06 Kas 2014 10:53 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:53

Zaman yazarı sert çıktı; Taşgetiren ve yoldaşı Gülerce

"Taşgetiren ve yoldaşlarının nazarında hâlâ masum insan kaldı mı ki! Kimse Yok mu gönüllüleri, okullar, dersaneler... Hangi birine yapılmadık saldırı, atılmayan iftira kaldı?"

Zaman Gazetesi Genel Yayın Editörü Veysel Ayhan, önceki gün kaleme aldığı “Sivil darbenin 19 adımı, buyrun yalanlayın” başlıklı yazısına atıfla, Star yazarı Ahmet Taşgetiren'in cemaate yönelik, "masum insanları uçuruma sürüklüyorsunuz" sözlerine ilişkin olarak, "Taşgetiren ve yoldaşlarının nazarında hâlâ masum insan kaldı mı ki! Kimse Yok mu gönüllüleri, okullar, dersaneler... Hangi birine yapılmadık saldırı, atılmayan iftira kaldı?" sorusuna cevap istedi.

"Ne Taşgetiren ne de yoldaşı Hüseyin Gülerce şunu anlamıyor" diyen Ayhan, "Hizmet gönüllüleri için tek bir uçurum var. O da Allah rızası peşinde koşarken yolsuzluk ve rüşvet batağına batanlarla, komisyon havuzlarında ‘rükû ve secde’ edenlerle beraber olma uçurumu. Allah’a hamdolsun onlardan fersah fersah uzaklar" ifadelerini kullandı.

Ayhan'ın Zaman'da "Sivil darbe'nin 19 adımına yalanlama değil, niyet okuma geldi" başlığıyla yayımlanan(6 Kasım 2014) yazısı şöyle:
Önceki gün “Sivil darbenin 19 adımı, buyrun yalanlayın” başlıklı bir yazı yazmıştım. Ve Cumhurbaşkanı’ndan veya partisi AKP’den bunları yalanlamalarını istemiştim. Yalanlama gelmedi. Sadece Star Gazetesi’nden Ahmet Taşgetiren yalanlama değil de ‘niyet okuma’ içeren bir yazı yazmış.

Önce “Veysel Ayhan kim, bilmiyorum, Cemaat’in önde gelenlerinden birisinin müstear ismi olabileceği iddia ediliyor.” diyor. Havuz muhabirlerine sordu herhalde! Koskoca Ahmet Taşgetiren -ki gazeteci yazar olduğu iddia ediliyor- kalkıp yazının hemen altındaki Zaman künyesine bakmaya üşenmiş. “İddia ediliyor.” diyor. Sanırsınız ki görülüp tutulamayan bir uzaylıdan bahsediyor. Telefonu kaldırsa beni karşısında bulur. Sekreterine sorsa öğrenir. Yol arkadaşı Hüseyin Gülerce’ye sorsa “evet tanıyorum” der. Star’ın manşetlerine tam mutabık bir yazı olmuş.

Taşgetiren, yazıdaki 19 iddiaya tek bir kelimeyle bile cevap verememiş.
Yazısını “Ak Saray’ı yapan zihnin 5 yıl sonra orayı başkasına bırakacağını düşünenler hayal görüyor.” cümleme bina etmiş. Oysa yazımın anafikri şu: Bir iktidar ancak gitmemeyi planlıyorsa bu 19 adımı atar. Ne yani Ekmeleddin Bey cumhurbaşkanı olsaydı Erdoğan, Ak Saray’ı ona mı bırakacaktı? Kaçak Urla villasını klozetine kadar tasarlayan zihnin orayı bir başkasına yâr etme ihtimali ne ise, kaçak Ak-Saray da ancak o derece bir başkasına yâr olur! Çankaya Köşkü, Gül zamanında milyonlarca lira masrafla elden geçmişken 1,3 milyara yeni bir saray inşa etmeyi nasıl çözümlüyor acaba? Bence Taşgetiren önce 19 iddiayı yalanlamalı. Ama zor. Aylardır iktidarı yarım kelimeyle eleştiremeyen bir yazarın ne yazacağı bellidir. Taşgetiren vaktiyle Yeni Şafak’ta Erdoğan’ı birkaç kelime eleştirmiş ve köşesini kaybetmişti. Bu, belki de onda ‘eleştiri travması’ oluşturmuş! Ama iktidarda CHP olsa ve bu 19 adımı atsa, Taşgetiren her biri için 20 yazı yazabilirdi. Yer üstünden-yer altına skandal üstüne skandal dökülen iktidarı ancak o zaman yerden yere vurabilirdi.
Sonra benim için “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik en agresif dili kullanıyor.” diyor. Soru sormak ne zamandan beri agresiflik oldu? Erdoğan kaç yıldır bir gazetecinin karşısına çıkmadı. Çıkanlar malum. Karşımızda sırtında yüzlerce soru taşıyan bir cumhurbaşkanı var. Dünya üzerinde böyle ikinci bir lider var mı? ‘Agresif’ kelimesi lügatta bir şahısla temsil edilse yeryüzünde o kim olabilir acaba? İktidarın yörüngesine kapılmak bu kadar mı köreltiyor?

Yazının içeriğine bir kulp takamayınca ‘yazma niyeti ne olabilir’ diye her yazısında tekrarladığı klişelerine sarılmış. Olayı “iktidarı devirme”ye kadar getirmiş. Mısır, Davos... uçmuş! Soru sormak “savaş dili” olmuş ve yazı bir anda genellemiş “Şimdi Camia, iktidarın halktaki karşılığını yok edemeyeceğini görünce, halk oyuna çamur atma yoluna girmiş gözüküyor.” sonucuna varmış. İnsaf!
Bir de “masum insanları uçuruma” sürüklediğimizden bahsediyor. Ama anlayamadığım Taşgetiren ve yoldaşlarının nazarında hâlâ masum insan kaldı mı ki! Kimse Yok mu gönüllüleri, okullar, dersaneler... Hangi birine yapılmadık saldırı, atılmayan iftira kaldı?

Ne Taşgetiren ne de yoldaşı şunu anlamıyor: Hizmet gönüllüleri için tek bir uçurum var. O da Allah rızası peşinde koşarken yolsuzluk ve rüşvet batağına batanlarla, komisyon havuzlarında ‘rükû ve secde’ edenlerle beraber olma uçurumu. Allah’a hamdolsun onlardan fersah fersah uzaklar.
Ahmet Taşgetiren; Ak Saray’lar, Vahdettin ve Huber köşklerinde sefa inşa edenlerle saf tutarken umarım çevresindekiler Altınoluk’taki yazılarında anlattığı kalb-i selim kimselerdir!