13 Eki 2015 14:44 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:56

Yıldıray Oğur’a ağır "Alçaklık" yanıtı: Hiçbir başlık, gerisindekilere bu kadar uygun düşmemiştir!

Radikal yazarı Ümit Kıvanç, Yıldıray Oğur'un büyük tepki toplayan o yazısına böyle cevap verdi...

‘Ankara katliamı’nın ardından ‘Alçaklığın dünkü tarihi…’ başlıklı köşe yazısında, HDP EŞ Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yanısıra Hasan Cemal başta olmak üzere muhalif gazetecileri yaylım ateşine tutan Türkiye yazarı Yıldıray Oğur’a yanıt Radikal yazarı Ümit Kıvanç’tan geldi.

Yazısında, HDP ve muhalif gazetecileri hedef gösteren Yıldıray Oğur'un tespit ve iddialarına tek tek cevap veren Kıvanç, Oğur'un bu yazıyla iktidarı masum göstermeye çalıştığını belirtti.

TÖVBE ETME İHTİMALİ VAR MI?

Oğur için "Oturup, yazdığı şeyi birkaç defa okuyup, “nasıl bu hale geldim” diye düşünmesi, tövbe etmesi ihtimali var mıdır? Sanırım çok geç." diyen Kıvanç, şöyle devam etti:

"Yıldıray Oğur'un izan ve idrak âlemine alınabilecek tek paragrafı şöyle: “Böyle bir katliamdan sonra bir iktidar tabii ki eleştiri oklarının hedefi olur, güvenlik, istihbarat zaafı soruşturulur. İstifalar istenir.”
Lütfetmişsin, sağol. Peki sen istiyor musun böyle bir şey? Kimin zaafı var? O sırıtan adamın mı? Öbürü, zaaf yok, dedi. Sence var mı? Senin meselen mi bunlar? Ölüler bizim, mesele de bizim, değil mi? Senin işin cengâverlik."

İKTİDAR PROPAGANDA AYGITININ AZ SAYIDAKİ AKILLI CENGAVERİNDEN BİRİ...

İşte, Kıvanç'ın dikkat çeken o yazısından çarpıcı bölümler:

Alçaklığın bugünkü, dünkü, evvelsi günkü... tarihi

İktidar propaganda aygıtının gelmiş geçmiş en büyük alçaklıklarından biri olan ve aslında bizzat onların sınır tanımayan ahlâksızlığını ortaya koyan "kendileri yaptı" iddiasını tekrarlayana ne söylenebilir?
İktidar propaganda aygıtının az sayıdaki akıllı cengâverlerinden biri, Ankara katliamı üzerine, üzüntünün, acı paylaşmanın, başsağlığı havasının hiçbir yerine sızamadığı, ibretlik bir yazı yazdı: “Alçaklığın dünkü tarihi”. Hiçbir başlık, gerisindekilere bu kadar uygun düşmemiştir. Yalnız Yıldıray Oğur kendine haksızlık etmiş. Bu yazı nasıl olur da tek güne ait sayılır?

Oğur önümüze “olağan şüpheli”ler atarak başlıyor. Önce “Suriye istihbaratı” ve “cemaatçi savcı ve polisler”. Reyhanlı'da 55 cana mal olan patlamayla ilgili olarak “savcının elinde katliamın emrini Suriye İstihbaratı’ndan ‘Ebu Firas’ kod adlı Anas Asalieh'in verdiğine dair onlarca sayfalık tape, istihbarat notu, ifade var”mış.

Bir istihbarat işinde, “emri şu verdi” diye “onlarca sayfalık tape, istihbarat notu, ifade”! Ne ilginç! Mütemadiyen “emri bu verdi”, “emri bu verdi” diye konuşmuşlar.

Yazarın güçlü kanıtı şu: “Suriye’nin Türkiye’ye düşmanlığı açık, muhaberatın yapıp edebildikleri dünyanın malumu...”

İslâmcı zihin dünyasını manipüle etmek için bunlar yeterli kanıt. Bu zavallılığı iyi tanıyan Oğur gibiler bundan ekmek yiyor. Suriye devletinin görevlendirdiği iki canlı bombacının Ankara'nın göbeğine bombalarıyla gelip kendilerini uçurmuş olduğuna ihtimal vermemizi istiyor Oğur. Böyle olursa hükümetin sorumluluğu kalmayacak anlaşılan.

(...)
Oğur, Demirtaş'ı, “İki ayda yüzden fazla insan öldürmüş bir silahlı örgütün siyasi kanadının lideri” diye takdim ediyor. Bizi PKK ile görüşülerek Kürt sorununun çözüleceğine inandırmak için yüzlerce satır yazmış eski gazeteci!..

Sonra Hasan Cemal'e hakarete girişiyor. Cemal'in, kendi yanlışlarına dair açıkça özeleştiriler yapmış olmasını ona karşı kullanma, lafa “71 yaşındasın” diye başlama ucuzluklarına tenezzül ediyor.

Can Dündar'a geçiyor, Suruç katliamı için “faili AKP ilan etmiştin, IŞİD çıktı” diyor. Nasıl IŞİD “çıktı”? Sadece siz bize “IŞİD çıktı” dediniz, önümüze de, bombacının IŞİD'e gidip geldiğine dair bir tek bilgi kırıntısı koydunuz. Başka?

IŞİD'in, Türkiye'de kendisine atfettiğimiz hiçbir eylemi neden üstlenmediğine dair iki söz söyleyebilseydin bari.

Can Dündar'ı, “MİT tırları haberinde tek kelime IŞİD geçmeden IŞİD'e giden tırlar diye tweet atarkenki sorumsuzluk” diye suçluyor Oğur. Haklı olabilir. Zira MİT TIR'larındaki silahlar muhtemelen IŞİD'e değil, bir başka cihatçı örgüte, Ahrar uş-Şam'a veya Sultan Murad Tugayları denen, muhtemelen MİT'in sevk ve idare ettiği yapıya gidiyordu. Bu Oğur'u veya hükümeti nasıl temize çıkarıyor, anlayamadım.
Oğur, Dündar'a, “Bu yaptığın gazetecilik değil, kullanışlı provokatörlüktür” diye parmak sallıyor. “İnşallah sadece kendin için yapıyorsundur.” Yine o gölge...

Ahmet Şık'a sataşan, Fehim Taştekin'e iftira atan Oğur, Celal Başlangıç'a “PKK'nin adamı” yaftası yapıştırmaya çabalarken kazdığı kuyuya düşüyor. Şu sözler dökülüyor ağzından: “Kandil dağlarındaki komutanların uçağı olsa hep yan koltuğu şimdiden garantilemiş”!

Allah söyletir. Birine yaranmak, yanaşmak, ondan çıkar sağlamak... anlamında kullanılan tasvirin uçak-koltuk oluşu ne kadar hoş! İnsan utanır, diyeceğim, yine utanıyorum ve diyemiyorum. Uçak ve koltuk... Belki de seni bunlar bu hale düşürdü. Yazık. Sedat Peker'in dökeceği kanları şevkle eline yüzüne bulaştıracak biri olmayabilirdin.

Oğur, Peker'in elemanları için mi hazırladığını anlayamadığımız isim listesine, bu mitingle “Reis” arasında bağlantı kurduğu için Yıldırım Türker'i de alıyor. Mafya liderinin “seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı”nın memleketinde miting yapıp, hiçbir engelle karşılaşmadan, polisten şefkat görerek toplanan üç bin kişiye Reis'e hürmetini anlatmasından Oğur rahatsız değil.

Oğur'un, bu saydığı isimleri “birlikte yaşama kültürüne de saldırıyor”lar diye suçlaması ilgi çekici. Attığı her adımda birlikte yaşama zeminini biraz daha yok eden iktidarın propaganda elemanları yeniden “birlikte yaşama” diye bir meselenin mi farkına vardılar? Yoksa bir mecburiyet mi hissediyorlar?