YIL 1992... MEVSİMLERDEN İLKBAHAR!... ACARKENT'TE HÜRRİYET'E BİR VİLLA, MİLLİYET'E BİR VİLLA.. SABAH'A BİR VİLLA!..
Gazeteci Nazım Alpman'dan gazetecilik hatıralarında kalan bomba iddia: Acarkent Sakinleri" arasında üç tane de "kurumsal" rezerv var:Hürriyet'te bir villa, Milliyet'e bir villa , Sabah'a bir villa!..Acaba Acarlar basına ilgi göstermedi mi?..
Gazeteci Nazım Alpman Milleyet muhabiri olarak çalıştığı yıllarda Beykoz'daki orman arazisi ile ilgili yağmayı nasıl haber yapamadığını Birgün Gazetesi'nde yazdı.
Haberlerinin başına gelenleri anlatırken 'Gazete yöneticileri'nin Acar Ormanlarındaki inşaatlara nasıl yaklaştığını bomba bir iddiayla birlikte gündeme getirdi. İşte o yazı!..
Kırık bir Acarkent hikâyesi
Yıl 1992, mevsimlerden ilkbahar. Direksiyon eğitimi yapan acemi şoför arkadaşımla Polonezköy'den dönerken, yolu karıştırıyor.
Birden muhteşem bir "çevre katliamı" haberinin üzerine düşüyorum.
Beykoz'un arka yüzündeki ormanlık alan ıo'ar metrelik şeritlerle ekose hale getirilmiş!
Ertesi gün Milliyet'ten fotomuhabiri arkadaşım Yalçın Çınar'la katliam bölgesine sessizce gelip, enfes fotoğraflar çekiyoruz.
Sonra şantiyeye gidip "sıradan bir meraklı" posizyonunda sorularla, bilgi topluyoruz.
Burası çok büyük bir toplu yaşam alanı olacak, içinde cami, kilise, sinagog bulunacak.
Yüzme havuzları, sinemalar, tenis sahaları, spor salonları vb. gibi...
Bir sonraki gün gazetenin yazıişleri toplantısında "Çevre Katliamı" haberimiz için birinci sayfada yer tartışması yapılıyor:
- Manşet yapalım!
- Olmaz abi, bunu sürmanşetten vermeliyiz!..
Yalçın'la ben keyiften dört köşeyiz.
Ancak son karar noktasından gelen soru her şeyi belirtiyor:
-Gecekondu mu olsun?
Yapılmış sayfalar bozuluyor...Haberi tutup, baltayı serbest bırakıyorlar.
O zamanlar daktilo ile yazdığım haberin gazeteye girecek dizilmiş hali arşiv dosyamda acı hatıra olarak yerini alıyor.
***
Aradan iki buçuk yıl geçiyor.
Yukarıda anlattığım site artık yerleşime açılıyor. 1994 yılının 29 Ekim'nde Acarkent'te "Laik Bir Cumhuriyet Balosu" veriliyor.
Refah Partisi, 27 Mart 1994 Yerel Seçimleri'nde silindir gibi ezip geçmiştir ya...
Gericilere karşı "sivil uyanış" başlamıştır!
Acarkent'teki şölene girerken kapıda Türk-İş Başkanı Bayram Maral'ı görüp "Başkan hayrola" diyorum:
- Sen işçi liderisin bu sosyetik toplantına bulunman normal mi?
- Ya İsmet (Acar) bizim Yol-İş Federasyonunun yönetim kurulu üyesi değil miydi? Oradan arkadaşım, çağırdı geldim.
Maral daha sonra kendi kadersizliğini, İsmet Acar ile kıyaslamalı biçimde anlatıyor:
- İsmet sendikadan ayrılırken 4000 lirası vardı. Benim ise 4500 liram vardı. O Sarıyer'de kooperatifçilik işine girdi. Sonra Hasan Ekinci'nin yardımıyla, burayı aldı...
- Bi dakika Başkan, nasıl yardım?
- Yahu burası orman alanı değil mi? Hasan Ekinci de Orman Bakanı!..
***
O gece yanımda Milliyet'ten arkadaşım Azer Bortaçina da vardı. Yemek sırasında elimize basın dosyaları geldi.
Herkes yarın bakmak üzere olduğu gibi çantalarına koydu.
Ben, Bayram Maral'dan aldığım "haber kokulu" bilgilerle dosyanın kapağını açarken Azer'e şöyle diyorum:
-Şimdi burada Hasan Ekinci'nin de bir villası çıkarsa, o zaman gör bakalım cümbüşü!
Heyecanla "Acarken Sakinleri" listelerini tarıyorum.
E harfine gelince alt alta sıralanmış Ekinci soyadlı 7 tane Acarkent sakini görüyorum. En üstte de tahmin ettiğiniz gibi Hasan Ekinci duruyor.
Haberi ertesi gün sabah toplantısından önce yazıişleri müdürleri arasında dolaştırıyorum:
-Acarkent'te Orman Bakanı Hasan Ekinci'nin 7 adet villası var!