16 Ağu 2009 10:45
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:50
"YUH BÖLÜCÜ, SÜNNETSİZ PEZ...NK DİYE BAĞIRIYORDU!.." GÜLTEN KAYA O GECEYİ YENİDEN ANLATTI!..
Gülten kaya: ''Ahmet'e linç girişiminin arkasında Ergenekon vardı. Gitmeseydi sonu Hrant gibi olurdu'' dedi.
Paris'te 9 yıl önce hayatını kaybeden özgün müziğin önde gelen ismi Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya, BUGÜN'e çarpıcı açıklamalar yaptı.
"Ahmet'e linç girişiminin arkasında Ergenekon vardı. Gitmeseydi sonu Hrant gibi olurdu" dedi...
Ahmet Kaya, tam 10 yıl önce Magazin Gazetecileri Derneği'nin düzenlediği ödül töreninde "Kürtçe şarkı söyleyeceğim" dediği için Paris'te sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Kalbi memleket hasretine bir yıl dayanabilen ünlü sanatçının eşi Gülten Kaya, sürgün aylarını ve ödül törenindeki linç girişiminin Ergenekon ile bağlantısını BUGÜN'e anlattı...
Eşinizin ölümünden sonra "Mahvolan hayatımızın hesabını sormak istiyorum" dediniz. Kimi suçluyordunuz?
Öncelikle medyayı suçluyorum. Reha Muhtar'ı asla affetmiyorum. Alakasız görüntülerle insanların bilinçaltına oynadı. Fatih Altaylı, Cenk Koray, araştırmadan yaptılar.
Bu durumu telafi etmeye çalışanlar oldu mu?
Telafi edemezler. O vicdandan yoksunlar. Eğer Hrant Dink'le ilgili bu haberler bu kadar pervasızca üretilmeseydi, 'bebekten yaratılmış katiller' nasıl oluşacaktı? O çocuk medyadan güç alıyor
ORADA İŞİ NEYDİ?
Medya, hem Ahmet Kaya'ya hem de Hrant Dink'e karşı linç girişiminde mi bulundu yani?
Tabii ki. Hrank Dink de hedef gösterildi. Emekli bir asker olan Veli Küçük, Hrant Dink'in duruşmasına neden gider ki? Bütün bu süreç, o küçük çocukları katil yapan süreç işte. Ahmet Kaya'yı bu hale getiren, ülke şartlarını bu duruma sokan şeydi.
Ahmet Kaya'nın sürgüne gitmesi, Dink'in katli;Ergenekon sürecinin parçalarından olabilir mi?
Tabii ki sebep-sonuç ilişkisi dahilinde Ergenekon'la bağlantılıdır. Kaya'nın sonunu hazırlayan bağlantıları çok net görebilirsiniz.
10 Şubat 1999 gecesi eşiniz "Kürtçe şarkı söyleyeceğim " dedi. O gece neler yaşandı?
Bir gazeteci, "Yuh, bölücü, sünnetsiz pezevenk" diye bağırdı. Bunu söyleyen Şenay Düdek'ti. Serdar Ortaç, şarkısını söylerken değiştiriyor, "Bu vatan bizim, ellerin değil" diyor. Bu da ırkçı bir mantık! El kim? Peki şimdi kim bölücü? En büyük gazete, "Kürtçe şarkı söyleyeceğim" diye manşet atıyor. Haber değeri ne olabilir ki? Bir yerlerden onlara muhtıra geliyor, "O adamı yok edin!" diye.
O gece İbrahim Tatlıses, Mahsun Kırmızıgül ne yaptılar?
Seslerini çıkarmadılar. Mehmet Aslantuğ ve Savaş Ay ile garsonlar korudu bizi. Kurgulanmıştı sanki.
Neden orada bu açıklamayı yaptı?
İlk defa kendi albümünde Kürtçe bir şarkı söylediği için. Annesi Kürt değil, babası Kürt. Hiç Kürtçe konuşulmamış evde.
Ahmet Kaya hiç ölüm tehditi aldı mı?
Birçok kere. 'Subaylar grubu' imzalı tehdit mektupları geldi. "Nasıl bir ölüm istersin, bomba mı, boğma zinciri mi?" diye yazıyordu. Levent'teki ofisimiz kurşunlandı. Ahmet Paris'te değil de İstanbul'da yaşamına devam etseydi Hrant Dink gibi o da öldürülecekti. Hrant Dink, Ahmet gibi buradan gitseydi o da ülke hasretine dayanamayarak yaşamına veda edecekti.
HAKLININ YANINDAYDI
Mağdur olduğunu düşündüğü herkesin yanında yer aldı. Hak arayan öğrencilerin, işçilerin yanında olurken Kürt mü, Türk mü diye bakmadı. Başörtülü kızlar yürürken onların yanında yer aldı. Recep Tayyip Erdoğan tutuklandığında, "Kimse şiir okuduğu için tutuklanmamalı, yargılanmamalı" dedi.
MEZARI DEĞİL, ALGI DEĞİŞSİN
Mezarını buraya taşıyacak mısınız?
Kültür Bakanı'yla konuştum, Başbakan'ın da bu yönde hassasiyetleri olduğunu iletti. Mezarını Türkiye'ye getirmek istediklerini söylediler. Ben de şunu söyledim; Nazım Hikmet, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya fark etmez, bu çok sembolik bir şey. Sizin aslında yapmak istediğiniz şey tek başına buysa bunun bir anlamı yok. Bundan evvel yapabileceğiniz çok şey var. Bu insanlar hakkında toplumda oluşturulmuş olan algıyı ve zihniyeti değiştirmek lazım.
İSTANBUL'DAN HAMSİ BİLE GÖTÜRDÜM
Paris'te en çok neleri özlüyordu?
Her şeyi. Kendini hep buraya ait gördü. Paris'te çok yalnızdı. Kendini yabancı bir yerde hissetmesin diye buradan sevdiği şeyleri götürürdüm yanına. Hamsi bile götürdüm. Diyarbakır'ın meşhur kaburga dolmasını, pet şişede şaşal su, yeşil erik, simit. Salça ve bulgur götürdüm.
Neden Paris'te yaşamayı seçti?
Paris tıpkı İstanbul gibi 24 saat yaşayan bir şehir. Seine nehrini Boğaz yerine koymuştu. Oraya bakarak Boğaz özlemini gideriyordu.
Ahmet Kaya'yı Paris'te Türkiye'deki sanatçılardan hiç ziyaret eden oldu mu?
Sadece rahmetli Aşık Mahsuni gelmişti. Şivan Perwer gelip gidiyordu. Yavuz Bingöl Paris'e gelmişti ama tepki çekerim korkusuyla ziyaret edememiş Ahmet'i.
MELİS'E SARILIP UYUMAK NE GÜZELDİ
Eşiniz sürgündeyken neler yaşadınız?
Kızlar okula gidiyordu. Küçük kızım okul servisinde, "Senin baban bölücüymüş, vatan hainiymiş" diye hakaretler yiyordu. O da "Ne demek bu? Nasıl benim babam böyle biri olabilir?" diyordu. Ben yılın yarısını orada geçiriyordum.
Ahmet Kaya'nın son sözü neydi?
Konuşma şansımız olmadı. Sabahın çok erken saatinde kaybettik. Bir akşam önce beraber Şener Şen filmi izledik, çok da gülmüştük. Bir ara bana kızımız Melis'i sordu. Melis'le ilgili güzel şeyler söyledi. "Onunla uyumak şahane, keşke şimdi burada olsaydı, sarılarak uyusaydım" diyerek uyudu. O sabah kaybettik.
MEMLEKET ÖZLEMİ ONU MAHVETTİ
Sizce eşiniz neden kalp krizi geçirdi?
Üzüntü ve stresten hayatını kaybetti. Başka hiçbir rahatsızlığı yoktu. Oradaki arkadaşlar "Tipik sürgün hastalığı. Önce mide ağrısıyla, ülserle başlar özlem" demişti. Ülkesinden uzaklaştırıldığında gerçekten ölüme yaklaşacak kadar hassas biriydi.
"Ahmet'e linç girişiminin arkasında Ergenekon vardı. Gitmeseydi sonu Hrant gibi olurdu" dedi...
Ahmet Kaya, tam 10 yıl önce Magazin Gazetecileri Derneği'nin düzenlediği ödül töreninde "Kürtçe şarkı söyleyeceğim" dediği için Paris'te sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Kalbi memleket hasretine bir yıl dayanabilen ünlü sanatçının eşi Gülten Kaya, sürgün aylarını ve ödül törenindeki linç girişiminin Ergenekon ile bağlantısını BUGÜN'e anlattı...
Eşinizin ölümünden sonra "Mahvolan hayatımızın hesabını sormak istiyorum" dediniz. Kimi suçluyordunuz?
Öncelikle medyayı suçluyorum. Reha Muhtar'ı asla affetmiyorum. Alakasız görüntülerle insanların bilinçaltına oynadı. Fatih Altaylı, Cenk Koray, araştırmadan yaptılar.
Bu durumu telafi etmeye çalışanlar oldu mu?
Telafi edemezler. O vicdandan yoksunlar. Eğer Hrant Dink'le ilgili bu haberler bu kadar pervasızca üretilmeseydi, 'bebekten yaratılmış katiller' nasıl oluşacaktı? O çocuk medyadan güç alıyor
ORADA İŞİ NEYDİ?
Medya, hem Ahmet Kaya'ya hem de Hrant Dink'e karşı linç girişiminde mi bulundu yani?
Tabii ki. Hrank Dink de hedef gösterildi. Emekli bir asker olan Veli Küçük, Hrant Dink'in duruşmasına neden gider ki? Bütün bu süreç, o küçük çocukları katil yapan süreç işte. Ahmet Kaya'yı bu hale getiren, ülke şartlarını bu duruma sokan şeydi.
Ahmet Kaya'nın sürgüne gitmesi, Dink'in katli;Ergenekon sürecinin parçalarından olabilir mi?
Tabii ki sebep-sonuç ilişkisi dahilinde Ergenekon'la bağlantılıdır. Kaya'nın sonunu hazırlayan bağlantıları çok net görebilirsiniz.
10 Şubat 1999 gecesi eşiniz "Kürtçe şarkı söyleyeceğim " dedi. O gece neler yaşandı?
Bir gazeteci, "Yuh, bölücü, sünnetsiz pezevenk" diye bağırdı. Bunu söyleyen Şenay Düdek'ti. Serdar Ortaç, şarkısını söylerken değiştiriyor, "Bu vatan bizim, ellerin değil" diyor. Bu da ırkçı bir mantık! El kim? Peki şimdi kim bölücü? En büyük gazete, "Kürtçe şarkı söyleyeceğim" diye manşet atıyor. Haber değeri ne olabilir ki? Bir yerlerden onlara muhtıra geliyor, "O adamı yok edin!" diye.
O gece İbrahim Tatlıses, Mahsun Kırmızıgül ne yaptılar?
Seslerini çıkarmadılar. Mehmet Aslantuğ ve Savaş Ay ile garsonlar korudu bizi. Kurgulanmıştı sanki.
Neden orada bu açıklamayı yaptı?
İlk defa kendi albümünde Kürtçe bir şarkı söylediği için. Annesi Kürt değil, babası Kürt. Hiç Kürtçe konuşulmamış evde.
Ahmet Kaya hiç ölüm tehditi aldı mı?
Birçok kere. 'Subaylar grubu' imzalı tehdit mektupları geldi. "Nasıl bir ölüm istersin, bomba mı, boğma zinciri mi?" diye yazıyordu. Levent'teki ofisimiz kurşunlandı. Ahmet Paris'te değil de İstanbul'da yaşamına devam etseydi Hrant Dink gibi o da öldürülecekti. Hrant Dink, Ahmet gibi buradan gitseydi o da ülke hasretine dayanamayarak yaşamına veda edecekti.
HAKLININ YANINDAYDI
Mağdur olduğunu düşündüğü herkesin yanında yer aldı. Hak arayan öğrencilerin, işçilerin yanında olurken Kürt mü, Türk mü diye bakmadı. Başörtülü kızlar yürürken onların yanında yer aldı. Recep Tayyip Erdoğan tutuklandığında, "Kimse şiir okuduğu için tutuklanmamalı, yargılanmamalı" dedi.
MEZARI DEĞİL, ALGI DEĞİŞSİN
Mezarını buraya taşıyacak mısınız?
Kültür Bakanı'yla konuştum, Başbakan'ın da bu yönde hassasiyetleri olduğunu iletti. Mezarını Türkiye'ye getirmek istediklerini söylediler. Ben de şunu söyledim; Nazım Hikmet, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya fark etmez, bu çok sembolik bir şey. Sizin aslında yapmak istediğiniz şey tek başına buysa bunun bir anlamı yok. Bundan evvel yapabileceğiniz çok şey var. Bu insanlar hakkında toplumda oluşturulmuş olan algıyı ve zihniyeti değiştirmek lazım.
İSTANBUL'DAN HAMSİ BİLE GÖTÜRDÜM
Paris'te en çok neleri özlüyordu?
Her şeyi. Kendini hep buraya ait gördü. Paris'te çok yalnızdı. Kendini yabancı bir yerde hissetmesin diye buradan sevdiği şeyleri götürürdüm yanına. Hamsi bile götürdüm. Diyarbakır'ın meşhur kaburga dolmasını, pet şişede şaşal su, yeşil erik, simit. Salça ve bulgur götürdüm.
Neden Paris'te yaşamayı seçti?
Paris tıpkı İstanbul gibi 24 saat yaşayan bir şehir. Seine nehrini Boğaz yerine koymuştu. Oraya bakarak Boğaz özlemini gideriyordu.
Ahmet Kaya'yı Paris'te Türkiye'deki sanatçılardan hiç ziyaret eden oldu mu?
Sadece rahmetli Aşık Mahsuni gelmişti. Şivan Perwer gelip gidiyordu. Yavuz Bingöl Paris'e gelmişti ama tepki çekerim korkusuyla ziyaret edememiş Ahmet'i.
MELİS'E SARILIP UYUMAK NE GÜZELDİ
Eşiniz sürgündeyken neler yaşadınız?
Kızlar okula gidiyordu. Küçük kızım okul servisinde, "Senin baban bölücüymüş, vatan hainiymiş" diye hakaretler yiyordu. O da "Ne demek bu? Nasıl benim babam böyle biri olabilir?" diyordu. Ben yılın yarısını orada geçiriyordum.
Ahmet Kaya'nın son sözü neydi?
Konuşma şansımız olmadı. Sabahın çok erken saatinde kaybettik. Bir akşam önce beraber Şener Şen filmi izledik, çok da gülmüştük. Bir ara bana kızımız Melis'i sordu. Melis'le ilgili güzel şeyler söyledi. "Onunla uyumak şahane, keşke şimdi burada olsaydı, sarılarak uyusaydım" diyerek uyudu. O sabah kaybettik.
MEMLEKET ÖZLEMİ ONU MAHVETTİ
Sizce eşiniz neden kalp krizi geçirdi?
Üzüntü ve stresten hayatını kaybetti. Başka hiçbir rahatsızlığı yoktu. Oradaki arkadaşlar "Tipik sürgün hastalığı. Önce mide ağrısıyla, ülserle başlar özlem" demişti. Ülkesinden uzaklaştırıldığında gerçekten ölüme yaklaşacak kadar hassas biriydi.