"Yıkılmadım ayaktayım!" “Erdoğan bitti” diyenler yanıldı!..

Medyaradar siyasi analisti Atilla Akar, seçimlere dair ilk izlenim ve kanaatlerini sıcağı sıcağına aktardı…

Dünyanın en zor işi belli bir beklentiye sahip insanlara bir şeyler anlatmaya çalışmaktır. Ne yapsan dinlemezler ve “fikri sabit”lerini değiştiremezler. Çünkü onlar “bekledikleri”, “arzuladıkları”, “olmasını istedikleri”yle “olan”ı birbiriyle karıştırırlar. “Görmek istedikleri”ni görürler. Kendi kendilerini “dolduruşa” getirirler. Aksi ihtimaller adeta kulaklarına fısıldanan “şeytanca” vesveselerdir. Artık hangi “gerçek” kimin işine gelirse!..

Hele gerilimin arttığı, karşılıklı nefret söyleminin tavan yaptığı durumlarda bu kuruntulu duygu zihinleri iyice esir alır. Artık diğer her seçeneği reddederler ve sadece “duymak istediklerini” ya da o an beklentilerini “okşayan”, köpürten sesleri işitirler. İnsanın “inanççı” yapısının kendisine oynadığı oyunlardan biri yani. İnsanların sık sık içine düştükleri bir tuzak. Kendi önyargılarının kurbanı oluyorlar. Ne diyeyim “Yüksek motivasyon” yüksek yanıltır!..

“Kapalı devre yayınlar” İflas Etti!..

İşte son günlerde benim yaşadığım durumlardan biri de buydu. Sağ olsunlar yaşadığım çevrede kimi insanlar ve dostlar beni pek “akıllı” ve “bilgili” biri zannettiklerinden olsa gerek (Oysa ben kendimi hep “akılsız” biri olarak görmüşümdür ) bana “seçimlerin ne olacağını” sorup duruyorlardı. Bende önceleri dilim döndüğünce cevaplamaya çalışıyordum. Kısa süre önce (Geçen haftaya kadar) “durumun ortada” olduğunu, son birkaç gündür ise “İkinci tura kalacağını” söylüyor ve gerekçelerimi anlatmaya çalışıyordum.

Sonra fark ettim ki onlar benim bu düşüncelerimden rahatsız oluyorlardı. Çok azı hariç, çoğu hemen ”redçi tavır” geliştiriyor, sorduklarına pişman olup, bu “iman sarsıcı” fikirden uzaklaşmak istiyorlardı. Hatta “Olur mu öyle şey” diye refleks tepki koyanlar bile vardı. (Olmazsa o zaman niye soruyorsun kardeşim?) Anladım ki onlar feyiz almak için değil aslında bir türlü emin olamadıkları (“Eminmiş” göründükleri!) kanaatlerini bir kez de sizin onaylamanızı, onları rahatlatmanızı, suni özgüvenlerini pekiştirmenizi, “İş bitti” demenizi istiyorlardı. Aslında siyasi değil “psikolojik bir mekanizma” söz konusuydu yani. Ancak onlar mevcut ruh hallerini iddialı söylemlerle perdelemeyi iyi biliyorlardı!

Samimiyetlerinden ve kendi açılarından iyi niyetlerinden hiç kuşkum yok. Ancak onlara “Tabii, siz iktidara geliyorsunuz, garanti, hiç merak etmeyin” gibi pohpohlayıcı bir şeyler söylemenizi bekliyorlardı. Benim bulunduğum çevre gereği bunlar daha ziyade ”Muhalif” cepheden arkadaşlardı. Ama bence fark etmezdi. Diğerleri de olsa benzer tepkiler vereceklerdi muhtemelen. Maalesef “Kapalı devre yayın”lar böyledir. Çok inanmak çok yanıltır!..

Gerçek Acıdır!..

Sonunda habire birbirini onaylayan bakışlar gerçeğin kayasına çarptılar. Beklentiler ile realite arasındaki uçurum kapandı. “Acı gerçek” ile yüzleşildi. Henüz kesinleşmeyen sonuçlara göre Erdoğan yüzde 49.39, Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 44.92, Sinan Oğan 5.26, çekilmesine rağmen Muharrem İnce de 0.44 oy almışlardı. Aynı şekilde (Şu dakikalardaki değişebilir verilere göre) Cumhur İttifakı yüzde 49.43 ve 323 milletvekili çıkarırken, AK Parti yüzde 35.45 ile 267 milletvekili çıkarmaktaydı. Millet İttifakı 35.19 ile 211 milletvekili, CHP ise yüzde 25.27 ile 167 milletvekili çıkarmaktaydı.

Erdoğan ve AK Parti’nin oylarında nispi bir düşüş gözlense bile Millet İttifakı’nın iddia ettiği başarıyı yakalayamaması, CHP’nin de ancak geleneksel oyunu koruması ile (Dolaysıyla Kılıçdaroğlu’nun ilk turda seçilememesi) İYİ Parti’nin durumu bu cenahın iddialarıyla ve yarattıkları algı ile ters orantılı olarak ilk etapta “Başarısız” olduklarını (Diğerleri de çıtayı aşamadıkları halde) göstermektedir. Bunun değerlendirmesini nasıl yaparlar bilemem…

Bu Sonuca Nasıl Varıldı?..

Kimileri erken bir “kazandık” hissiyatına kapıldı nedense. Hangi verilerle böyle düşündüler bilemem. Ama bana göre verilerden çok hisler ön plandaydı. Başta da vurguladığım gibi “olmasını istedikleri” ile “olmakta olanı” karıştırdılar. Oysa gidişatı görmek için “müneccim” olmaya hiç gerek yoktu. AK Parti ve Erdoğan onca “Yıpranmış” görünmesine rağmen belli ki henüz bitmemişti. Hele de kimi anket verilerine dayanarak, “Doğmamış çocuğa don biçmek” hepten garip sayılırdı!..

Buna Muharrem İnce’nin çekildikten sonra doğan boşluk (Oyların CHP’ye gideceği sanıldı) ve milliyetçi oyların yeni adresi olabilecek Sinan Oğan faktörü, “6’lı masa”nın çoğul görüntüsünün güven verememesi, erken bir “iktidar olma” kibri, HDP’nin “7. ortak” görüntüsü vermesi, PKK liderlerinin kimi beyanatları, Kılıçdaroğlu’nun çok gereksiz ve kişisel “Alevilik” konusuna girmesi, Sünni kesimlerin sessiz tepkisi, LGBT’ye ve İstanbul sözleşmesine bakışı, batıya güvenceler vermesi, değişim durumunda ekonominin daha da bozulacağı hissi, “Düzeltirse gene bunlar düzeltir”, “depremin yaralarını bunlar sarar” kanaati, vb, gibi.

Bu gibi faktörler küsmüş veya tereddütte kitlelerin bile yüzünü tekrar AK Parti ve Erdoğan’a dönmesine yol açtı. Evet, Erdoğan’da eskiye oranla nispi kayıptadır. Bu anlamda toplum ona da bir “şerh” koymuştur. Lakin “Erdoğan’ın Bittiğini” erken ilan edenlerde fena halde yanılmış görünüyor.

İkinci turda kim kazanacaktır?..

Şüphesiz daha başka etkiler sayılabilir veya bunlar geçersiz olabilir. Ancak benim ilk yüzeysel intibaım budur. Şimdi asıl soru bundan sonra ne olacağıdır. “İkinci turda kim kazanacaktır?” Bence bunun cevabını önemli ölçüde birinci tur vermiş görünmektedir. Ancak siyaset bu. 15 günde çok şey değişir. (Muhalefet kendi açısından “gerekli dersler”i çıkartabilir mi ayrı konu.) Bu konunun ele alındığı yazı ise daha sonra…

15. 05. 2023