ZAFER MUTLU'DAN AKIL ALMAZ MANŞET ÖNERİSİ!.. BABAHAN AÇIKLAMALARINA DEVAM EDİYOR!..
Ergun Babahan'dan 28 Şubat sürecinde medyada yaşananlarla ilgili olay yaratacak açıklamalar geldi...
Star Gazetesi yazarı ve Sabahın eski Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan, Taraf Gazetesinden Neşe Düzele müthiş açıklamalarda bulundu..
Ajan gazetecilerle ilgili bir dönemin şifrelerini anlatan Babahanın konuşmalarından can alıcı satır başlıkları şöyle:
- İstihbarat kurumları, ajan gazetecilere şu adamı yıpratın der ve onlar da suçlayıcı haberleri ve yazılarıyla yıpratırlar. Biz Sabahta ajan olarak bir tek Ünal İnançı bilirdik.
- Hürriyet Grubunda ise Fatih Altaylının ve Tuncay Özkanın Milli İstihbarat Teşkilatı ile ilişkileri biliniyordu. Eski MİT yöneticisi Mehmet Eymür onların ismini açıkladı
- Fatih Altaylı ile Tuncay Özkan, Mesut Yılmazın önünde bir tartışma yapmışlar.
- "MİTte kim maaşlı, kim gönüllü çalıştı" diye atışmışlar. Güya biri paralı, biri gönüllüymüş.
- Askerlerin mesajları bize Sabahın Ankara Temsilcisi Fatih Çekirge üzerinden geliyordu.
- Hürriyet devlet gazetesidir. Onların askerlerle ilişkisi çok farklıydı. Onlar askerle iç içe gibidir.
- Doğan ve Sabah Grubu ayda bir buluşurdu. Ertuğrul Özkök, Zafer Mutlu, Aydın Doğan, Mehmet Ali Yalçındağ, Dinç Bilgin, Kenan Sönmez, Beytinin üst katında bir araya gelirlerdi.
- Erbakan Türkiyenin Başbakanı olarak gittiği Libyada, Kaddafiden fırça yemişti. Sonra Abramowitz Sabaha gelip Türk askerlerini tanıyamıyorum. Sünepe olmuşlar gibi laflar etti.
- 28 Şubatın organizasyonunda Amerikan devleti adına en önemli ayak Morton Abramowitzdi.
- Şeriat tehlikesi yaşandığına inanıyorduk. Ahmet Vardır, Salih Memecan, Can Ataklı karşıydı.
- En önemli işim, yazarları tek tek sansürlemekti. Hükümet yanlısı, asker karşıtı ise silerdim.
- Çillere Erbakanla koalisyon kurdu diye çok öfkeliydik. Kendimizi ihanete uğramıştık.
ZAFER MUTLUDAN AKIL ALMAZ MANŞET ÖNERİSİ
Yazarları çok sansürlediniz mi o günlerde?
Çoook... Bir korku atmosferi yaratılmıştı. Düşünün, 28 Şubatın generali Erol Özkasnak, Mehmet Altan için "Onu süngüye oturtup Güneydoğuda dolaştırırım" demişti. Faşizmin ne olduğunu, o döneme baktığımda şimdi daha iyi anlıyorum. İnsanın bayağı ruhunu ele geçiriyor faşizm. Bir gün Zafer Mutlu yazıişleri toplantısına geli, manşeti "De-de rahatsız" yapalım dedi.
De-de mi?
Derin devlet yani... Sonra, "Bu manşet, bela çıkarır başımıza" dedi ve de-de başlığından vazgeçtik. Beş dakika sonra Fatih Çekirge Ankaradan telefonla aradı. "De-de manşeti atıyormuşsunuz. Beni aradılar. Yapmayın" dedi. Haber anında askere gitmiş.
Ajan gazetecilerin sayısı basında çok mu fazladır?
Çok fazladır. Meşhur bir Hayri Birler olayı vardır. Hürriyetin Ankara bürosunda ikinci adam olarak çalışırken, esas işi açığa çıkıyor ve Hürriyetten ayrılıyor ve gerçek işine dönüyor. MİTin Diyarbakır bölge müdürü oluyor.
Bu ajan gazeteciler ne yaparlar?
Karakter suikasti yaparlar. İstihbarat kurumları, onlara şu adamı yıpratın der ve onlar da yıpratırlar. Suçlayıcı ve çarpıtma haberleri ve yazılarıyla yıpratırlar. Biz, Sabah Grubunda ajan gazeteci var mıydı, varsa bunlar kimlerdi, bilmiyorduk. Bir tek Ünal İnançı biliyorduk. O da Ankara büroda alt kademede biriydi. Ama Hürriyet Grubunda Fatih Altaylının, Tuncay Özkanın MİTle ilişkileri biliniyordu. Biz de öyle bilinen gazeteci yoktu.
Onlar nasıl biliniyordu peki?
Eski MİT yöneticisi Mehmet Eymür, onları açıkladı. Zaten geçen gün bir gazeteci arkadaşımız anlattı. 28 Şuattan sonra gazeteciler Mesut Yılmazla yemekteler. Fatih Altaylıyla Tuncay Özkan, Yılmazın önünde, "MİTte kim maaşlı, kim gönüllü çalışıyordu" tartışması bile yapmışlar birbirleriyle. Yani kendeliri anlatıyorlar bunu. Güya biri paralı çalışıyormuş, biri de gönüllü. Kendi aralarında bu konuda atışıyorlar. "Sen MİTten para alıyorsun, yok ben almıorum, sen alıyorsun" diye kendi aralarında tartışmışlar.
Şaka değil, değil mi bu?
Hayır şaka değil.
O dönemde Sabahın sahibi olan Dinç Bilgin de, gazetelerde Ankara bürolarının çok önemli rolleri olduğunu söyledi. O dönemde diğer gazetelerin Ankara bürolarının askerle ilişkisi nasıldı?
Hepsinin askerle ilişkisi iyiydi. 2002 yılında ben Akşam Gazetesinin temsilcisi olarak Ankaraya gittim. Kimi temsilcilerin generallerle samimiyetini görünce çok şaşırdım. Doğrusu o kadar içli dışlı olduklarını bilmiyordum. Bazıları generallerle tenis de oynuyordu. Öyle ilişkiler vardı yani