28 Mayıs 2013 14:34
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:11
ZAMAN YAZARINDAN ALKOL ÇIKIŞI! BUGÜN ÖTEKİLERE YARIN SİZE!
Bugün ‘ötekiler'in tercihlerine karışan devletin yarın sizin yaşam biçiminize karışmayacağının bir garantisi var mı?
Zaman yazarı İhsan Dağı, kamuoyunda çokça tartışılan ve alkol satışını düzenleyen son yasayı köşesinden oldukça farklı bir şekilde eleştirdi. Dağı’ya göre hükümetin yaptığı muhafazakar tabana dayanarak postmodern bir otoriterleşme.
Dağı, alkol satışının yasaklanmasının, Kemalist rejimin toplumu tanzim etme çabasından farklı olmadığını, iki uygulamanın tek nüansının ise Kemalist rejimin azınlığa, hükümetin ise çoğunluğa dayanması olduğunu yazdı.
Dağı’ya göre "Bugün ‘ötekiler’in tercihlerine karışan devletin yarın sizin yaşam biçiminize, inançlarınıza, faaliyetlerinize, anlayışınıza karışmayacağının bir garantisi yok."
İşte İhsan Dağı’nın bugün köşesinde yazdığı Devlet bizim olsun, otoriter de olabilir! başlıklı o yazıdan çarpıcı bölümler:
KEMALİST LAİKLER GİTTİ İLERİ DEMOKRASİCİLER GELDİ
Eskiden azınlıkta olan Kemalist laikler toplumu kendi seküler ‘değerleri ve tercihleri’ne göre tanzim etmeye çalışıyorlardı. Demokrasi umurlarında değildi. Zaten onların döneminde bu ülke en fazla ‘vesayet demokrasisi’ne varabildi.
Şimdi ‘ileri demokrasi’ getireceklerini söyleyenler yönetiyor ülkeyi. Orhan Kemal Cengiz’in deyimiyle Türkiye bir ‘toplama kampı’ olmaktan çıktı; eskiye göre demokrasi ve hukuk daha güçlü. Çoğunluğun desteğini arkasına alan bir iktidar var. Ama ‘toplum mühendisliği’ çabaları hâlâ devam ediyor. Bu defa da çoğunluğun desteğiyle ve kamusal güçle muhayyel bir ‘muhafazakâr toplum modeli’ inşa etmeye çalışıyorlar.
MUHAFAZAKARLAR ŞUNA CEVAP VERMELİ
Muhafazakârlar şu soruya cevap vermeli; toplum mühendisliğini çoğunluk üzerinde yapmak ile azınlık üzerinde yapmak arasında ne fark var?
Yüz yıldır bu ülkede ‘yeni bir toplum’ yaratmak hayalleri bitmedi. Herkes ‘kendine benzeyen’, dolayısıyla kendini tercih edecek bir toplum kurmak istiyor. Laik, Türk, dindar, muhafazakâr...
İÇKİYE KISITLAMA MUHAFAZAKARLARI MEMNUN ETTİ
Farklı olan yaşam biçimleri ve tercihlerine müdahale yeni alkol düzenlemesiyle yeniden gündeme geldi. Alkolün satış ve reklamına yasaklar getiren yasa, beklendiği gibi muhafazakâr kesimlerde tepki yaratmadı. Aksine yeni alkol düzenlemesinin ‘laiklik-dindarlık’ ayrımının sembol konusu olan ‘içki’ye kısıtlar getirmesi muhafazakârları memnun etti.
KAFASI KIYAKLAR DEDİN Mİ...
Yani bu, siyaseten ‘kazançlı’ bir düzenleme. Muhalefeti içki müptelası kafası ‘kıyaklar’ güruhu olarak nitelediğinizde arkanızda ülkenin bütün muhafazakârlarını ve dindarlarını toplayabilirsiniz.
Böylece hem demokratik hem de dinsel meşruiyete yaslanan, katı ideolojik bir yaklaşım göstermek yerine devlet eliyle belli ‘değerleri’ toplumun tümüne aktararak ‘yeni nesil’ yaratmak isteyen bir siyaset anlayışı doğar. Kendi ‘doğruları’nı, çoğunluğun da tercihi olan kendi doğrularını toplumun tümüne teşmil etme siyaseti...
BUNUN ADI POSTMODERN OTORİTERLİK
Buna ‘postmodern otoriterlik’ demiştim. Hem devlet otoriterdir hem de toplumsal bir tabanı vardır. Tabanı otoriter devletin yanında tutan ‘kimlik özdeşleşimi’dir. Tabanla iktidar arasında kurulan ‘kimlik özdeşliği’ devletin ‘kimlik dayatıcı’ politikalarından bu kesimi bağımsız kılar. Dayatılan kimlik zaten tabanın geniş kesiminin yaşam biçimini ve kültürel kodlarını içerdiğinden ayrıca memnuniyet verici bulunur. ‘Milletin değerlerine’ dayanan ‘yeni hayat’ın devlet aygıtını kullanarak kurulması sorun teşkil etmediği gibi, arzu edilen bir şeydir.
‘Postmodern otoriterlik çoğunluğuna rağmen değil, çoğunluğu da arkasına alan bir tercihin toplumun tümüne devlet eliyle dayatılması modelidir... İslami referanslar, çoğunluğun meşrulayıcı desteği ve devlet aygıtlarının gücüyle belli ‘değer tercihleri’ni toplumun tümüne dayatması bizi ‘postmodern otoriterlik’e götürür. Bu tür bir otoriterlik karşısında durmak zor, adeta imkânsızdır, çünkü demokratik meşruiyetiyle halka, İslami referanslarıyla dine, yaptırım gücüyle devlete dayanır’.
AK PARTİ İSLAMCILIK YAPMIYOR
Dolayısıyla AK Parti İslamcılık yapmıyor, postmodern otoriterliğe kayıyor; toplumsal değerlerin sembolik temsiliyle hem karşısında konumlandığı hem de adına hareket ettiğini gruplar üzerinde kontrol ve denetim üretiyor. Sonuç olarak mesele alkol satışına ve reklamına getirilen yeni yasaklar değil aslında; devletin hayata, piyasaya, tercihlere karışması. Kendini tepede, amir konumda görmesi. Bu oldukça sorunlu; buna evet denildiğinde yarın dindarlığın ve muhafazakârlığın da nasıl yaşanacağını tanımlamaya ve tanzim etmeye kalkan bir devlet görebiliriz.
BUGÜN ÖTEKİLERE YARIN SİZE
Bugün ‘ötekiler’in tercihlerine karışan devletin yarın sizin yaşam biçiminize, inançlarınıza, faaliyetlerinize, anlayışınıza karışmayacağının bir garantisi yok.
Dağı, alkol satışının yasaklanmasının, Kemalist rejimin toplumu tanzim etme çabasından farklı olmadığını, iki uygulamanın tek nüansının ise Kemalist rejimin azınlığa, hükümetin ise çoğunluğa dayanması olduğunu yazdı.
Dağı’ya göre "Bugün ‘ötekiler’in tercihlerine karışan devletin yarın sizin yaşam biçiminize, inançlarınıza, faaliyetlerinize, anlayışınıza karışmayacağının bir garantisi yok."
İşte İhsan Dağı’nın bugün köşesinde yazdığı Devlet bizim olsun, otoriter de olabilir! başlıklı o yazıdan çarpıcı bölümler:
KEMALİST LAİKLER GİTTİ İLERİ DEMOKRASİCİLER GELDİ
Eskiden azınlıkta olan Kemalist laikler toplumu kendi seküler ‘değerleri ve tercihleri’ne göre tanzim etmeye çalışıyorlardı. Demokrasi umurlarında değildi. Zaten onların döneminde bu ülke en fazla ‘vesayet demokrasisi’ne varabildi.
Şimdi ‘ileri demokrasi’ getireceklerini söyleyenler yönetiyor ülkeyi. Orhan Kemal Cengiz’in deyimiyle Türkiye bir ‘toplama kampı’ olmaktan çıktı; eskiye göre demokrasi ve hukuk daha güçlü. Çoğunluğun desteğini arkasına alan bir iktidar var. Ama ‘toplum mühendisliği’ çabaları hâlâ devam ediyor. Bu defa da çoğunluğun desteğiyle ve kamusal güçle muhayyel bir ‘muhafazakâr toplum modeli’ inşa etmeye çalışıyorlar.
MUHAFAZAKARLAR ŞUNA CEVAP VERMELİ
Muhafazakârlar şu soruya cevap vermeli; toplum mühendisliğini çoğunluk üzerinde yapmak ile azınlık üzerinde yapmak arasında ne fark var?
Yüz yıldır bu ülkede ‘yeni bir toplum’ yaratmak hayalleri bitmedi. Herkes ‘kendine benzeyen’, dolayısıyla kendini tercih edecek bir toplum kurmak istiyor. Laik, Türk, dindar, muhafazakâr...
İÇKİYE KISITLAMA MUHAFAZAKARLARI MEMNUN ETTİ
Farklı olan yaşam biçimleri ve tercihlerine müdahale yeni alkol düzenlemesiyle yeniden gündeme geldi. Alkolün satış ve reklamına yasaklar getiren yasa, beklendiği gibi muhafazakâr kesimlerde tepki yaratmadı. Aksine yeni alkol düzenlemesinin ‘laiklik-dindarlık’ ayrımının sembol konusu olan ‘içki’ye kısıtlar getirmesi muhafazakârları memnun etti.
KAFASI KIYAKLAR DEDİN Mİ...
Yani bu, siyaseten ‘kazançlı’ bir düzenleme. Muhalefeti içki müptelası kafası ‘kıyaklar’ güruhu olarak nitelediğinizde arkanızda ülkenin bütün muhafazakârlarını ve dindarlarını toplayabilirsiniz.
Böylece hem demokratik hem de dinsel meşruiyete yaslanan, katı ideolojik bir yaklaşım göstermek yerine devlet eliyle belli ‘değerleri’ toplumun tümüne aktararak ‘yeni nesil’ yaratmak isteyen bir siyaset anlayışı doğar. Kendi ‘doğruları’nı, çoğunluğun da tercihi olan kendi doğrularını toplumun tümüne teşmil etme siyaseti...
BUNUN ADI POSTMODERN OTORİTERLİK
Buna ‘postmodern otoriterlik’ demiştim. Hem devlet otoriterdir hem de toplumsal bir tabanı vardır. Tabanı otoriter devletin yanında tutan ‘kimlik özdeşleşimi’dir. Tabanla iktidar arasında kurulan ‘kimlik özdeşliği’ devletin ‘kimlik dayatıcı’ politikalarından bu kesimi bağımsız kılar. Dayatılan kimlik zaten tabanın geniş kesiminin yaşam biçimini ve kültürel kodlarını içerdiğinden ayrıca memnuniyet verici bulunur. ‘Milletin değerlerine’ dayanan ‘yeni hayat’ın devlet aygıtını kullanarak kurulması sorun teşkil etmediği gibi, arzu edilen bir şeydir.
‘Postmodern otoriterlik çoğunluğuna rağmen değil, çoğunluğu da arkasına alan bir tercihin toplumun tümüne devlet eliyle dayatılması modelidir... İslami referanslar, çoğunluğun meşrulayıcı desteği ve devlet aygıtlarının gücüyle belli ‘değer tercihleri’ni toplumun tümüne dayatması bizi ‘postmodern otoriterlik’e götürür. Bu tür bir otoriterlik karşısında durmak zor, adeta imkânsızdır, çünkü demokratik meşruiyetiyle halka, İslami referanslarıyla dine, yaptırım gücüyle devlete dayanır’.
AK PARTİ İSLAMCILIK YAPMIYOR
Dolayısıyla AK Parti İslamcılık yapmıyor, postmodern otoriterliğe kayıyor; toplumsal değerlerin sembolik temsiliyle hem karşısında konumlandığı hem de adına hareket ettiğini gruplar üzerinde kontrol ve denetim üretiyor. Sonuç olarak mesele alkol satışına ve reklamına getirilen yeni yasaklar değil aslında; devletin hayata, piyasaya, tercihlere karışması. Kendini tepede, amir konumda görmesi. Bu oldukça sorunlu; buna evet denildiğinde yarın dindarlığın ve muhafazakârlığın da nasıl yaşanacağını tanımlamaya ve tanzim etmeye kalkan bir devlet görebiliriz.
BUGÜN ÖTEKİLERE YARIN SİZE
Bugün ‘ötekiler’in tercihlerine karışan devletin yarın sizin yaşam biçiminize, inançlarınıza, faaliyetlerinize, anlayışınıza karışmayacağının bir garantisi yok.