06 Eyl 2014 11:29
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:39
Zaman yazarı çileden çıktı; Teorik olarak din kardeşiyiz!
Zaman Yazarı Ahmet Turan Alkan, "17 Aralık'ta vahiy mi geldi" diye soran Bülent Arınç'a 'din kardeşliği' tartışması başlatacak cevap verdi.
Zaman yazarı Ahmet Turan Alkan'ın Bülent Arınç'ın "17 Aralık'ta vahiy mi geldi de yolsuzluk olduğunu anladınız" sözlerine cevaben yazdığı yazıya "Teorik olarak din kardeşiyiz" diye başlık koyması yeni bir tartışma başlatacak gibi... Cemaat ile Ak Parti birbirini sadece 'teorik olarak mı din kardeşi görüyor" sorusu akıllara geldi.
"Evet, vahiy geldi ve geleli takriben 1440 sene oldu ama bilir ve iman ederiz ki, her gün, her an nâzil olmuş gibi ter-ü tâzedir" diyen Alkan şöyle devam etti: "Vahiy mi geldi buyurmuştunuz; evet vahiy geldi. Kitab’ın içinde neler yazılı olduğunu merak edenlere her ân yeniden geliyor. Hırsıza da polise de!.." ;
İşte Alkan'ın o yazısı:
ARINÇ'A 'KENDİNİ SAFGÖNÜLLÜ EDAYLA' YAKIŞTIRMASI YAPTI
Zihnî ve itikâdî zemîni itibariyle bir dinibütünün, kendine pek yakıştırdığı o safgönüllü edâyla “N’ooldu, 17 Aralık’ta vahiy mi geldi?” diye tecâhül-i ârifânede bulunması önemli değildir, sadece hazindir.
Evet, vahiy geldi ve geleli takriben 1440 sene oldu ama bilir ve iman ederiz ki, her gün, her an nâzil olmuş gibi ter-ü tâzedir. Hazreti Âdem’den beri vahy hep vardı, şimdi de geçerlidir ve kıyâmete kadar da câri kalacak. Yoksa sizin oralara henüz uğramadı mı?
DAHA ÖNCE GELMİŞ OLAN VAHİY KAFİ!
Öyle her yolsuzluk şüphesi üzerine tek tek vahiy gelmiyor efendim; buna gerek de yok. Daha evvel gelmiş olanlar yeterince kâfi; üstelik vahyi anlamak için aşırı zekâvete, yüksek bilinçlilik vaziyetlerine, transandantal meditasyonda master derecelerine ulaşmaya hâcet yok: Sıradan bir zekâ ve okuma bilmek yetiyor. Meselâ o meşhur, “Çalmayacaksın” emr-i celîli geleli beri takriben 3 bin 500 sene geçti diye bu vahyi “mürûr-ı zamâna uğradı, boşver kanka!” diye yorumlama hakkımız yok. Ne fenâdır ki âhir zamanın çağdaş ve laik hukuk doktrinlerinde bile, başkasına ait olan bir şeyi rızası olmaksızın zilyedliğe geçirmek suç kabul ediliyor; bunun tabii uzantısı da her türlü haksız iktisâbın soruşturulmasıdır tabiatiyle... “Nerden biliyorsun sen bakayim?” diye asabîleşmeyiniz hemen; sizler kadar olmasa da Mülkiye’de bir miktar hukuk okumuşluğumuz var! Hukuka giriş I!
AK PARTİ'YE "KARMANYOLACILAR" DEDİ...
İşte o birikime dayanarak söylüyorum; bir yerde karmanyolacılar (sözlükte kent hırsızlığı diye geçiyor) varsa, orada, “Dur bakalım, n’ooluyor?” diyenler de çıkacaktır; hatta, -artık öyle olup olmadığı hakkında ciddi şüphelere düşüyor olsak bile- devlet denilen cihazın bilumum ayarsızlarla birlikte eliçabukları da derdest etme gibi bir görevleri olduğu söyleniyordu bir zamanlar! 17 Aralık’tan beri işler tersine dönmüş, karmanyolacılar zâbıtanın elini kolunu bağlamış gibi bir görüntü hâsıl olmasına rağmen bizim dışımızdaki dünyada hâlâ hırsızlık vesairenin soruşturuluyor olması inanılır gibi değil yani!
SİZİN İÇİN ÖZEL VAHİY GELMESİNİ Mİ BEKLİYORSUNUZ
Eğer her ef’âliniz için husûsen vahiy nâzil olması gerektiğini düşünüyorsanız kendinizi fazlaca önemsiyorsunuz demektir!
“Vahiy mi geldi de 17 Aralık sabahı anî bir aydınlanma sağanağına uğradınız” diye safdilâne bir şaşkınlığa uğramış olmanız ihtimâline binâen son ve ekmel vahyin mevzu ile alâkalı ahkâmını şöyle bir hatırlatmakta fayda gördüm. En basit taramada bile karşımıza çıkan netice şudur: “Hırsız (Sârik) erkek ve kadının, kazandıklarına bir karşılık, Allah’tan, ‘tekrarı önleyen kesin bir ceza’ olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Maide 38); kezâ, “Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile günahla insanların mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayın. (Bakara 188)”
EVET HER AN YENİDEN VAHİY GELİYOR
Vahiy mi geldi buyurmuştunuz; evet vahiy geldi. Kitab’ın içinde neler yazılı olduğunu merak edenlere her ân yeniden geliyor. Hırsıza da polise de!
Benim dinî bilgim havada, karada ve denizde sizlerin ilmî müktesebâtınızla mukayese olunsa zekât keçisi mikyasında güdük kalır; sizdeki ‘ilim ve hikmet’ bende olsa Kitâb’ın orta yerinden daha nice nass gösterirdim. N’aapayım, sıradan, dümdüz bir taşra lisesinden düşe kalka mezun oldum. Elimden bu kadarı geliyor; ayrıca şahsi prensibim itibariyle köşe yazısında eleştirmeyi düşündüğüm kişileri, Kur’an’dan âyetler göstererek korkutup yıldırmayı, meseleyi hemen dinî bir zemine çekmeyi uygun görmem pek. Hele hele siyasi konularda lâfa daralınca din diliyle konuşulmasını da sevmem; lâkin efendim, kerem buyrunuz, “Vahiy mi geldi?” sualiyle konuyu din düzlemine çeken ben değilim, sizsiniz.
TEKRAR DİRİLMENİN DE BİR KOLAYINI BULDUYSANIZ
Ve kötü bir haberim daha var; vahiy ne yazık ki sadece “Çalmayacaksın” veya, “Hırsızın bir dalını budayın”dan ibaret değil. Okuyunca “insan gerçekten hayret ediyor”! Neler var neler; ki siz onları şüphesiz benden daha iyi bilirsiniz. Meselâ şöyle bir ikaz gördüm, nutkum tutuldu, içimi korku bastı. Diyor ki,
Onlar düşünmezler mi ki, tekrar diriltilecekler (Mutaffıfîn 4)
Soruşturma kapatır gibi, tekrar dirilmemenin de bir kolayını bulduysanız bize de çıtlatın; teorik olarak din kardeşiyiz!
"Evet, vahiy geldi ve geleli takriben 1440 sene oldu ama bilir ve iman ederiz ki, her gün, her an nâzil olmuş gibi ter-ü tâzedir" diyen Alkan şöyle devam etti: "Vahiy mi geldi buyurmuştunuz; evet vahiy geldi. Kitab’ın içinde neler yazılı olduğunu merak edenlere her ân yeniden geliyor. Hırsıza da polise de!.." ;
İşte Alkan'ın o yazısı:
ARINÇ'A 'KENDİNİ SAFGÖNÜLLÜ EDAYLA' YAKIŞTIRMASI YAPTI
Zihnî ve itikâdî zemîni itibariyle bir dinibütünün, kendine pek yakıştırdığı o safgönüllü edâyla “N’ooldu, 17 Aralık’ta vahiy mi geldi?” diye tecâhül-i ârifânede bulunması önemli değildir, sadece hazindir.
Evet, vahiy geldi ve geleli takriben 1440 sene oldu ama bilir ve iman ederiz ki, her gün, her an nâzil olmuş gibi ter-ü tâzedir. Hazreti Âdem’den beri vahy hep vardı, şimdi de geçerlidir ve kıyâmete kadar da câri kalacak. Yoksa sizin oralara henüz uğramadı mı?
DAHA ÖNCE GELMİŞ OLAN VAHİY KAFİ!
Öyle her yolsuzluk şüphesi üzerine tek tek vahiy gelmiyor efendim; buna gerek de yok. Daha evvel gelmiş olanlar yeterince kâfi; üstelik vahyi anlamak için aşırı zekâvete, yüksek bilinçlilik vaziyetlerine, transandantal meditasyonda master derecelerine ulaşmaya hâcet yok: Sıradan bir zekâ ve okuma bilmek yetiyor. Meselâ o meşhur, “Çalmayacaksın” emr-i celîli geleli beri takriben 3 bin 500 sene geçti diye bu vahyi “mürûr-ı zamâna uğradı, boşver kanka!” diye yorumlama hakkımız yok. Ne fenâdır ki âhir zamanın çağdaş ve laik hukuk doktrinlerinde bile, başkasına ait olan bir şeyi rızası olmaksızın zilyedliğe geçirmek suç kabul ediliyor; bunun tabii uzantısı da her türlü haksız iktisâbın soruşturulmasıdır tabiatiyle... “Nerden biliyorsun sen bakayim?” diye asabîleşmeyiniz hemen; sizler kadar olmasa da Mülkiye’de bir miktar hukuk okumuşluğumuz var! Hukuka giriş I!
AK PARTİ'YE "KARMANYOLACILAR" DEDİ...
İşte o birikime dayanarak söylüyorum; bir yerde karmanyolacılar (sözlükte kent hırsızlığı diye geçiyor) varsa, orada, “Dur bakalım, n’ooluyor?” diyenler de çıkacaktır; hatta, -artık öyle olup olmadığı hakkında ciddi şüphelere düşüyor olsak bile- devlet denilen cihazın bilumum ayarsızlarla birlikte eliçabukları da derdest etme gibi bir görevleri olduğu söyleniyordu bir zamanlar! 17 Aralık’tan beri işler tersine dönmüş, karmanyolacılar zâbıtanın elini kolunu bağlamış gibi bir görüntü hâsıl olmasına rağmen bizim dışımızdaki dünyada hâlâ hırsızlık vesairenin soruşturuluyor olması inanılır gibi değil yani!
SİZİN İÇİN ÖZEL VAHİY GELMESİNİ Mİ BEKLİYORSUNUZ
Eğer her ef’âliniz için husûsen vahiy nâzil olması gerektiğini düşünüyorsanız kendinizi fazlaca önemsiyorsunuz demektir!
“Vahiy mi geldi de 17 Aralık sabahı anî bir aydınlanma sağanağına uğradınız” diye safdilâne bir şaşkınlığa uğramış olmanız ihtimâline binâen son ve ekmel vahyin mevzu ile alâkalı ahkâmını şöyle bir hatırlatmakta fayda gördüm. En basit taramada bile karşımıza çıkan netice şudur: “Hırsız (Sârik) erkek ve kadının, kazandıklarına bir karşılık, Allah’tan, ‘tekrarı önleyen kesin bir ceza’ olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Maide 38); kezâ, “Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile günahla insanların mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayın. (Bakara 188)”
EVET HER AN YENİDEN VAHİY GELİYOR
Vahiy mi geldi buyurmuştunuz; evet vahiy geldi. Kitab’ın içinde neler yazılı olduğunu merak edenlere her ân yeniden geliyor. Hırsıza da polise de!
Benim dinî bilgim havada, karada ve denizde sizlerin ilmî müktesebâtınızla mukayese olunsa zekât keçisi mikyasında güdük kalır; sizdeki ‘ilim ve hikmet’ bende olsa Kitâb’ın orta yerinden daha nice nass gösterirdim. N’aapayım, sıradan, dümdüz bir taşra lisesinden düşe kalka mezun oldum. Elimden bu kadarı geliyor; ayrıca şahsi prensibim itibariyle köşe yazısında eleştirmeyi düşündüğüm kişileri, Kur’an’dan âyetler göstererek korkutup yıldırmayı, meseleyi hemen dinî bir zemine çekmeyi uygun görmem pek. Hele hele siyasi konularda lâfa daralınca din diliyle konuşulmasını da sevmem; lâkin efendim, kerem buyrunuz, “Vahiy mi geldi?” sualiyle konuyu din düzlemine çeken ben değilim, sizsiniz.
TEKRAR DİRİLMENİN DE BİR KOLAYINI BULDUYSANIZ
Ve kötü bir haberim daha var; vahiy ne yazık ki sadece “Çalmayacaksın” veya, “Hırsızın bir dalını budayın”dan ibaret değil. Okuyunca “insan gerçekten hayret ediyor”! Neler var neler; ki siz onları şüphesiz benden daha iyi bilirsiniz. Meselâ şöyle bir ikaz gördüm, nutkum tutuldu, içimi korku bastı. Diyor ki,
Onlar düşünmezler mi ki, tekrar diriltilecekler (Mutaffıfîn 4)
Soruşturma kapatır gibi, tekrar dirilmemenin de bir kolayını bulduysanız bize de çıtlatın; teorik olarak din kardeşiyiz!