Yılmaz Özdil Taçsız Kral'ı yazdı, Arda Turan'a çaktı: Top'lum Top'yekün çürür!
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, şarkıcı Berkay'ın eşini taciz ettikten sonra şarkıcının burnunu kıran futbolcu Arda Turan'ı eleştirdi.
Özdil, "Toplumsal çürüme işte böyle bir şeydir" diyerek, "Sadece
siyasette diplomaside ekonomide olmaz. Top'yekün çürür" ifadesini
kullandı.
Özdil'in "Top’lum" başlığıyla yayımlanan yazısı
şöyle:
Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük ismiydi.
Taçsız Kral'dı.
İnsanlar, çocuklarına onun adını koyuyordu.
Gol attığı zaman bile ölçülü sevinirdi.
Takım arkadaşları koşarak sarılmaya geldiğinde “abartmayın” diye
uyarırdı.
“Rakip takımdakiler de bizim arkadaşımız, ayıp olur” derdi.
Para'ya buruşturulmuş kağıt mendil kadar bile değer vermezdi.
Bir akşam, sahibi olduğu Gol Pub'dan hasılatı almış, her zaman
yaptığı gibi gazete kağıdına sarmış, ceketinin cebine koymuş,
Kordon'da arkadaşlarıyla oturuyordu.
Bir delikanlı yaklaştı, eğildi kulağına, bir şeyler söyledi.
Metin dinledi, hiç cevap vermeden çıkardı cebindeki kağıda sarılı
para tomarını, delikanlıya verdi.
Delikanlı “sağol abi” dedi, yürüdü gitti.
Arkadaşları meraklandı, kimmiş?
“Bilmiyorum” dedi.
Tanımıyor musun?
“Tanımıyorum” dedi.
E birader niye verdin onca parayı?
“Ne yapayım, ihtiyacı varmış çocuğun” dedi.
Hep böyleydi… Hiç tereddütsüz para dağıtır, evlendirir, sünnet
ettirir, hastane masrafı üstlenir, hiç tanımadığı çocukları
okuturdu.
Hayatı film oldu.
Taçsız Kral'ın yapımcısı Ertem Eğilmez, yönetmeni Atıf Yılmaz'dı,
Gönül Yazar, Ayten Gökçer, Ajda Pekkan, Erol Taş'la birlikte başrol
oynadı.
Şarkı oldu.
Kitap oldu.
Belgesel oldu.
Ajda'yla aşk yaşadığı söyleniyordu.
Ajda, Hürriyet'teki köşesinde yazdı:
“Taçsız Kral filminin mevzusu ne zaman açılsa, dostlarım hep Metin
Oktay'la bir şey yaşadınız mı diye sorar. Ne mümkün. Aklımızdan
bile geçemezdi. İnanamayacağınız kadar terbiyeli, saygılı, kibar,
centilmendi. Film setine geldiğinde heyecandan dizlerimiz titrerdi,
gözüne bile bakamazdık, ilah gibi görürdük onu, ilahtı o.”
İki ayağını da aynı mükemmellikte kullanırdı ama, ruhu
solak'tı.
Arkadaşlarıyla sohbet ederken “yeter artık futbol muhabbetini
bırakın, ben size şiir okuyayım” derdi, Nazım Hikmet'ten
okurdu.
Herkesin tırstığı dönemde, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan
idam edilmesin diye başlatılan kampanyaya imza atmıştı.
12 Eylül rejiminin en sert günlerinde, darbecilere karşı
oluşturulan Aydınlar Dilekçesi'ne imza atmıştı.
Futbolu bıraktıktan sonra gazetelerde spor yazıyordu.
Makalelerini “insan hür olduğu kadar yaşar” diye bitiriyordu!
Metin Oktay, Can Bartu, Baba Hakkı, Lefter, Turgay Şeren, Ziya
Şengül, Zekeriya Alp, Şenol Güneş, Cüneyt Tanman, hepsi böyleydi…
Futbol denilen kavram, yetenekten önce “karakter” olarak topluma
örnek adamların, rol modellerin sporuydu.
E şimdi bakıyoruz…
Kışlaya bile gitmeden dekontlu askerlik yapan, sonra da Akp'ye oy
toplamak için “vatanımız istiklal savaşı veriyor, ben de varım”
diyen…
Umreye gidip kafasında takkeyle poz veren futbolcu Arda…
Kendi eşi hamile olmasına rağmen, gece kulübünde elalemin evli
kadınına sarkıntılık etmiş, kadının kocası müdahale edince adama
kafa atmış, burnunu kırmış, yan masadaki kadın “gecemizi mahvettin”
deyince, garsonlara seslenip “bu hanımı yarın gece eğlendirin,
parası benden” demiş, bilahare, beline tabanca takıp hastaneye
gitmiş, burnunu kırdığı adama “yanlış anlaşılma oldu, senin karın
olduğunu bilmiyordum, kafama sık” demiş falan.
Toplumsal çürüme işte böyle bir şeydir.
Sadece siyasette diplomaside ekonomide olmaz.
Top'yekün çürür.