18 Tem 2008 18:35 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:09

"YILDIRIM TÜRKER POLİTİK DOĞRUCULUĞUN ADNAN HOCASIDIR!.."..GÖZÜMÜZ AYDIN!..MEDYAMIZ YENİ BİR POLEMİĞE KAVUŞTU!..

Ergenekon Operasyonu polemiği de beraberinde getirdi.Yıldırım Türker suçladı,Cüneyt Özdemir'den cevap geldi.Özdemir'in tavrı ne oldu?..Bir anda kendini Ergenekon korosunun içinde bulan Özdemir,Türker'e ne cevap verdi?..

ONLARIN ADNAN HOCASI VARSA BİZİM DE YILDIRIM TÜRKER'İMİZ VAR!


Kimsenin inkar edemeyeceği kıvrak bir dil...
Herdaim dudağın kenarına iliştirilmiş müstehzi bir gülümseme ...
Cesaretle üzerine gidilen kimselerin dokunamadığı konulara dokunan o korkusuz, o cesur, o kahraman yürek...
Siyaseten doğruculuğun kitabını yazmış profesörlere özgü kimsenin daha iyisini bilemeyeceğine iman eden, kendi kendini taktir eden o kendine güven...
Saklanmaya hiç ihtiyaç görülmeyen o pek yaman alaycılık...
Tevazu kılıfı giydirilmiş o kibir...

Neyse uzatmayayım kısaca Yıldırım Türker'den bahsediyorum.Kendileri en son Radikal gazetesinde topluma verdiği ayarda lafa bana geçirerek başlamış. Bayram değil seyran değil kendimi bir anda Ergenekoncu koronun içinde buluverdim.

Üstelik de hüzünlü bir koronun içinde, bakar mısınız şu halime!

En son burada yazdığım Yaz saati notlarından alıntı ile girişivermiş usta kalem!
Tabi bilen biliyor yazıdan ilk alıntıyı Oray Eğin yapmıştı muhtemelen kendisi Oray Eğin'e laf geçirecek ama hazır bulmuşken beni de katıvermiş işin içine. Nedenini birazdan anlatacağım.
Bugüne kadar hakkında doğru dürüst tek bir yazı bile yazmadığım Ergenekon soruşturmasına taraf korocuların arasına hüzünlü bir şekilde dahil edilmeme alındım bakın.

Madem tatilde bile tatil yapmayan gazeteci kategorisine aynı yazıda hapsedildik o zaman bir parça 'o kafa'dan ya da 'Yıldırım Türker kafa yapısından' bahsedebiliriz.

Hiçbirşey üretmeyen , üreten insanlara karşı her türlü sözü söylemekte sakınca görmeyen, had bildiren, ayar veren, kimi köşeyazarı , kimi haftayazarı garip bir neslin ağababası olduğu için o kafayı çözmek demek aslında genel bir iklimi başka bir koroyu anlamakta da klavuz olabilir hepimize.

Bu ülkede mesela popüler kültürde Hıncal Uluç tartışılır da, entellektüel dünyada kendisine tekabül eden Yıldırım Türker bir tabudur, tartışılmaz, üzerine laf söylenmez.

Bunda kalemlerinden kan damlasa da bu tür tatlısu muhaliflerinin aslında risk almaktan sakınmalarının da rolü var. Gazetede yazar gazetecilik yapmazlar. Nerede ise 20 yıldır gazetecilik yapıyorum ne bir haberde rastladım kendilerine, ne de bir haberlerini gördüm, okudum. Şart değil elbette ama gazeteci desem gazeteci değiller anlayacağınız. Akademisyen desem akademisyen değil. Şair desem şair değil. Senarist desem senarist değil. Ne desem biraz eksik biraz fazla.
Ne yazdıklarını, ne söylediklerini anlamak da kolay değil. Sürekli bir geveleme hali gizli kelimelerinde. Nereye çekerseniz gelir kelimeleri peşinizden. Bu çok anlamlılık, müstehzilik aslında bir kalkandır olası eleştirilere karşı.
Bu durum mesela yoz kültürü besleyen diziler üzerine yazılar döktürüp sonra sahte isimle o dizilerin jeneriğine girmeye benzer. Bu yüzden bir Mahsun Kırmızıgül dizisine sahte isimle sızmayı Yıldırım Türker örneğinde görürsek sıradan bir ekmek parası mücadelesi ile açıklayamayız. Çünkü bu eleştirilere karşı bir tedbirdir. Politik doğruculuğun raconunda olamayacağına göre olsa olsa ikiyüzlülüğün zırhıdır.

Dedim ya büyük kelimelerin arkasına saklanırlar ama risk almazlar zat-ı şahaneleri... Korkarım korkaktırlar. Sürüyü eleştirir gibi gözükseler de sürünün dışına çıkmazlar. Daha çok sürünün kenarında köşesinde kalıp şu şöyle o