YİĞİT KARAAHMET, PÜLÜMÜR BEACH'A GİTTİ İZLENİMLERİNİ YAZDI!

Koltuğumun altına pembe deniz yatağımı sıkıştırdığım gibi kendimi Tunceli Pülümür plajına attım. Bayanlar baylar! Karşınızda tüm detaylarıyla, modasıyla, yemekleriyle, içkileriyle, trendleriyle Türkiye'nin en çok tartışılan plajı!

Hala tatile çıkamadıysanız önünüzde çeşitli seçenekler var. Klasik tatil yörelerine bir bakarsak... Türkbükü değişti ah nerede o eski Bodrum, Bodrum! Alaçatı, İstanbulluların istilası altında ve artık bozuldu! Kaş'ta otel yok! Antalya bedavacı Rus turist dolu!
Fakat tüm bu Türkiye tatil paranoyası içinde bir yer var ki, haftalardır gazetelerde haber oluyor. Tüm havalı tatil beldesi rakiplerini geride bırakan mütevazı Tunceli Pülümür plajından bahsediyorum. Bikiniyle yüzenler, şezlonglarda güneşlenenler gibi bildik tatil manzaralarının yansıması olan fotoğraflar tam da Kürt açılımının konuşulduğu bugünlerde ister istemez tüm gözleri bu 'modern' görüntülerin geldiği yere çevirdi.

PEMBE PLAJ YATAĞIM VE BEN
Neresi peki burası? Kim bu suya giren tanımadığımız insanlar? Niçin onları konuşuyoruz? Nedir bu plajın özelliği? Yoksa suyu mu şifalı?
Oturduğumuz yerden Pülümür plajına bakıp, 'Aaa, şekerim bak Tunceliler bikiniyle güneşleniyorlarmış. Ay ne kadar güzel. Denize bile giriyorlar canım. İşte modernleşen Türkiye' ahkam kesmelerini bir kenara bırakıp bunu yerinden görmek daha sağlıklı değil mi?
Üstelik aylardır tatile çıkmadım ve eğer bir hafta sonu daha İstanbul'da kalırsam aklımı oynatıp, kafama bir huni bağlayarak sokaklarda 'Ben Napolyon'um' diye koşabilirdim. Tüm sene boyunca her yerde gördüğüm insanlarla bir de tatilde dudak dudağa vakit geçirmek de en son istediğim şey. Ve önümde gazeteden bana bakan bilmediğim bir coğrafyada yeşil bir su ve sürekli konuşulan insanlar var. Bu yazın ilk plaj açılımı için karar vermem çok zor olmadı.
Koltuğumun altına pembe deniz yatağımı sıkıştırdığım gibi bir plaja gitmek için hayatımın en uzun yolculuğunu yapıp dağlar, tepeler, vadiler aşıp Tunceli Pülümür plajına ulaştım.
Bayanlar baylar! Ve işte karşınızda tüm detaylarıyla, modasıyla, yemekleriyle, içkileriyle, trendleriyle Türkiye'nin en çok tartışılan plajı!

ASKERE DEĞİL TATİLE
-Askerlerin teslim olma dönemi olduğu için havaalanı üç numara tıraşlı erkeklerle dolu. Uçakta yanımda oturan Trabzonlu çocuk hangi birliğe teslim olacağımı sordu ben Tunceli'ye hafta sonu tatili için plaja gidiyorum ve serin sulara teslim olacağım dedim. Yolculuk boyunca bir daha hiç konuşmadık.

-Tunceli'deyim. Plajdaki tesisin adı Plajköy. Sinan bölgesinde yer alıyor ve şehir merkezinden arabayla 15 dakikalık bir mesafede yer alıyor.

OTTO ALAÇATI GİBİ
-Taşlı topraklı bir yoldan geçilip plaja varıyorum. Plaj iki bölümden oluşuyor. Biri mangal yapma alanı. Burada mangal, masa gibi tüm piknik ekipmanlarını size veriyorlar ve karşılığında 10 TL alıyorlar. Tunceli'nin havalı kesimi ise mangal bölümüne hiç uğramadan direkt damı sazlarla kaplı plaj bölümünde oturabiliyor. Burası tipik bir tatil yöresi plajı gibi, bana mütevazı bir Otto Alaçatı izlenimi verdi. Restoran bölümüne dışarıdan yiyecek içecek getirmek yasak. Ama hangi bölümde oturursanız oturun, plajdan faydalanabiliyorsunuz.

-Evet, bikinililer var!

ORDULU GİRİNCE OLUYOR DA...
-Plajda kimle konuştuysam, herkes çıkan haberlerden özellikle de 'Kürtbükü-Türkbükü' benzetmesinden şikayetçi. Bunun onları 'diğeri' gibi gösterdiğini düşünüyorlar. Bir tek kişinin bile 'Ay harika oldu. Şehrimizin bir de bu yönü tanıtıldı' dediğini duymadım. Hatta emekli bir amca 'Antalyalılar denize girmeden önce biz burada suya giriyorduk' dedi ki çok güldüm bu lafına. Van'da görev yapan genç bir öğretmen 'Ordulular denize girdi' diye haber yapılmıyor da neden Tuncelilerle ilgili böyle şeyler yazılıyor' dedi. Kesinlikle hak veriyorum ama biz 'alçak' Batılılar için maalesef Tunceli kafamızda St. Tropez imajıyla anılmıyor.

-Diyarbakır'dan Tunceli'ye yol boyunca ve oradaki iki günde bir kere askeri kontrolle karşılaşmadım. Askeri helikopter de görmedim, tank da... Bununla ilgili de 'OHAL gitti, moral geldi' esprileri sık sık yapılıyor.

Eda Taşpınar çarpı 3 = Tunceli bronzluğu
-Tunceli'de plaj sezonu sadece temmuz-ağustosta iki ay sürüyor. Onun dışında genel olarak fırtınalı bir bölge. Plajda şezlong var ama şemsiye yok. 25 tane şemsiye almışlar bu sene ama hepsi çıkan fırtınada paramparça olmuş. O yüzden Tuncelililer kıyıda güneşten korunmak için bir süre daha beklemek zorunda.

-Güneş demişken kimsenin güneşle bir sorunu da yok aslında. Güneş kremi süren kimseyi görmedim, şapka takan da. Sıcaktan bayılıp hastaneye kaldırılan da yoktu. Eda Taşpınar'ın bütün yaz Bodrum şezlongunda edindiği bronzluğu üçle çarpın, herkesin ten rengi o kıvamdaydı.

-Plajın güneşlenilen bölümü olduğu gibi, karşısında da kayalık bir alan var. Atletik Tunceli erkekleri kalabalılar halinde buraya tırmanıp, çeşitli artistik şovlarla suya atlıyor.

-Her kuytu köşeye, her ağaç dibine, her kovuğa ısrarla bakmama rağmen öpüşen bir çifte rastlamadım.

-Plajla ilgili en sevdiğim şey, sorunsuzluğu oldu. Türkiye'nin herhangi bir yerinde ailelerin olduğu, kızların gruplar halinde geldiği bir yere asla ve asla sap erkekleri almazlar. Sorun çıkarılır ve damsız erkeklere potansiyel sapık muamelesi yapılır. Ama Pülümür'de tek başına gelen kızlar da aileler de olduğu gibi gruplar halinde gelen erkekler de var. Ve kimse kimseyi rahatsız etmiyor.

-Pülümür Çayı'nın suyu çok soğuk, akıntı çok güçlü. Kıyılar biraz çamurlu. Basınca bileğime kadar çamura gömüldüm. Fotoğraflarda gördüğünüz 'Benim sevgili pembe deniz yatağım'la çayın bir ucundan binince diğer ucuna kadar kayarak gidebildim. Tabii tüm Tunceli halkının bakışları arasında. Ne düşündüler acaba hakkımda?

YİĞİT KARAAHMET/AKŞAM

YARIN
- Plajın Emre Erganasi kim?
- Bilmediğiniz, Tunceli dedikoduları.
- Çeşme'de pembe mayolu Emre Belözoğlu varsa burada da Billabong şortlu çocuk var.
- Ne yenir, ne içilir, ne dinlenir, ne okunur?

www.aksam.com.tr