Zaman yazarı sert çıktı; Taşgetiren ve yoldaşı Gülerce
"Taşgetiren ve yoldaşlarının nazarında hâlâ masum insan kaldı mı ki! Kimse Yok mu gönüllüleri, okullar, dersaneler... Hangi birine yapılmadık saldırı, atılmayan iftira kaldı?"
Zaman Gazetesi Genel Yayın Editörü Veysel Ayhan, önceki gün kaleme
aldığı “Sivil darbenin 19 adımı, buyrun yalanlayın” başlıklı
yazısına atıfla, Star yazarı Ahmet Taşgetiren'in cemaate yönelik,
"masum insanları uçuruma sürüklüyorsunuz" sözlerine ilişkin olarak,
"Taşgetiren ve yoldaşlarının nazarında hâlâ masum insan kaldı mı
ki! Kimse Yok mu gönüllüleri, okullar, dersaneler... Hangi birine
yapılmadık saldırı, atılmayan iftira kaldı?" sorusuna cevap
istedi.
"Ne Taşgetiren ne de yoldaşı Hüseyin Gülerce şunu anlamıyor" diyen
Ayhan, "Hizmet gönüllüleri için tek bir uçurum var. O da Allah
rızası peşinde koşarken yolsuzluk ve rüşvet batağına batanlarla,
komisyon havuzlarında ‘rükû ve secde’ edenlerle beraber olma
uçurumu. Allah’a hamdolsun onlardan fersah fersah uzaklar"
ifadelerini kullandı.
Ayhan'ın Zaman'da "Sivil darbe'nin 19 adımına yalanlama değil,
niyet okuma geldi" başlığıyla yayımlanan(6 Kasım 2014) yazısı
şöyle:
Önceki gün “Sivil darbenin 19 adımı, buyrun yalanlayın” başlıklı
bir yazı yazmıştım. Ve Cumhurbaşkanı’ndan veya partisi AKP’den
bunları yalanlamalarını istemiştim. Yalanlama gelmedi. Sadece Star
Gazetesi’nden Ahmet Taşgetiren yalanlama değil de ‘niyet okuma’
içeren bir yazı yazmış.
Önce “Veysel Ayhan kim, bilmiyorum, Cemaat’in önde gelenlerinden
birisinin müstear ismi olabileceği iddia ediliyor.” diyor. Havuz
muhabirlerine sordu herhalde! Koskoca Ahmet Taşgetiren -ki gazeteci
yazar olduğu iddia ediliyor- kalkıp yazının hemen altındaki Zaman
künyesine bakmaya üşenmiş. “İddia ediliyor.” diyor. Sanırsınız ki
görülüp tutulamayan bir uzaylıdan bahsediyor. Telefonu kaldırsa
beni karşısında bulur. Sekreterine sorsa öğrenir. Yol arkadaşı
Hüseyin Gülerce’ye sorsa “evet tanıyorum” der. Star’ın manşetlerine
tam mutabık bir yazı olmuş.
Taşgetiren, yazıdaki 19 iddiaya tek bir kelimeyle bile cevap
verememiş.
Yazısını “Ak Saray’ı yapan zihnin 5 yıl sonra orayı başkasına
bırakacağını düşünenler hayal görüyor.” cümleme bina etmiş. Oysa
yazımın anafikri şu: Bir iktidar ancak gitmemeyi planlıyorsa bu 19
adımı atar. Ne yani Ekmeleddin Bey cumhurbaşkanı olsaydı Erdoğan,
Ak Saray’ı ona mı bırakacaktı? Kaçak Urla villasını klozetine kadar
tasarlayan zihnin orayı bir başkasına yâr etme ihtimali ne ise,
kaçak Ak-Saray da ancak o derece bir başkasına yâr olur! Çankaya
Köşkü, Gül zamanında milyonlarca lira masrafla elden geçmişken 1,3
milyara yeni bir saray inşa etmeyi nasıl çözümlüyor acaba? Bence
Taşgetiren önce 19 iddiayı yalanlamalı. Ama zor. Aylardır iktidarı
yarım kelimeyle eleştiremeyen bir yazarın ne yazacağı bellidir.
Taşgetiren vaktiyle Yeni Şafak’ta Erdoğan’ı birkaç kelime
eleştirmiş ve köşesini kaybetmişti. Bu, belki de onda ‘eleştiri
travması’ oluşturmuş! Ama iktidarda CHP olsa ve bu 19 adımı atsa,
Taşgetiren her biri için 20 yazı yazabilirdi. Yer üstünden-yer
altına skandal üstüne skandal dökülen iktidarı ancak o zaman yerden
yere vurabilirdi.
Sonra benim için “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik en agresif dili
kullanıyor.” diyor. Soru sormak ne zamandan beri agresiflik oldu?
Erdoğan kaç yıldır bir gazetecinin karşısına çıkmadı. Çıkanlar
malum. Karşımızda sırtında yüzlerce soru taşıyan bir cumhurbaşkanı
var. Dünya üzerinde böyle ikinci bir lider var mı? ‘Agresif’
kelimesi lügatta bir şahısla temsil edilse yeryüzünde o kim
olabilir acaba? İktidarın yörüngesine kapılmak bu kadar mı
köreltiyor?
Yazının içeriğine bir kulp takamayınca ‘yazma niyeti ne olabilir’
diye her yazısında tekrarladığı klişelerine sarılmış. Olayı
“iktidarı devirme”ye kadar getirmiş. Mısır, Davos... uçmuş!
Soru sormak “savaş dili” olmuş ve yazı bir anda genellemiş “Şimdi
Camia, iktidarın halktaki karşılığını yok edemeyeceğini görünce,
halk oyuna çamur atma yoluna girmiş gözüküyor.” sonucuna varmış.
İnsaf!
Bir de “masum insanları uçuruma” sürüklediğimizden bahsediyor. Ama
anlayamadığım Taşgetiren ve yoldaşlarının nazarında hâlâ masum
insan kaldı mı ki! Kimse Yok mu gönüllüleri, okullar, dersaneler...
Hangi birine yapılmadık saldırı, atılmayan iftira kaldı?
Ne Taşgetiren ne de yoldaşı şunu anlamıyor: Hizmet gönüllüleri için
tek bir uçurum var. O da Allah rızası peşinde koşarken yolsuzluk ve
rüşvet batağına batanlarla, komisyon havuzlarında ‘rükû ve secde’
edenlerle beraber olma uçurumu. Allah’a hamdolsun onlardan fersah
fersah uzaklar.
Ahmet Taşgetiren; Ak Saray’lar, Vahdettin ve Huber köşklerinde sefa
inşa edenlerle saf tutarken umarım çevresindekiler Altınoluk’taki
yazılarında anlattığı kalb-i selim kimselerdir!