Yıldıray Oğur'dan Ahmet Şık'a yanıt; Benim de hapse girmemi istiyor!
Mehmet Baransu'nun gözaltına alınması sonrasında Twitter'da yazdığı mesajlara Türkiye gazetesinden yanıt geldi.
Mehmet Baransu'nun gözaltına alınması sonrasında Twitter'da yazdığı
mesajlara Türkiye gazetesinden yanıt geldi.
İmamın Ordusu isimli kitabı yayımlanmadan tutuklanıp Ergenekon
davasına dahil edilen Ahmet Şık Twitter'da dün şöyle yazmıştı:
“O zamanlar Cemaat kadrosundan Taraf'ta, şimdi de itirafçı
kadrosundan AKP medyasında tetikçilik yapan Yıldıray Oğur'un
imzaları arşivde. Yani Yıldıray Oğur gazeteci ise Mehmet Baransu da
gazeteci, yok eğer Baransu çete mensubu ise Oğur da çete
mensubudur.”
Yıldıray Oğur da, bugün köşesinden o mesajlara yanıt verdi:
"Ergenekon üyeliğinden suçlanmış, bu yüzden mağduriyet yaşamış
birinden, başka biri hakkında “cemaat kontejanı” diye iddialar
ileri sürmeden belki bir özen beklenebilir. Ama Ahmet Şık’tan böyle
şeyler beklenmeyeceğini tanıyanlar bilirler."
Oğur köşesinde Ahmet Şık'ın kendisini cemaat için çalışmak ile
itham ettiğini ancak kendisinin de Radikal ve Cumhuriyet gibi
cemaatin sözcülüğünü üstlenen gazetelerde çalıştığını ileri sürüp,
Dokunan sadece yanmıyormuş demek, etkileniyormuş da… dedikten sonra
eleştirilerine şöyle devam etti:
ŞIK'IN ZİHNİNDEKİ DEVRİM MAHKEMELERİ...
"Nedir bu kontenjanlığın delili sorusuna bir cevap vermek zorunda
değil tabii. Ali Fuat Yılmazer, Zekeriya Öz onun Ergenekonculuğuna
hangi delilleri bulduysa ona benzer şeyler işte. Şık’ın zihnindeki
Devrim Mahkemelerinin cemaatin özel yetkili mahkemelerinden
bir farkı yok çünkü. Cumhurbaşkanı’nın uçağı Houston’a yakıt
ikmali için inince çıkan ağır hasta dedikoduları için şöyle demiş
biri var karşımızda: “Ölmesin! Küçücük çocukların, gencecik
fidanların kanı eline bulaşan, soygunları din simsarlığıyla örten
hiç kimse ölmesin. Hapse girecek!!!”
BENİM DE HAPSE GİRMEMİ İSTİYOR...
Daha önce de verdiği birkaç röportajda benim de hapse girmemi ne
kadar istediğini açık etmişti. Gazetecilikten tutuklanmış biri,
sevmediği gazetecilerin de gazetecilikten tutuklanmasını arzuluyor.
Tuhaf bir arzu. Herkesi hapse atmak isteyen, haksız yere
hapishanede yatmış birinin durumuna rahatça Silivri Sendromu
diyebiliriz herhalde. Sahiden savcısına benzemek bu.
BİR ARA BİZ DE SAVCILARA ÇOK BENZEMİŞTİK...
Bir ara o savcılara biz de çok benzemiştik. Ama Ahmet Şık’ın
tutuklandığı haberini ilk duyduğumda şöyle bir tweet atmışım:
“Mit'çi kozinoğlu ile onun Susurluk'ta haberlerini yapmış Ahmet Şık
arasında bağlantı kuracak savcı, Mahmut Esat Bozkurt Hukuk Ödülünü
alır.” Birkaç gün sonra da şöyle: “Bütün gazeteleri okudum,
satır aralarına sızmış tüm bilgi kırıntılarını. Henüz Ahmet Şık ve
Nedim Şener'in neden tutuklandığını anlayamadım.”
Sonraki günler o savcıların söyledikleriyle karışan kafalar, ama
neyse ki onu Ergenekoncu ilan etmemişim, benim için uygun gördüğü
tutuklama gerekçesi kadar saçmalamamışım.
Tekrar olacak ama: “Yani Yıldıray Oğur gazeteci ise Mehmet Baransu
da gazeteci, yok eğer Baransu çete mensubu ise Oğur da çete
mensubudur.”
Bunu herhalde Balyoz haberinin altındaki üç imzadan biri olduğum
için söylüyor. Haber yapmak demek suç. Kendisini tutuklatan
savcılara fazla benzemek tam da bu…
HABERİN ALTINDAKİ DİĞER İMZALAR ÇONGAR VE
ALTAN
Haberin altındaki diğer imza haberin kaynağı, cd'leri gazeteye
getiren, bizim (en azından benim) bütün Türkiye ile birlikte
savcılığa teslim edildiğinde gördüğüm bavulun esas sahibi Mehmet
Baransu’nundu. Peki ya üçüncü imza kimindi? Taraf’ın o dönemdeki
Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar’ın.
Ahmet Şık herhalde anti-AKP koalisyonunda müttefiki, mükemmel Gezi
insanlarından biri olduğu için onun beraatine karar vermiş.
Adaletin bu zirvesine onu tutuklatan Ali Fuat Yılmazer-Zekeriya
Öz-Mehmet Karababa üçlüsü bile çıkamamıştı.
Ayrıca haberin yayınlanma kararını veren kişi de yine Gezi’den
müttefiki Taraf’ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’dı. Ne tesadüf
ki Ahmet Şık’ı Ergenekoncu ilan etmiş cemaat gazetecileri de eski
alışkanlıkları nüksedip Baransu gibi benim de evimin aranmasını
talep ederken bu iki ismi özenle atladılar. Herhalde onlara Ekrem
Dumanlı’ya destek bildirisinin imzacıları olarak iyi halden af
çıktı.
İTİRAF ETMESELER DE SUÇLARI KULLANIŞLI APTAL
OLMAK
Aman yanlış anlaşılmasın, ben her iki ismin de bu haberden dolayı
suçlu tutulabileceğini düşünmüyorum. Önümüze gelen üç cd'ye,
haberi getiren muhabire inandık, haberi yaptık. Haberi yaparken
sahte olduğunu düşünmedik. Zamanla ortaya çıkan sahtecilik
iddialarına fazla kulak asmadık. İtiraf etmeseler de onların
suçlarının da kullanışlı aptallıktan ileri olduğunu
düşünmüyorum.
Tabii kullanışlı aptallık, sahte olduğu ortaya çıkan bir belgeyi
haber yapmak, TCK’da çete mensubu olmak, evinin aranması ve gözaltı
nedeniyse gerçeğin ortaya çıkması için hepsine gönüllü olmaya
hazırım. Balyoz planını haber yaparken payıma Plan Semineri’nin ses
kayıtlarını dinleyip, haber yapmak düşmüştü. Haberin ses kayıtları
üzerine oturtulmasını savunmuş, ilerleyen zamanlarda ortaya çıkan
bazı sakatlıklarla ilgili şüphelerimi gazete yönetimine bildirmiş
biri olarak içim rahat demeyi çok isterdim. Ama değil.
Aralarında Ahmet Şık’ın çalıştığı Radikal’in de olduğu bütün
medyanın haftalarca manşetlerinde yer almış, üzerine Hasan Cemal’in
kitap dahi yazdığı Balyoz planı haberi hepimizin tarihinde büyük
bir utançtır.
Bu demek değildir ki Balyoz’da ortada bir suç yoktur. Plan
Seminer’i baştan aşağı suçtu ve onu yargılamak yerine, bu şüpheli,
üretilmiş olduğu zamanla ortaya çıkan belgelerle kurgulanmış bir
planı yargılayan savcılar sadece hukuka değil, darbecilerin
yargılanması taleplerine de ihanet ettiler.
SAHTECİLİĞİ YAPANIN BULUNMASI İÇİN BİLDİKLERİMİ PAYLAŞMAYA
HAZIRIM
O yüzden bu sahteciliği kimin yaptığının bulunması için elimden
geleni yapmaya, bildiğim her ne varsa paylaşmaya hazırım.
Bu suç, bir gazeteciyi çete üyesi, cemaat kontenjanı ilan etmeye
yetiyorsa Ahmet Şık’ın da suç ortaklarımızın biri olduğunu
hatırlatmak isterim. Nokta dergisinde yaptığı askerî kökenli
haberlerin kaynağının “çete” olmadığını düşünmüyordur herhalde.
Hatta onun cemaatle yakın markaj çalışan mecmua tecrübesi benden de
fazla. O çetenin en son ve en büyük operasyonu 17/25 Aralık’ın
sözcülerinden, İstanbul Emniyeti muhabirinin Hatay’da durdurulan
MİT tırını haber yaptığı, Yarsav’ın cemaatçi olmadığı haberlerinin
yapıldığı Radikal. Ve son olarak cemaat polis ve savcılarının sesi
Cumhuriyet. Son yaptığı Türkiye’yi IŞİD’le iş birliği içinde
göstermeye çalışan haberlerin kaynağını, Niğde’deki IŞİD
soruşturmasında, Hatay’daki Türkmenlerin ses kaydının ne işi
olduğunu bir düşünsün bakalım.
Maalesef aynı çetenin mensuplarıyız. Geniş bir çeteyiz ama.
Geçtiğimiz beş yıl da bu çete tarafından kullanışlı aptal
olarak kullanılmamış gazeteci bulmak zor. Hatta bazı cemaat
medyasındaki arkadaşların bile suçu kullanışlı olmaktan fazlası
değil bence.
Ahmet Şık, son sürüm kullanışlı aptalları görmek isterse, bu
çetenin son soruşturması olan 17/25 Aralık’taki her şeyin üzerine
atlayan bütün sızıntıları haber yapan gazeteci arkadaşlarıyla
konuşabilir. Daha fazla bilgi için de, o polislerle sık sık
buluşan, röportaj yaptığı cemaat savcısına ikna edici olsun diye
yeni bir temiz biyografi yazacak kadar kullanışlı olan gazetesinin
Genel Yayın Yönetmeni’ne sorabilir.
Yargılandığı davada arkasında duracak kadar yakınındalar, muhakkak,
benden daha fazlasını anlatacaktır…
Ayrıca mağdurların mağrurluğu en çekilmezidir…
Dokunan sadece yanmıyormuş demek, etkileniyormuş da…