24 Mayıs 2012 11:04
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:41
YILMAZ ÖZDİL SÖZCÜ GAZETESİ'NE KONUŞTU; ''KOVULURSAM ...''
Gazete bobinlerinin, matbaa makinelerinin arasında büyüyen Yılmaz Özdil'den Sözcü'ye çarpıcı itiraflar
Sözcü’ye konuşan Yılmaz Özdil,"Yazdırıldığım sürece yazarım, kovulursam bu işi bırakırım" dedi.
Gazete bobinlerinin, matbaa makinelerinin arasında büyümüş İzmirli gazeteci ve köşe yazarı Yılmaz Özdil...
"Çocukluğumda da sokak çocuğuydum. Hlâ sokak çocuğuyum" diyerek tarif ediyor hayatını. Gazeteciliğe muhabirlikten başlayarak, basamakları tek tek tırmanan ve bugün Türkiye’nin en çok okunan köşe yazarı olan Özdil’e 19 Mayıs’ta çıkan ikinci kitabı "İsim Şehir Bitki" için bir araya geldik.
İşte o söyleşi:
"Bir daha yazarsam, adı ’Sessiz Film’ olacak" demiştiniz. Ama kitabın ismi "İsim Şehir Bitki" oldu.
Sessiz Film’i yazmaya devam ediyorum. O kitaba nokta konabilmesi için bu senenin bitmesi gerekiyor.
Neden yıl sonu?
Takvim itibariyle yerel seçimlerin tarihi ve adaylar belli olacak. AKP’nin mevcut kadrolarmdaki insanlar siyasete mi devam edecekler, yoksa belediye başkanı olarak mı devam edecekler. Başkanlık sistemine mi geçilecek. Bunun gibi konuların cevapları belli olur.
Mal gibi satılan memleket
Başkanlık sistemi Türkiye’de uygulanabilir mi?
İhtimal vermiyorum. Parlamenter rejimin daha iyi olduğu fikrindeyim.
İçinde bulunduğumuz zaman için bitkisel hayat demişsiniz. Bitkisel hayatın dönüşü yok. Biz de dönülmez bir yolda mıyız?
Aslında yazılarımın konularım bizzat iktidar belirliyor. Onların adımlarıyla oluşan konuları yazıyorum. Dolayısıyla bu kitabın ismini de bizzat Başbakan tarafından konulmuş kabul edebiliriz. Her fırsatta Başbakanımız ’Akıl tutulması var’ diyor. Akıl tutulması, bir beyinsel problemi ve bitkisel hayatı da içerebilir düşüncesiyle "İsim Şehir Bitki" koyduk. Yoksa memleketin mal gibi satılmasından dolayı "İsim Şehir Eşya" koymayı düşünüyordum.
Beyin ölümümüz gerçekleşti mi?
Hayat mucizelerle doludur. Merakla bekliyoruz. Ben de bu ülkenin bir ferdiyim. Geleceğe dair bir öngörüm yok.
Stat yasağı hayırlı oldu!
İlk kitap 1 Nisan’da çıkmıştı. İkincisi 19 Mayıs’ta çıktı ama siz 19 Mayıs’ın da şaka gibi olduğunu söylediniz. 19 Mayıs nasıl şaka oldu?
19 Mayıs, Cumhuriyetimizin ruhu. Bu ruhu coşkuyla yaşamamız engellenilmek isteniyorsa eğer, bu olsa olsa bir şakadır.
İki farklı yorum vardı 19 Mayıs sonrası kutlamalarla ilgili. Ne söylemek daha doğru?
Bir gerçek var ki her serde bir hayır vardır... Her yasaklanmaya çalışılan kavram mutlaka daha da yeşererek büyüyecektir. 19 Mayıs’ın, Atatürk ilke ve devrimlerinin tehlikede olduğu endişesi, aslında Atatürk ilke ve devrimlerinin 19 Mayıs ruhunun gelişmesi için bir vesile oluyor ve hayırlı oluyor. Çünkü 19 Mayıs, 29 Ekim, 23 Nisan gibi ulusal günlerimiz adı üstünde ulusundur. Devletin değildir. Biz bu tür milli bayramlarımızı kutlamak için kimseden izin almak zorunda değiliz. Çobana ihtiyacımız yok
Başbakan "19 Mayıs’ı gerçek bayrama çevirdik. Öbürü, demirperde ülkelerine aitti" dedi. Buna bir sözünüz var mı?
Şimdi 29 Ekim törenleri ulus tarafından kutlanır. Bizim ne yapacağımızı söyleyecek, başımızda duracak bir çobana ihtiyacımız yok. Yani bu stat, meydan vs. olur. Bizim kutlama yapmak için, balkonumuza bayrak asmak için, sivil toplum örgütlerinin düzenlediği ulusal bayram yürüyüşlerine, törenlerine katılmak için kimseden izin almaya ihtiyacımız yok. Buna benzer örnek sadece demirperdeden verilmiyor. Mesela deniyor ki ’Almanya’da bu tür kutlamalar yok.’ Almanya ne yapsın? Hangi bağımsızlık savaşım verdi ki bağımsızlık kutlaması yapsın? Dünyanın bütün emperyal güçlerine karşı mücadele etmiş ve bağımsızlığını ilan etmiş bir Cumhuriyetin ve vatandaşlarının elbette o bağımsızlık gününü coşkuyla kutlamaya hakkı vardır.
Başbakan sizi uçağına davet etti mi?
Hayır etmedi.
Davet edilseydiniz ne sorardınız?
Başbakan’a gazetecilerin soru sormasını çok manalı bulmuyorum. Çünkü Başbakan ne isterse onu anlatıyor. Bu sadece Erdoğan için geçerli değil. Başbakanlar hep böyledir. Dolayısıyla gazetecilerin bu tür gezilerde gözlemlerini aktarması daha doğru.
Nasıl bir fotoğraf karesi verirdiniz?
Ben Başbakan’ın gezisine davet edilsem, mutlaka geziye eşlik ederim ama Başbakan’ın uçağına binmenin alemi yok. Gidilecek adrese başka uçaklarla gidilir.
Başbakanı dünya liderleri sıralamasında nereye koyarsınız?
Samimi görüşümü sorarsan, ben Başbakan’m uygulamalarına karşıyım. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlığı’na karşı değilim. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Amerika Birleşik Devleti Başkanı’ndan da değerlidir.
Fransız tarzı değiliz
Türkiye’de gündem neden bu kadar hızlı?
İki tane film vardır. Her ülkede aslında filmler sahneye konur. Bir Fransız tarzı filmler vardır çok yavaş akar. Akvaryum gibi bakarsın. Bir de Amerikan tarzı filmler vardır çok hızlı akar. Bizdeki film Amerikan yapımı.
Yazılarınızı nasıl yazıyorsunuz?
Genelde sabah 9-10 gibi gündemi okumaya başlarım. Televizyonları seyrederim. Eğer beklememiz gereken bir şey yoksa, bazen öğleden sonra çıkacak kararlar oluyor, öğlen yazmaya başlarım. Süresi de yazının içeriğiyle alakalıdır. Bazen 15 dakika sürer, bazen 5 saat.
Yılmaz Özdil gazeteciliği dışında nasıl bir baba ve eştir?
Onları eşime ve kızıma sormanız lazım ama normalim yani. Şöhret beni ilgilendirmiyor. Denizli horozu da şöhret. Ya da Kırkağaç kavunu da ünlü. Hayatın içinde gazetecilik yapmadığım dönemlerde nasıl yaşıyorsam aynı yaşıyorum.
Sıradan bir vatandaşım
En çok okunan köşe yazarısınız. Rahat gezebiliyor musunuz peki sokakta?
Yani ben sıradan bir Türk vatandaşıyım ve insanların da beni algılaması bu şekilde oluyor. Büyük ölçüde sokaktayımdır. Ben sokak çocuğuyum. Küçükken de sokak çocuğuydum büyüğümde de öyle. Hayatımızın önemli bölümü sokaklarda geçti. Ben o alışkanlığımı değiştirmedim.
Muhabirlikten, yazı işlerine, genel yayın yönetmenliğine kadar basamakları tırmandınız. Özlem duyduğunuz bir an var mı?
Benim hiç fotoğraf ma kinem olmadı. Hep fotoğraf makinem olsun isterdim. Fotoğraf makinesi alabilir miktarda para kazanmaya başladığımda ise arak muhabir değildim. O yüzden fotoğrafçılık benim için bir hobidir şu anda ama meslek hayatımda, muhabirken maalesef hiç fotoğraf makinem olmadı. Alamamıştık.
Yine televizyonda ya da bir gazetenin başında görebilir miyiz sizi? ’Bir gazetenin başına geçse beş yüz bin sattırır o kadar iyi gazetecidir’ deniliyor hakkınızda.
Şu anda piyasada 5 milyon gazete satılıyor. Demek ki bir gazete tek başına 5 milyon satabilir. Ama Hürriyet’te mutluyum...
HANDE ZEYREK / SÖZCÜ
Gazete bobinlerinin, matbaa makinelerinin arasında büyümüş İzmirli gazeteci ve köşe yazarı Yılmaz Özdil...
"Çocukluğumda da sokak çocuğuydum. Hlâ sokak çocuğuyum" diyerek tarif ediyor hayatını. Gazeteciliğe muhabirlikten başlayarak, basamakları tek tek tırmanan ve bugün Türkiye’nin en çok okunan köşe yazarı olan Özdil’e 19 Mayıs’ta çıkan ikinci kitabı "İsim Şehir Bitki" için bir araya geldik.
İşte o söyleşi:
"Bir daha yazarsam, adı ’Sessiz Film’ olacak" demiştiniz. Ama kitabın ismi "İsim Şehir Bitki" oldu.
Sessiz Film’i yazmaya devam ediyorum. O kitaba nokta konabilmesi için bu senenin bitmesi gerekiyor.
Neden yıl sonu?
Takvim itibariyle yerel seçimlerin tarihi ve adaylar belli olacak. AKP’nin mevcut kadrolarmdaki insanlar siyasete mi devam edecekler, yoksa belediye başkanı olarak mı devam edecekler. Başkanlık sistemine mi geçilecek. Bunun gibi konuların cevapları belli olur.
Mal gibi satılan memleket
Başkanlık sistemi Türkiye’de uygulanabilir mi?
İhtimal vermiyorum. Parlamenter rejimin daha iyi olduğu fikrindeyim.
İçinde bulunduğumuz zaman için bitkisel hayat demişsiniz. Bitkisel hayatın dönüşü yok. Biz de dönülmez bir yolda mıyız?
Aslında yazılarımın konularım bizzat iktidar belirliyor. Onların adımlarıyla oluşan konuları yazıyorum. Dolayısıyla bu kitabın ismini de bizzat Başbakan tarafından konulmuş kabul edebiliriz. Her fırsatta Başbakanımız ’Akıl tutulması var’ diyor. Akıl tutulması, bir beyinsel problemi ve bitkisel hayatı da içerebilir düşüncesiyle "İsim Şehir Bitki" koyduk. Yoksa memleketin mal gibi satılmasından dolayı "İsim Şehir Eşya" koymayı düşünüyordum.
Beyin ölümümüz gerçekleşti mi?
Hayat mucizelerle doludur. Merakla bekliyoruz. Ben de bu ülkenin bir ferdiyim. Geleceğe dair bir öngörüm yok.
Stat yasağı hayırlı oldu!
İlk kitap 1 Nisan’da çıkmıştı. İkincisi 19 Mayıs’ta çıktı ama siz 19 Mayıs’ın da şaka gibi olduğunu söylediniz. 19 Mayıs nasıl şaka oldu?
19 Mayıs, Cumhuriyetimizin ruhu. Bu ruhu coşkuyla yaşamamız engellenilmek isteniyorsa eğer, bu olsa olsa bir şakadır.
İki farklı yorum vardı 19 Mayıs sonrası kutlamalarla ilgili. Ne söylemek daha doğru?
Bir gerçek var ki her serde bir hayır vardır... Her yasaklanmaya çalışılan kavram mutlaka daha da yeşererek büyüyecektir. 19 Mayıs’ın, Atatürk ilke ve devrimlerinin tehlikede olduğu endişesi, aslında Atatürk ilke ve devrimlerinin 19 Mayıs ruhunun gelişmesi için bir vesile oluyor ve hayırlı oluyor. Çünkü 19 Mayıs, 29 Ekim, 23 Nisan gibi ulusal günlerimiz adı üstünde ulusundur. Devletin değildir. Biz bu tür milli bayramlarımızı kutlamak için kimseden izin almak zorunda değiliz. Çobana ihtiyacımız yok
Başbakan "19 Mayıs’ı gerçek bayrama çevirdik. Öbürü, demirperde ülkelerine aitti" dedi. Buna bir sözünüz var mı?
Şimdi 29 Ekim törenleri ulus tarafından kutlanır. Bizim ne yapacağımızı söyleyecek, başımızda duracak bir çobana ihtiyacımız yok. Yani bu stat, meydan vs. olur. Bizim kutlama yapmak için, balkonumuza bayrak asmak için, sivil toplum örgütlerinin düzenlediği ulusal bayram yürüyüşlerine, törenlerine katılmak için kimseden izin almaya ihtiyacımız yok. Buna benzer örnek sadece demirperdeden verilmiyor. Mesela deniyor ki ’Almanya’da bu tür kutlamalar yok.’ Almanya ne yapsın? Hangi bağımsızlık savaşım verdi ki bağımsızlık kutlaması yapsın? Dünyanın bütün emperyal güçlerine karşı mücadele etmiş ve bağımsızlığını ilan etmiş bir Cumhuriyetin ve vatandaşlarının elbette o bağımsızlık gününü coşkuyla kutlamaya hakkı vardır.
Başbakan sizi uçağına davet etti mi?
Hayır etmedi.
Davet edilseydiniz ne sorardınız?
Başbakan’a gazetecilerin soru sormasını çok manalı bulmuyorum. Çünkü Başbakan ne isterse onu anlatıyor. Bu sadece Erdoğan için geçerli değil. Başbakanlar hep böyledir. Dolayısıyla gazetecilerin bu tür gezilerde gözlemlerini aktarması daha doğru.
Nasıl bir fotoğraf karesi verirdiniz?
Ben Başbakan’ın gezisine davet edilsem, mutlaka geziye eşlik ederim ama Başbakan’ın uçağına binmenin alemi yok. Gidilecek adrese başka uçaklarla gidilir.
Başbakanı dünya liderleri sıralamasında nereye koyarsınız?
Samimi görüşümü sorarsan, ben Başbakan’m uygulamalarına karşıyım. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlığı’na karşı değilim. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Amerika Birleşik Devleti Başkanı’ndan da değerlidir.
Fransız tarzı değiliz
Türkiye’de gündem neden bu kadar hızlı?
İki tane film vardır. Her ülkede aslında filmler sahneye konur. Bir Fransız tarzı filmler vardır çok yavaş akar. Akvaryum gibi bakarsın. Bir de Amerikan tarzı filmler vardır çok hızlı akar. Bizdeki film Amerikan yapımı.
Yazılarınızı nasıl yazıyorsunuz?
Genelde sabah 9-10 gibi gündemi okumaya başlarım. Televizyonları seyrederim. Eğer beklememiz gereken bir şey yoksa, bazen öğleden sonra çıkacak kararlar oluyor, öğlen yazmaya başlarım. Süresi de yazının içeriğiyle alakalıdır. Bazen 15 dakika sürer, bazen 5 saat.
Yılmaz Özdil gazeteciliği dışında nasıl bir baba ve eştir?
Onları eşime ve kızıma sormanız lazım ama normalim yani. Şöhret beni ilgilendirmiyor. Denizli horozu da şöhret. Ya da Kırkağaç kavunu da ünlü. Hayatın içinde gazetecilik yapmadığım dönemlerde nasıl yaşıyorsam aynı yaşıyorum.
Sıradan bir vatandaşım
En çok okunan köşe yazarısınız. Rahat gezebiliyor musunuz peki sokakta?
Yani ben sıradan bir Türk vatandaşıyım ve insanların da beni algılaması bu şekilde oluyor. Büyük ölçüde sokaktayımdır. Ben sokak çocuğuyum. Küçükken de sokak çocuğuydum büyüğümde de öyle. Hayatımızın önemli bölümü sokaklarda geçti. Ben o alışkanlığımı değiştirmedim.
Muhabirlikten, yazı işlerine, genel yayın yönetmenliğine kadar basamakları tırmandınız. Özlem duyduğunuz bir an var mı?
Benim hiç fotoğraf ma kinem olmadı. Hep fotoğraf makinem olsun isterdim. Fotoğraf makinesi alabilir miktarda para kazanmaya başladığımda ise arak muhabir değildim. O yüzden fotoğrafçılık benim için bir hobidir şu anda ama meslek hayatımda, muhabirken maalesef hiç fotoğraf makinem olmadı. Alamamıştık.
Yine televizyonda ya da bir gazetenin başında görebilir miyiz sizi? ’Bir gazetenin başına geçse beş yüz bin sattırır o kadar iyi gazetecidir’ deniliyor hakkınızda.
Şu anda piyasada 5 milyon gazete satılıyor. Demek ki bir gazete tek başına 5 milyon satabilir. Ama Hürriyet’te mutluyum...
HANDE ZEYREK / SÖZCÜ
Yüksek gelirliden yüksek vergi
Kentsel dönüşüm konusunda ev sahibini rahatlatacak 25 cevap!
Kentsel dönüşümde öncelik hak sahibinin
Konut kredisinde tercih: 61-120 ay
Innovia Rezidans’ta 115 bin TL! Pazar son!
Arma Business Life’da 137 bin liraya!
Evora’da Ticari Alanlar Satışa Çıkıyor
Bahçeşehir İstanbul’un yeni merkezi olabilir!
TARİHİN EN BÜYÜK RESTORASYONU ! Kapalıçarşı restore edilecek!
35. Sokak İzmir’de 199 bin TL’ye!
2 Türk mimardan New York’a ikiz kule
Ukra City’de 1+1 daire 130 bin TL!
TOKİ’den depremzedelere müjdeli haber
Lazzoni Mobilya Joyce Elizabeth koleksiyonuyla dikkat çekiyor!
Moroso ve Tom Dixon ürünleri mimari projelere hayat veriyor!