Yoksa Survivor, teröre teslim olmuş bir milletin “afyon”u mu oldu?..
Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay'dan terör saldırılarının ardından Türkiye'nin Survivor yarışmasına kilitlenmesine tepki gösterdi.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Tayfun Atay, tıpkı son Ankara
saldırısında olduğu gibi, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul'daki
İstiklâl Caddesi'ni kana bulayan terör saldırısının ardından
Türkiye'nin "Survivor" yarışmasına kilitlenmesine tepki
gösterdi.
Yazısında, "Acı daha taptaze iken Türkiye, yas tutmak yerine
Dominik’teki Survivor adasının yolunu tuttu" diyen Atay, "Yoksa
Survivor, teröre teslim olmuş bir ülkenin, milletin, toplumun
“afyon”u mu oldu?.." diye sordu.
İşte, Atay'ın o yazısı:
Survivor bu sene sezon başından beri cumartesileri elde ettiği
reytingin en değerlisine önceki gece kavuştu.
13 Şubat’tan başlayarak cumartesi geceleri ekrana gelen “Acunsal
enerji”nin bu ana nakil hattı, 20 Şubat Cumartesi gecesi 8.51
reytinge çıktıktan sonra inişe geçmiş. Belli ki seyirci kısmen de
olsa bırakmış şovun peşini cumartesileri...
Fakat işte bu son cumartesi gecesi, önceki hafta 8.02’ye gerilemiş
reyting, 8.48’le sezonun cumartesilerdeki en yüksek ikinci oranına
sıçramış.
Bu cumartesi ne olduğu malûm; Ankara’da 37 kişinin öldüğü canlı
bomba saldırısının tazeliği sürerken İstanbul’da İstiklâl
Caddesi’ndeki terör saldırısı ile sarsıldık.
Sarsıldık, sonra da Survivor’a “sardırdık”!..
Aslında aynı durum, önceki hafta gerçekleşen saldırıda da söz
konusuydu. 13 Mart Pazar günü gerçekleşen Ankara Güven Park
saldırısından sonra da Survivor bir parça “neşvünema” buldu.
Bombanın dumanı tütmeye devam ederken, patlamayla parçalanmış
bedenler henüz derlenip toplanmamışken, asfalttaki kanlar daha
kurumamışken ekrana gelen program, son üç haftadır inişe geçmiş
reytingini 9.03’e taşıdı.
Acı daha taptaze iken Türkiye, yas tutmak yerine Dominik’teki
Survivor adasının yolunu tuttu yani...
***
Nasıl açıklayabiliriz bu tabloyu? Kestirmeden, terör karşısında ne
kadar duyarsızlaştığımızı, hiçbir şeyin umurumuzda olmadığını,
böylece insanlığımızın, vicdanımızın, kalbimizin körleştiğini mi
düşünmeliyiz?..
Yoksa başka bir şey mi var?
Yoksa hayatın realitesi katlanılamaz oldukça “realitenin şovu”na mı
kaçar, sığınır olduk?
Yoksa Survivor, teröre teslim olmuş bir ülkenin, milletin, toplumun
“afyon”u mu oldu?..
***
Marx’ın dini değerlendirirken kullandığı “halkın afyonu” tabiri
malûm. Ama atlanmaması gereken bir ayrıntı var ki Marx, din için bu
tabiri kullanırken “afyon”u keyif verici bir madde olmaktan ziyade
ağrı-kesici, acı-dindirici, teskin-edici bir madde olarak düşünüp
bu istikametten yapmıştır tanımlamasını...
Kanımca Survivor’un böylesi acı, dehşetli ve korkutucu Türkiye
gerçekliği içerisindeki insanlar açısından da gördüğü ilgiyi bu
istikametten açıklamak uygun olur.
Ben topyekûn bir toplumsal vurdumduymazlık, boş vermişlik,
“bana-ne”cilik içinde olduğumuzu düşünmüyorum.
Aksine çok üzülüyor, korkuyoruz ve de çok çaresiziz.
Terör, hayatımızın rutin gerçeği haline geldi.
Sokaklarımız, kafelerimiz, sinemalarımız, stadyumlarımız teröre
teslim oldu.
Ortalıkta hayat yok, neşe yok, tat-tuz yok. Olsa olsa ölüm var,
dehşet, korku, endişe var.
Böyle bir “realite”den kim kopmak, onu en azından 4-5 saat
gündeminden çıkarmak istemez?!
Kim kaçıp da yılların fenomeni bir “şov”un içinde, onun sanal
gerçekliğinde esrimek, efsunlanmak, afyonlanmak istemez!..
***
Ve demek ki meydanlarda dinden, imandan, Allah’tan bahsedilse de
bunlar bile ıstırabı hafifletmeye yetmiyor.
Belli ki terörün “biteviye” hale geldiği ülke, onu bu hale
getirenlerin ağızlarında aynı ölçüde beylik hale gelen dinî lafza
kulak vererek de yatıştıramıyor artık kalbinin acısını.
Belli ki rahmet dilekleri, “nur içinde yatsın”lar, “mekânı cennet
olsun”lar kesmiyor artık milleti.
Belli ki “ayakkabı kutuları”nın içini zihinlerde “sıfırlatma”
yolunda bir ülke yangın yerine çevrilip terör rutinleştiğinde dinî
retorik de sıradanlaşıyor.
Acı kronikleştikçe dinî telkin tesirsizleşiyor.
Ki insanlar, dinî telkinde değil de Survivor'un seyrinde dindirmeyi
tercih ediyor içlerinin acısını...
***
Sokakları ölüme mahkûm ettiler. Utanmadan da teröre alışın
dediler.
Sonra kendi ağızlarını toplayıp “Türkiye’nin içine kapanması,
teröre teslim olması isteniyor, teslim olmayacağız, inşallah
yollarda, çarşılarda, pazarlarda günlük hayatımızı devam
ettireceğiz” dediler.
Dediler ama yok, Türkiye hakikaten içine kapandı ve aslında tam da
istedikleri-söyledikleri şekilde şehirler, semtler, sokaklar polise
“zimmetlendi”.
Şimdi kentin en canlı, en işlek, en renkli sokaklarında insanlar
yok, polisler volta atıyor.
Halk, sokaklar senin olsun, Survivor bana yeter dedi.
Halk baktı ki başkanlık hevesiyle gözünü kan bürümüş iktidar bu
gidişle onu psikopata bağlayacak, derdini, kederini ama en çok
çaresizliğini bastırma yolunda “Acunsal enerji”ye bağladı.
Halk, acıyı Survivor’la bal eyledi!..