Yılmaz Özdil'den çok sert Muharrem İnce yazısı: Babam şerefsizse, ben şerefsizin oğlu şerefsizsem...
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü yazısında, İnce'nin Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman'a verdiği röportajdaki açıklamalarını sert sözlerle eleştirdi.
Muharrem İnce'nin, babasının cenazesine katılarak tabuta omuz
verdiğini aktaran, ve kendisini yüzyüze ilk ve son kez sadece orada
gördüğünü söyleyen Özdil, "Babamın cenazesine katılıp, tabutuna
omuz verenlerden biri, CHP grup başkanvekili Muharrem İnce'ydi.
Babamın cenazesinde, cami avlusundaki musalla başı, Muharrem
İnce'yi hayatımda yüzyüze gördüğüm ilk, tek ve son yerdi. Ne
öncesinde, ne sonrasında, asla bir daha biraraya gelmedik.
Defalarca görüşme talep ettiği halde, defalarca birlikte yemek
teklif ettiği halde, defalarca Yalova'ya davet ettiği halde, genel
başkan adayı olduğunda parti meclisi üyeliği teklif ettiği halde,
asla biraraya gelmedik." dedi.
"İNCE, YAZDIKLARIMI ÇARPITARAK BENİ YUHALATTI"
Özdil'in yazısının devamı şöyle:
Tayyip Erdoğan'ı ziyarete gittiği gün, 'alarm' veren yazımı yazdım.
Susmak yerine, linç edilmeyi göze alarak, kurşunkaleme ihanet
etmemeyi tercih ettim.
Hiç şaşmadığım sonuçları oldu. Muharrem İnce yazdıklarımı
çarpıtarak, yazmadıklarımı yazmışım gibi anlatarak, beni yuhalattı.
Antalya ve Denizli mitinglerinde yuhalattı.
Oxford Üniversitesi'nin araştırmasına göre, dünyanın en çok yalan
haber yayınlayan, dünyanın en çok iftira atan, dünyanın en ahlaksız
medyası bizim medyamız. Muharrem İnce bu medyadan sadece beni
yuhalattı. Üstelik, Atatürkçü CHP seçmenlerine yuhalattı.
Netice?
Ekmek için Ekmeleddin'den bile sekiz puan az oy aldı, Tayyip
Erdoğan gayet rahat kazandı, Türkiye'nin rejimi değişti.
Seçim gecesinde soru işaretleriyle beraber karanlıkta kalan
saatler, ortadan buhar olmalar, lüks otelin komple kapatılan kral
dairesi katı, en kritik aşamada Fox haber'in canlı yayınına
gönderilen “adam kazandı” mesajı… İnanmak istemeyenlere bile,
yazdıklarımı teyit etti.
Testi kırılmadan önce uyardığım için, testi kırıldıktan sonra
konuşma hakkım vardı, susmak yerine yine yazdım.
Bizzat Tayyip Erdoğan tarafından Muharrem İnce üzerinden
Hacivat-Karagöz kavgası yaratıldığını, çok basit bir algı
operasyonunun afiyetle yedirildiğini, Meral Akşener ve Temel
Karamollaoğlu'na karartma uygulanırken, Muharrem İnce'nin bizzat
Akp tarafından köpürtüldüğünü, merkez sağ seçmenin ve Chp
seçmeninin bizzat yandaş medya tarafından manipüle edildiğini,
Anadolu Ajansı'nın bile Muharrem İnce'ye nasıl destek verdiğini
kanıtlarıyla yazdım.
Gene hiç şaşmadığım sonuçları oldu.
Muharrem İnce, yandaş Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman'a röportaj
verdi. Benim hakkımda “şerefsiz oğlu şerefsiz” dedi.
“Ahlaksız” olduğumu söyledi.
Daha üç gün önce Aydın Doğan'ın elinden alınarak Ziraat Bankası
kredisiyle yandaş işadamına hediye edilen Hürriyet gazetesini
kendine dert etmedi, Sözcü gazetesini dert etti.
“Sözcü gazetesiyle derdim olduğunu, kendisi üzerinden Sözcü
gazetesiyle hesaplaştığımı” söyledi.
Bahsettiğim Anadolu Ajansı fotoğraflarını Sözcü gazetesinin
internet sitesi bile Anadolu Ajansı'ndan kullandığı halde… “Yalan”
yazdığımı, “Anadolu Ajansı'nın o gün orada bile olmadığını”
söyledi.
“Haddimi bilmemi, kendisinin canını sıkmamamı” söyledi.
Bu yandaş röportaj üzerine yandaş medya pek keyiflendi…
Sabah'tan Akşam'a Star'dan Vakit'e koro halinde manşet yaptı:
“Muharrem İnce, Yılmaz Özdil'e şerefsiz oğlu şerefsiz dedi.”
Yandaş medyayı takip etmeyenlerin bütün bunlardan haberi
olmayabilir. Toplumun bilgi edinme hakkına hizmet etmek bizim
görevimiz. O nedenle, Muharrem İnce'nin sözlerini birebir
aktarıyorum…
"- Yılmaz Özdil'i yuhatlatmanızın sebebi ne?
Hayır efendim, asla böyle bir şey olmadı! Ben onu yuhalatmadım.
“Denizli ve Antalya mitinglerinde” diye yazmış. Kendisini aradım.
“Böyle bir şey olmadı!” dedim. Denizli'de adı bile geçmedi. Ben
Antalya'da “bugün beni çok üzen bir olay oldu, her gün zevkle
okuduğum bir köşe yazarı böyle böyle yazmış!” dedim. Bir-iki ses
yükseldi. O kadar. Yuhalatma olmadı. Adını bile söylemedim.
Tam olarak ne dediniz?
“Beni üzen şeyler yazdı, yazısını beğenmedim!” dedim. Gerçekten de
yalan yanlış bir sürü şey yazdı. Ben eşimle alışveriş yaparken güya
Anadolu Ajansı çekmiş. Anadolu Ajansı kime aitmiş? Erdoğan'a! Yani
bunların hepsi ayarlanmış. Bir kere doğru değil, dersini iyi
çalışsın. Anadolu Ajansı yoktu orada. Bakın sabahtan beri burada,
kapının önünde kameralar vardı, az önce gittiler. Ben Murat
Karayalçın'ın ofisine gittim, orada da çıkışta vardı kameralar.
Benim evimin önünde günün 15 saati kamera var, onlar bilinen
kameralar, bilinmeyenleri ben de bilmiyorum. Yani benim her
gittiğim yerde kamera var. Ofisimin önünde var, evimin önünde var.
Köydeki evimin gece 1'de önünde insan var. Sabah 5'te var. Dışarıda
bekliyorlar. Ama söylüyorum, o gün orada Anadolu Ajansı yoktu.
Bilgisi doğru değil. Orada benim gördüğüm Fox ve Demirören Haber
Ajansı vardı. Yılmaz Özdil'in benimle ne özel derdi var bilmiyorum.
Sözcü Gazetesi'yle bir derdi var da benim üzerimden bir hesaplaşma
mı yapıyor onu da bilmiyorum. Ama o anlar buradan ne demek
istediğimi. Yazdıkları doğru değil ve çirkin. Erdoğan'la böyle bir
pazarlığı yapan şerefsizdir, böyle bir pazarlığı yapmadan bunu
yaptı diye yazan da şerefsiz oğlu şerefsizdir! Herkes haddini
bilecek, ahlaklı olsun herkes, benim canımı sıkmasınlar. Herkesi
ahlaklı olmaya davet ediyorum. Erdoğan'la 16 yıldır mücadele
ediyorum. Onlarca davam var, el insaf! Bir de yalan yanlış bilgiler
yazıyor. “Ekmeleddin'den bile az oy aldı” diyor. Hiç mi matematik
bilmiyorsun? Ekmeleddin İhsanoğlu kimin adayıydı? CHP ve MHP'nin
çatı adayıydı, ben çatı adayı değildim. İyi Parti var mıydı o
zaman? Yoktu. Ekmeleddin yüzde 38 aldı. Peki o zaman şu anda
toplarsak, CHP kaç aldı 30-31, MHP 11 küsur, etti 42, İyi Parti 7…
Yüzde 49 yapar o zaman benim oyum.”
İşte böyle.
Bugüne kadar pekçok politikacının maskesini düşürdük, pekçok
politikacıyı deşifre ettik, pekçok kişi hakkında can acıtıcı
yazılar yazdık. Öfkesinden gözünü kan bürüyüp, öldürülmemi
isteyenler oldu.
Miting kürsülerinden hedef gösterenler oldu, işten atılmamı, hapse
atılmamı, hatta vatandaşlıktan atılmamı isteyenler bile oldu.
Hamama giren terler misali, doğrusu hiç gocunmadım…
Sevecek değillerdi herhalde, elbette böyle davranacaklardı.
Yazdıklarım bana ait, beni bağlar. Dolayısıyla, kişisel olarak beni
hedef almaları normaldi.
Ama, yukarda Allah var… Bugüne kadar babama, anneme, aileme dil
uzatacak kadar küçülen, buna yeltenecek kadar alçalan olmadı.
Muhalefetteyken bile böyleyse, kazandığında neler olacaktı diye
düşünüyor insan.
Ve tabii şunu da düşünmeden edemiyor… Babam şerefsizse, ben
şerefsizin oğlu şerefsizsem, babamın cenaze törenine niye geldi
acaba, şerefsizler toplantısına mı?"