’na hepimiz bir kredi açmak ve doğrudan kendi kişiliği ve tercihi ile belirlediği önceliklere dayalı CHP’nin ortaya çıkışı için ona zaman tanımak zorundayız. Askerî vesayete umut bağlamayan, doğrudan halka dayanarak ve halkı kazanmaya çalışarak politika yapan CHP, AK Parti için dişli bir rakip, aynı zamanda Türkiye adına hukuksuzluktan kurtulmak için değerli bir fırsat.

"Yeni CHP, Ergenekon’un arka bahçesi olarak kalacak mı?" sorusunun cevabını, yeni genel başkanın gündelik dilinde aramak lâzım. "Yeni CHP" gerilim siyasetine devam edecek mi? CHP’nin üreteceği gerilimi ölçen araçlara ihtiyacımız var.

CHP’nin takip ettiği gerilim siyaseti Türkiye’yi kutuplaştırdı. Bu kutuplaşma sonuçta CHP’ye yaramıyor. Kutuplaşmadan sadece MHP ve BDP ve bir de Ergenekon kârlı çıkıyor. Niye Ergenekon? Çünkü gerilim, Kuvva-i Milliyecilerin aradığı tehdit ve korkuları kışkırtıyor.

Kılıçdaroğlu’nun özellikle etnik sorunlar konusunda söyledikleri, Kürt sorununun çözümü için az da olsa umut barındırıyor. "Halkın değerlerine sahip çıkmak" ve "herkesi kucaklamak" Baykal’dan alıştığımız "istemezük" siyasetinden vazgeçmek ve çözüm odaklı siyasete geçmekle mümkün.

Kılıçdaroğlu’na hep birlikte zaman tanımalıyız. Meselâ anayasa paketine neden karşı olduğunu, gerilimden uzak bir dille açıklama fırsatı, Türkiye için birçok şeyin başlangıcı olabilir.

Mümtazer Türköne/Zaman