21 Mar 2016 11:59
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:25
Yoksa Survivor, teröre teslim olmuş bir milletin “afyon”u mu oldu?..
Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay'dan terör saldırılarının ardından Türkiye'nin Survivor yarışmasına kilitlenmesine tepki gösterdi.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Tayfun Atay, tıpkı son Ankara
saldırısında olduğu gibi, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul'daki
İstiklâl Caddesi'ni kana bulayan terör saldırısının ardından
Türkiye'nin "Survivor" yarışmasına kilitlenmesine tepki
gösterdi.
Yazısında, "Acı daha taptaze iken Türkiye, yas tutmak yerine Dominik’teki Survivor adasının yolunu tuttu" diyen Atay, "Yoksa Survivor, teröre teslim olmuş bir ülkenin, milletin, toplumun “afyon”u mu oldu?.." diye sordu.
İşte, Atay'ın o yazısı:
Survivor bu sene sezon başından beri cumartesileri elde ettiği reytingin en değerlisine önceki gece kavuştu.
13 Şubat’tan başlayarak cumartesi geceleri ekrana gelen “Acunsal enerji”nin bu ana nakil hattı, 20 Şubat Cumartesi gecesi 8.51 reytinge çıktıktan sonra inişe geçmiş. Belli ki seyirci kısmen de olsa bırakmış şovun peşini cumartesileri...
Fakat işte bu son cumartesi gecesi, önceki hafta 8.02’ye gerilemiş reyting, 8.48’le sezonun cumartesilerdeki en yüksek ikinci oranına sıçramış.
Bu cumartesi ne olduğu malûm; Ankara’da 37 kişinin öldüğü canlı bomba saldırısının tazeliği sürerken İstanbul’da İstiklâl Caddesi’ndeki terör saldırısı ile sarsıldık.
Sarsıldık, sonra da Survivor’a “sardırdık”!..
Aslında aynı durum, önceki hafta gerçekleşen saldırıda da söz konusuydu. 13 Mart Pazar günü gerçekleşen Ankara Güven Park saldırısından sonra da Survivor bir parça “neşvünema” buldu. Bombanın dumanı tütmeye devam ederken, patlamayla parçalanmış bedenler henüz derlenip toplanmamışken, asfalttaki kanlar daha kurumamışken ekrana gelen program, son üç haftadır inişe geçmiş reytingini 9.03’e taşıdı.
Acı daha taptaze iken Türkiye, yas tutmak yerine Dominik’teki Survivor adasının yolunu tuttu yani...
***
Nasıl açıklayabiliriz bu tabloyu? Kestirmeden, terör karşısında ne kadar duyarsızlaştığımızı, hiçbir şeyin umurumuzda olmadığını, böylece insanlığımızın, vicdanımızın, kalbimizin körleştiğini mi düşünmeliyiz?..
Yoksa başka bir şey mi var?
Yoksa hayatın realitesi katlanılamaz oldukça “realitenin şovu”na mı kaçar, sığınır olduk?
Yoksa Survivor, teröre teslim olmuş bir ülkenin, milletin, toplumun “afyon”u mu oldu?..
***
Marx’ın dini değerlendirirken kullandığı “halkın afyonu” tabiri malûm. Ama atlanmaması gereken bir ayrıntı var ki Marx, din için bu tabiri kullanırken “afyon”u keyif verici bir madde olmaktan ziyade ağrı-kesici, acı-dindirici, teskin-edici bir madde olarak düşünüp bu istikametten yapmıştır tanımlamasını...
Kanımca Survivor’un böylesi acı, dehşetli ve korkutucu Türkiye gerçekliği içerisindeki insanlar açısından da gördüğü ilgiyi bu istikametten açıklamak uygun olur.
Ben topyekûn bir toplumsal vurdumduymazlık, boş vermişlik, “bana-ne”cilik içinde olduğumuzu düşünmüyorum.
Aksine çok üzülüyor, korkuyoruz ve de çok çaresiziz.
Terör, hayatımızın rutin gerçeği haline geldi.
Sokaklarımız, kafelerimiz, sinemalarımız, stadyumlarımız teröre teslim oldu.
Ortalıkta hayat yok, neşe yok, tat-tuz yok. Olsa olsa ölüm var, dehşet, korku, endişe var.
Böyle bir “realite”den kim kopmak, onu en azından 4-5 saat gündeminden çıkarmak istemez?!
Kim kaçıp da yılların fenomeni bir “şov”un içinde, onun sanal gerçekliğinde esrimek, efsunlanmak, afyonlanmak istemez!..
***
Ve demek ki meydanlarda dinden, imandan, Allah’tan bahsedilse de bunlar bile ıstırabı hafifletmeye yetmiyor.
Belli ki terörün “biteviye” hale geldiği ülke, onu bu hale getirenlerin ağızlarında aynı ölçüde beylik hale gelen dinî lafza kulak vererek de yatıştıramıyor artık kalbinin acısını.
Belli ki rahmet dilekleri, “nur içinde yatsın”lar, “mekânı cennet olsun”lar kesmiyor artık milleti.
Belli ki “ayakkabı kutuları”nın içini zihinlerde “sıfırlatma” yolunda bir ülke yangın yerine çevrilip terör rutinleştiğinde dinî retorik de sıradanlaşıyor.
Acı kronikleştikçe dinî telkin tesirsizleşiyor.
Ki insanlar, dinî telkinde değil de Survivor'un seyrinde dindirmeyi tercih ediyor içlerinin acısını...
***
Sokakları ölüme mahkûm ettiler. Utanmadan da teröre alışın dediler.
Sonra kendi ağızlarını toplayıp “Türkiye’nin içine kapanması, teröre teslim olması isteniyor, teslim olmayacağız, inşallah yollarda, çarşılarda, pazarlarda günlük hayatımızı devam ettireceğiz” dediler.
Dediler ama yok, Türkiye hakikaten içine kapandı ve aslında tam da istedikleri-söyledikleri şekilde şehirler, semtler, sokaklar polise “zimmetlendi”.
Şimdi kentin en canlı, en işlek, en renkli sokaklarında insanlar yok, polisler volta atıyor.
Halk, sokaklar senin olsun, Survivor bana yeter dedi.
Halk baktı ki başkanlık hevesiyle gözünü kan bürümüş iktidar bu gidişle onu psikopata bağlayacak, derdini, kederini ama en çok çaresizliğini bastırma yolunda “Acunsal enerji”ye bağladı.
Halk, acıyı Survivor’la bal eyledi!..
Yazısında, "Acı daha taptaze iken Türkiye, yas tutmak yerine Dominik’teki Survivor adasının yolunu tuttu" diyen Atay, "Yoksa Survivor, teröre teslim olmuş bir ülkenin, milletin, toplumun “afyon”u mu oldu?.." diye sordu.
İşte, Atay'ın o yazısı:
Survivor bu sene sezon başından beri cumartesileri elde ettiği reytingin en değerlisine önceki gece kavuştu.
13 Şubat’tan başlayarak cumartesi geceleri ekrana gelen “Acunsal enerji”nin bu ana nakil hattı, 20 Şubat Cumartesi gecesi 8.51 reytinge çıktıktan sonra inişe geçmiş. Belli ki seyirci kısmen de olsa bırakmış şovun peşini cumartesileri...
Fakat işte bu son cumartesi gecesi, önceki hafta 8.02’ye gerilemiş reyting, 8.48’le sezonun cumartesilerdeki en yüksek ikinci oranına sıçramış.
Bu cumartesi ne olduğu malûm; Ankara’da 37 kişinin öldüğü canlı bomba saldırısının tazeliği sürerken İstanbul’da İstiklâl Caddesi’ndeki terör saldırısı ile sarsıldık.
Sarsıldık, sonra da Survivor’a “sardırdık”!..
Aslında aynı durum, önceki hafta gerçekleşen saldırıda da söz konusuydu. 13 Mart Pazar günü gerçekleşen Ankara Güven Park saldırısından sonra da Survivor bir parça “neşvünema” buldu. Bombanın dumanı tütmeye devam ederken, patlamayla parçalanmış bedenler henüz derlenip toplanmamışken, asfalttaki kanlar daha kurumamışken ekrana gelen program, son üç haftadır inişe geçmiş reytingini 9.03’e taşıdı.
Acı daha taptaze iken Türkiye, yas tutmak yerine Dominik’teki Survivor adasının yolunu tuttu yani...
***
Nasıl açıklayabiliriz bu tabloyu? Kestirmeden, terör karşısında ne kadar duyarsızlaştığımızı, hiçbir şeyin umurumuzda olmadığını, böylece insanlığımızın, vicdanımızın, kalbimizin körleştiğini mi düşünmeliyiz?..
Yoksa başka bir şey mi var?
Yoksa hayatın realitesi katlanılamaz oldukça “realitenin şovu”na mı kaçar, sığınır olduk?
Yoksa Survivor, teröre teslim olmuş bir ülkenin, milletin, toplumun “afyon”u mu oldu?..
***
Marx’ın dini değerlendirirken kullandığı “halkın afyonu” tabiri malûm. Ama atlanmaması gereken bir ayrıntı var ki Marx, din için bu tabiri kullanırken “afyon”u keyif verici bir madde olmaktan ziyade ağrı-kesici, acı-dindirici, teskin-edici bir madde olarak düşünüp bu istikametten yapmıştır tanımlamasını...
Kanımca Survivor’un böylesi acı, dehşetli ve korkutucu Türkiye gerçekliği içerisindeki insanlar açısından da gördüğü ilgiyi bu istikametten açıklamak uygun olur.
Ben topyekûn bir toplumsal vurdumduymazlık, boş vermişlik, “bana-ne”cilik içinde olduğumuzu düşünmüyorum.
Aksine çok üzülüyor, korkuyoruz ve de çok çaresiziz.
Terör, hayatımızın rutin gerçeği haline geldi.
Sokaklarımız, kafelerimiz, sinemalarımız, stadyumlarımız teröre teslim oldu.
Ortalıkta hayat yok, neşe yok, tat-tuz yok. Olsa olsa ölüm var, dehşet, korku, endişe var.
Böyle bir “realite”den kim kopmak, onu en azından 4-5 saat gündeminden çıkarmak istemez?!
Kim kaçıp da yılların fenomeni bir “şov”un içinde, onun sanal gerçekliğinde esrimek, efsunlanmak, afyonlanmak istemez!..
***
Ve demek ki meydanlarda dinden, imandan, Allah’tan bahsedilse de bunlar bile ıstırabı hafifletmeye yetmiyor.
Belli ki terörün “biteviye” hale geldiği ülke, onu bu hale getirenlerin ağızlarında aynı ölçüde beylik hale gelen dinî lafza kulak vererek de yatıştıramıyor artık kalbinin acısını.
Belli ki rahmet dilekleri, “nur içinde yatsın”lar, “mekânı cennet olsun”lar kesmiyor artık milleti.
Belli ki “ayakkabı kutuları”nın içini zihinlerde “sıfırlatma” yolunda bir ülke yangın yerine çevrilip terör rutinleştiğinde dinî retorik de sıradanlaşıyor.
Acı kronikleştikçe dinî telkin tesirsizleşiyor.
Ki insanlar, dinî telkinde değil de Survivor'un seyrinde dindirmeyi tercih ediyor içlerinin acısını...
***
Sokakları ölüme mahkûm ettiler. Utanmadan da teröre alışın dediler.
Sonra kendi ağızlarını toplayıp “Türkiye’nin içine kapanması, teröre teslim olması isteniyor, teslim olmayacağız, inşallah yollarda, çarşılarda, pazarlarda günlük hayatımızı devam ettireceğiz” dediler.
Dediler ama yok, Türkiye hakikaten içine kapandı ve aslında tam da istedikleri-söyledikleri şekilde şehirler, semtler, sokaklar polise “zimmetlendi”.
Şimdi kentin en canlı, en işlek, en renkli sokaklarında insanlar yok, polisler volta atıyor.
Halk, sokaklar senin olsun, Survivor bana yeter dedi.
Halk baktı ki başkanlık hevesiyle gözünü kan bürümüş iktidar bu gidişle onu psikopata bağlayacak, derdini, kederini ama en çok çaresizliğini bastırma yolunda “Acunsal enerji”ye bağladı.
Halk, acıyı Survivor’la bal eyledi!..