Yılmaz Özdil: Amerikan senatosu biraz daha bastırırsa, Amerikalı rahibi müftü bile yaparlar
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Türkiye ile ABD arasında krize yol açan rahip Andrew Craig Brunson olayıyla ilgili olarak değerlendirmede bulundu.
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Ankara ve Washington'da üst düzey
yetkililer tarafından açıklamalara da konu olan "yargı
bağımsızlığı" hakkında "Bu Amerikalı rahip meselesi, 'bağımsız
yargı' skandalı değildir" diyerek, "Bağımsızlık skandalı'dır"
ifadesini kullandı.
Brunson'ın cezası cezaevinde tutukluyken ev hapsine çevrilmiş, ABD
Başkanı Donald Trump, Brunson'ın serbest bırakılmaması duırumunda
"Türkiye'ye yaptırım yapmakla" tehdit etmişti. Türkiye'den Trump'a
cevap gecikmemiş, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, TBMM Başkanı
Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan
açıklamalar gelmişti. Açıklamalarda ortak nokta, "Türkiye'nin
tehdit edilemeyeceği ve yargı bağımsızlığı" olmuştu.
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil yaşanan süreci değerlendirdiği
"Amerikalı rahip" başlıklı yazısında Türkiye'nin
dış politika konusundaki tavrını eleştirerek şunları kaydetti:
Ben size söyleyeyim…
Amerikan senatosu biraz daha bastırırsa, Amerikalı rahibi serbest
bırakmakla kalmazlar, müftü bile yaparlar!
*
Hatırlayalım lütfen…
*
Eyyy Hollanda dediler, sokaklarda portakal bıçakladılar,
portakalları sıkıp suyunu döktüler, rengi turuncu diye mandalin
kasalarını filan tekmelediler. Netice? Hollanda'ya Petrol Ofisi'ni
verdiler, geri çektikleri büyükelçiyi tıpış tıpış geri
gönderdiler.
*
Eyyy Almanya dediler, nazi bile dediler, Türk kökenli Alman
gazeteciyi casus diye tutukladılar. Netice? Angela Merkel
“gazeteciyi derhal bırakmazsanız bizden tank değil, bisiklet bile
alamazsınız” dedi, gazeteciyi apar topar bıraktılar, özel uçakla
gönderdiler, üstüne, milyar dolarlık rüzgar enerjisi ihalesini
verdiler.
*
Eyyy Rusya dediler, Rusya'yı protesto edeyim derken bayrakları
karıştırıp yanlışlıkla Hollanda konsolosluğuna yumurta falan
attılar. Netice? Nükleer santral verdiler, özür dileyip füze
aldılar.
*
Eyyy İsrail dediler, çocuk katilleri dediler, soykırımcı dediler.
Netice? İkili ticari anlaşmalar pürüzsüz ve büyüyerek devam
ediyor.
*
Eyyy Barzani dediler, Kürdistan bayrağı yakalım derken renkleri
karıştırıp Kamerun bayrağı yaktılar. Netice? Kürdistan bayrağını
Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentine diktiler!
*
Eyyy Ermenistan dediler, Ermenistan bayrağı yakalım derken renkleri
karıştırıp Kolombiya bayrağı yaktılar. Netice? Ermenistan'la milli
maç yapıp, Azerbaycan bayrağının stada girmesini yasakladılar.
*
Eyyy Çin dediler, Çin restoranlarını bastılar, çekik gözlü Koreli
turistleri bile Çinli zannedip dövdüler, tiyatro sanatçımız
Ayumi'ye twitterdan hakaret yağdırdılar, kızcağız “ben Japonum”
diye açıklama yapmak zorunda kaldı. Netice? Asrın damadımız Berat
Albayrak “müjde” olarak duyurdu, “Çin'den kredi alıyoruz” dedi.
*
Eyyy Sırbistan dediler, Sırp kasabı dediler, tecavüzcü Sırplar
dediler, soykırımcı Sırplar dediler, müslüman düşmanı Sırplar
dediler, Sırpların insanlık suçlarını asla unutmayacağız,
unutturmayacağız dediler. Netice? Sırp kasabından et alıyorlar,
kıyma alıyorlar.
*
Eyyy Trump dediler, eyyy Amerika senin her yerin güçlü olsa ne
yazar be dediler, güya Coca Cola'yı boykot ettiler. Netice?
Trump'tan 11 milyar dolarlık Boeing aldılar, asrın liderimiz bizzat
Coca Cola fabrikasının açılışını yaptı, sayın ahalimiz uyanmasın
diye yandaş medya Coca Cola kelimelerini sansürledi, “meşrubat
fabrikası” açıldığını yazdı, Anadolu Ajansı daha şahaneydi, “meyve
suyu fabrikası açıldığını” duyurdu.
*
Çünkü… Bu Amerikalı rahip meselesi, aslında zannedildiği gibi
“bağımsız yargı” skandalı değildir.
“Bağımsızlık skandalı”dır.
*
Dolayısıyla, bugünlerde şöyle bir kanun hükmünde kararname
yayınlanırsa hiç şaşmayın…
Sehven tutuklanan Diriliş kilisesi rahibi Craig Brunson isimli din
kardeşimiz, gavur İzmir'e müftü olarak tayin edilmiştir, eğer
isterse kendisine “Diriliş” Ertuğrul dizisinde de rol verilecektir.