04 Oca 2013 11:43
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:35
YILMAZ ÖZDİL'İN FARELER VE İNSANLAR'I PAYLAŞIM REKORU KIRDI!
Yılmaz Özdil, Steinbeck'in ünlü romanı Fareler ve İnsanlar kitabının sakıncalı bulunarak yasaklanması üzerine bakın nasıl bir hikaye anlattı.
Fareler ve İnsanlar...
İnsanların telefonlarının dinlendiği, yatak odalarına gizli kameraların yerleştirildiği, profesörlerin-gazetecilerin evlerinin basıldığı, şeref madalyalı subayların terörist ilan edildiği, Nutuk’un suç delili, Garfield’ın şüpheli şahıs olduğu, Hürrem’in savcılığa şikâyet edildiği, Yunus Emre’nin sansürlendiği, Şeker Portakalı’nın erotik, Fareler ve İnsanlar’ın sakıncalı bulunduğu “özgürlükler” ülkesinde... *
Minik bi fare varmış.
*
Duvardaki çatlaktan mutfağa bakarken, çiftçi ve eşinin paket açtıklarını görmüş... Kendi kendine, sanırım akşama ziyafet çekeceğim, kim bilir ne güzel yiyecekler vardır içinde demiş. Ancak, ambalajı bi yırtmışlar ki, çıka çıka kapan çıkmış! Eyvah... Fırlamış telaşla bahçeye, ilk gördüğü tavuğa, evde kapan var demiş. Tavuk omzunu silkmiş, bana ne birader demiş, senin sorunun, seni kümese alırsam başıma iş alırım, başını sokacak başka yer bul... Fare, anlamış ki tavuktan fayda yok, panikle ağıla koşmuş, koyuna yalvarmış, evde kapan var... Koyun oralı bile olmamış, el âlemin derdiyle huzurumuzu kaçıramayız, kusura bakma... Son çare ahıra dalmış fare, çırpınmış adeta, evde kapan var... İnek bön bön bakmış, çevirmiş kafasını öte tarafa, cevap bile vermediği gibi, duymamak için yalağa yürümüş.
*
Farecik yapayalnız kalakalmış. Bükmüş boynunu, kurda kuşa yem olmamak için mecburen evin yolunu tutmuş, yüreği ağzında, parmak uçlarına basa basa sığınmış duvardaki daracık çatlağa... Gün dönmüş, zifiri karanlık, tam uykuya dalıyormuş ki, çıtonnnkkk, ölüm sessizliği, peşinden çığlık... Hayırdır inşallah diye zıplamış yerinden, bi de ne görsün, mutfağa süzülen yılan kuyruğu kaptırmış iyi mi... Üstelik, kör karanlıkta yatağından fırlayıp uyku sersemi kapana uzanan çiftçiyi sokuvermiş elinden, can havliyle.
*
Çiftçinin eşi de uyanmış tabii, apar topar doktora... Sarıp sarmalatıp eve dönmüşler ama, adam resmen yanıyor, ateşi fırlamış 40 dereceye... E hastaya çorba lazım. Tavuk suyu ideal... Kadın bıçağı kapmış, doooğru kümese.
*
Ertesi gün, konu komşu duymuş, geçmiş olsuna gelmişler, ikram ister... Kadın gene bıçağı kapmış, bu sefer doooğru ağıla, pilav üstü tandır.
*
Gel gör ki, ateş 40, 42 derken...
Maalesef, çiftçi sizlere ömür.
Bütün köy doluşmuş cenaze evine, taziyeye, ikramın büyüğünü ister haliyle, kadın gene bıçağı kapmış, ahıra dalmış, büyükbaş da sizlere ömür.
*
Kadın çocuklarına taşınmış.
Ocak sönmüş, ev harabe.
Kümes-ağıl mezbele.
Ahır çökmüş.
*
Diyeceksiniz ki...
Fare n’oolmuş?
*
“Kardeşim... İş işten geçip herkesin hayatı kaydıktan sonra, benim akıbetimi anca merak etmeniz de enteresan yani” demiş!
Yılmaz Özdil/Hürriyet
İnsanların telefonlarının dinlendiği, yatak odalarına gizli kameraların yerleştirildiği, profesörlerin-gazetecilerin evlerinin basıldığı, şeref madalyalı subayların terörist ilan edildiği, Nutuk’un suç delili, Garfield’ın şüpheli şahıs olduğu, Hürrem’in savcılığa şikâyet edildiği, Yunus Emre’nin sansürlendiği, Şeker Portakalı’nın erotik, Fareler ve İnsanlar’ın sakıncalı bulunduğu “özgürlükler” ülkesinde... *
Minik bi fare varmış.
*
Duvardaki çatlaktan mutfağa bakarken, çiftçi ve eşinin paket açtıklarını görmüş... Kendi kendine, sanırım akşama ziyafet çekeceğim, kim bilir ne güzel yiyecekler vardır içinde demiş. Ancak, ambalajı bi yırtmışlar ki, çıka çıka kapan çıkmış! Eyvah... Fırlamış telaşla bahçeye, ilk gördüğü tavuğa, evde kapan var demiş. Tavuk omzunu silkmiş, bana ne birader demiş, senin sorunun, seni kümese alırsam başıma iş alırım, başını sokacak başka yer bul... Fare, anlamış ki tavuktan fayda yok, panikle ağıla koşmuş, koyuna yalvarmış, evde kapan var... Koyun oralı bile olmamış, el âlemin derdiyle huzurumuzu kaçıramayız, kusura bakma... Son çare ahıra dalmış fare, çırpınmış adeta, evde kapan var... İnek bön bön bakmış, çevirmiş kafasını öte tarafa, cevap bile vermediği gibi, duymamak için yalağa yürümüş.
*
Farecik yapayalnız kalakalmış. Bükmüş boynunu, kurda kuşa yem olmamak için mecburen evin yolunu tutmuş, yüreği ağzında, parmak uçlarına basa basa sığınmış duvardaki daracık çatlağa... Gün dönmüş, zifiri karanlık, tam uykuya dalıyormuş ki, çıtonnnkkk, ölüm sessizliği, peşinden çığlık... Hayırdır inşallah diye zıplamış yerinden, bi de ne görsün, mutfağa süzülen yılan kuyruğu kaptırmış iyi mi... Üstelik, kör karanlıkta yatağından fırlayıp uyku sersemi kapana uzanan çiftçiyi sokuvermiş elinden, can havliyle.
*
Çiftçinin eşi de uyanmış tabii, apar topar doktora... Sarıp sarmalatıp eve dönmüşler ama, adam resmen yanıyor, ateşi fırlamış 40 dereceye... E hastaya çorba lazım. Tavuk suyu ideal... Kadın bıçağı kapmış, doooğru kümese.
*
Ertesi gün, konu komşu duymuş, geçmiş olsuna gelmişler, ikram ister... Kadın gene bıçağı kapmış, bu sefer doooğru ağıla, pilav üstü tandır.
*
Gel gör ki, ateş 40, 42 derken...
Maalesef, çiftçi sizlere ömür.
Bütün köy doluşmuş cenaze evine, taziyeye, ikramın büyüğünü ister haliyle, kadın gene bıçağı kapmış, ahıra dalmış, büyükbaş da sizlere ömür.
*
Kadın çocuklarına taşınmış.
Ocak sönmüş, ev harabe.
Kümes-ağıl mezbele.
Ahır çökmüş.
*
Diyeceksiniz ki...
Fare n’oolmuş?
*
“Kardeşim... İş işten geçip herkesin hayatı kaydıktan sonra, benim akıbetimi anca merak etmeniz de enteresan yani” demiş!
Yılmaz Özdil/Hürriyet