YILMAZ ÖZDİL 11 GÜN SONRA KÖŞESİNE O MÜEZZİNLE DÖNDÜ!
Yılmaz Özdil, Gezi eylemleri sırasında camide içki içilmediğini söyleyen müezzin Fuat Yıldırım'ı dertleşmeye çağırdı..
Uzun bir tatil sonrası bugün okurlarıyla buluşan Hürriyet
gazetesi yazarı Yılmaz Özdil sahalara hayli hızlı bir dönüş
yaptı.
Özdil, Gezi eylemlerinin olay isimlerinden olan Dolmabahçe Cami’nin
müezzini Fuat Yıldırım hakkında yazdığı övgü dolu yazılardan sonra
müezzinin kendisine dava açmasıyla hiç beklemediği bir karşılık
almıştı. Özdil bugünkü yazısında savcılığın "ders
niteliğinde" bir karar vererek soruşturma açılmasına gerek
görmediğini bildirdikten sonra müezzine seslendi ve
"hakkımı helal etmiyorum" dedi.
Özdil "Gel müezzin dertleşelim!" başlıklı
yazısında şöyle dedi:
-MÜEZZİN SENİ DAVA ETMİŞ! -HADİ LEN!
Sabahın körü...
Peş peşe telefonum çalıyor.
- Duydun mu?
- Neyi?
- Müezzin seni dava etmiş...
- Hadi len!
ÖNCE İNANMADIM TWITTER PALAVRASIDIR DEDİM
İnan ki, inanmadım. Tivitır palavrasıdır dedim. Sonra, gazeteleri
bi açtım... “O müezzin Yılmaz Özdil’e dava açtı” yazıyor, iyi mi!
Yandaşları, yalakaları boşver, Cumhuriyet’te Sözcü’de bile yazıyor.
Belli ki, sihirli bi el tarafından servis yapılmış; televizyonlar
dahil, her platformda yayınlanması sağlanmış. Okudum haberleri...
“Müezzine hakaret ettiğim, onur ve saygınlığını zedelediğim” öne
sürülüyor!
*
İnan ki, gene inanmadım. Adımızı kullanarak internette sahte
yazılar yazılıyor, herhalde onlardan biridir dedim. Bizim
başbakanlık mesela, sahte tivitır mesajıyla beni Avrupa Birliği
büyükelçilerine şikâyet etmişti... Gene öyle bi şeydir
zannettim.
SUÇ DUYURUSUNDA BİR TEK CİNAYET YOK!
Az biraz sonra tebligat geldi, harbi harbi savcılığa suç
duyurusunda bulunmuşsun müezzin... “Kamu görevlisine hakaret,
kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek, yaymak, halkı
kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek”le suçlamışsın!
*
“Suçlamalar arasında cinayet iddiası da var mı?” diye sordum...
Avukatım “galiba bi tek o yok” dedi!
HAKARET DEMİŞSİN AMA ÖVGÜ VARDI
Günlerce sakız gibi çiğnendi bu mevzu... Aleyhimde atıldı tutuldu.
Henüz ortada dava bile yokken, manşetlerden karar’lar verildi.
Sustum, bekledim.
“Hakaret” demişsin, hakaret yok, aksine övgü var. “Halkı kin ve
düşmanlığa alenen tahrik” demişsin, söz konusu yazıları Türkçe
bilmeyen Ugandalılara bile okutsak, böyle bir anlam içermediğini
söylerler. “Kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek,
yaymak” demişsin, ben o verileri Beyoğlu Müftülüğü’nün internet
sitesinden aldım, gizli saklı değil, orada alenen yazıyor...
Bekledim.
BU ADAMI DAVA ET BEYEFENDİ BELKİ SENİ AFFEDER Mİ
DEDİLER?
Beklerken, “niye acaba?” diye düşündüm, sebebini anlamaya
çalıştım... “Sen bu adamı mahkemeye ver, gazetelerde linç etsinler,
ibretiâlem olur, senin hakkında yazılan yazılar kesilir, büyüğümüz
efendimiz belki yumuşar, bakarsın seni affeder” demiş olamazlar di
mi? Sanmıyorum. Bekledim.
*
Suç duyurusunu, Hürriyet’in yayınlandığı yer itibariyle Bakırköy
Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapman gerekirken, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı’na yaptın. Senin adına, ilk hayal kırıklığıydı. Çünkü,
evrakı inceleyen Cumhuriyet Savcısı kabul etmedi, burasıyla alakası
yok, doooğru Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na dedi. Evrak,
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na geldi. İncelendi.
*
Ve, Bakırköy’deki Cumhuriyet Savcısı kapı gibi, adeta ders gibi
gerekçe yazdı. Özetlersek: “Yazının içeriğinde, tarzında,
yazılışında ve şüphelinin kendisinde, bu suçu işlemekle ilgili
olarak kasıt unsurunun bulunmadığı saptanmıştır, kovuşturmaya yer
olmadığına karar verildi.”
DAVA BİLE AÇILMADI TEMİZE ÇIKTIM! ŞİMDİ
KONUŞABİLİRİM
Bu ülkede hâlâ hukuktan yana savcılar var, dava bile açılmadı,
temize çıktım.
Artık konuşabilirim.
Şimdi bak müezzin...
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN