07 Eki 2009 17:25 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:53

YİĞİT BULUT'UN İSTANBUL POLİS ŞEFİ OLDUĞUNU HAYAL EDEBİLİYOR MUSUNUZ?

Gazete Habertürk'teki köşesinde "Dün İstiklal'de polis daha sert olmalı ve olayları olmadan durdurabilmeliydi" diyen Yiğit Bulut'a Bianet yazarı Adil Hakyemez böyle seslendi: Yiğidim, Faşistim, Borsa Simsarım...

Yiğidim, Faşistim, Borsa Simsarım...


Beterin beteri var. Yiğit Bulut'un İstanbul polis şefi olduğunu hayal edebiliyor musunuz? Daha sabah evinizden çıktığınızda, gözünüze pire tozu sıkılır, itfaiye hortumuyla ıslatılır, kırmızıya boyanır, beyninize odunu yiyip, bacağınızdan sürüklenip çöpe atılırdınız. Verilmiş sadakamız varmış gerçekten.


Habertürk TV ondan soruluyor; Habertürk gazetesinde yazıyor, Habertürk TV'de "Basın Kulübü" programını yapıyor... Programının tanıtımında kendini "soru sormak bir sanattır" diyerek sunmuş! O bir sanatkâr. Anlamış olmalısınız eski borsa simsarı Yiğit Bulut'tan söz edeceğimi.


Aslında bana komik gelen bir kişi. Ara sıra TV'de zaplarken raslarım. İnek yalamışçasına jöleli saçlarının parıltısı dikkatimi dağıttığından ne dediğine bir türlü konsantre olamam ama, yazılarından anladığım kadarıyla, hem Atatürkçü hem Osmanlıcı, hem Ergenekoncu hem AKPci, hem finans-kapitalci hem IMF-karşıtı, hem borsacı hem halkçıdır. Tabii, bunun da kendisini anlamakta zorlanmamızda payı çok. Sanırım "hem nalına hem mıhına" lafını yanlış anlamış bir kişi. Bildiği yanıldığına yetmez.


Yiğitçe yalanlar...


"İyi de neden uğraşıyorsun, o halde" derseniz, sağlığınız ve beden bütünlüğünüz için diyeceğim. Bugün Habertürk'te yazdığı cehalet ve hamakat örneği yazısına bakarsanız, dün İstiklal Caddesi'nden geçmediğinize, geçtiyseniz tek parça olarak çıktığınıza şükretmelisiniz. Ona kalsa "dün İstiklal'de polis daha sert olmalı ve olayları olmadan durdurabilmeliymiş."


Bilançoyu biliyor olmalısınız. Bilmiyorsanız bianet'te yazıyor: Toplam 200 gözaltı, polisin sıktığı biber gazından ve boyalı sulardan zarar gören binlerce insan, onlarca yaralı ve kargaşalıkta kalp krizi geçirip hastaneye yetiştirilemediği için can veren bir yurttaş. Toplam 2 bin göstericinin 10'da biri göz altına alınmış, gösterici olmayan binlerce insan polisin orantısız güç kullanmasından zarar görmüş. Yiğidimiz "yetmez" diyor. "Daha önce yapacaktınız, daha çok yapacaktınız."


Sebep? Göstericiler "terörist"miş! Neden "terörist"mişler? "Camları kırdılar, vitrinleri parçaladılar, IMF protestosu görüntüsü altında IMF'nin en çok belini büktüğü vatandaşlara zarar verdiler," diyor Yiğidimiz. Dün bütün gün TV başındaydım biliyorsunuz ama onun da bir bildiği vardır diyerek kendi gazetesindeki habere baktım şöyle yazıyor: "Protesto gösterilerinde 11 banka, 6 kamu binası ve 8 resmi araç tahrip edildi" diyor, başka da birşey demiyor. Ama Yiğidim'e sorarsanız, "IMF'yi protesto etmeyi Taksim'deki dükkanın sahibini de 'kapitalist' olarak görüp ona düşman olmakla özdeşleştirenler 'gerçek bir sistem sorgulayıcısı, eylemci' olamazlar (...) olsa olsa 'terörist' olabilirler."


Ya, bu laflar çok saçma ama, gene de bu "afacanlar" teoriyi iyi çalışmamış, "küçükburjuva"yı, "burjuvanın küçüğü" sanmış olabilirler diye içime kurt düştü. Belki de "bakkal nedir ki, DiaSA'nın küçüğüdür" diyerek, bakkalları, büfeleri de yerle bir etmişlerdir diye korka korka sabahın köründe Sıraselviler ve İstiklal Caddelerini baştan sona dolaştım. Sonuç: Sıraselviler'deki bütün banka ATM'leri tahrip edilmiş ve Cihangir DiaSA'nın camları indirilmişti. İstiklal caddesinde de Adidas'ın vitrininin bir bölümü kırılmıştı. Ama zarar görmüş "küçük burjuva" görmedim. Demek Habertürk Yiğidim'i iyi dinlememiş. Buna bir mim koysa iyi olur bence.


Sivillerden dayak yiyen göstericiler ise, İstiklal Caddesi'nde değil Tophane'de; bir yere zarar verirken değil, polis dayağından kaçarken; "esnaf"tan değil, Yiğidim ve Kinova Erhan'ın gaza getirdiği, NTV'den Oğuz Haksever abimizin deyişiyle "dövmek için adam arayan" "faşizan vatandaşlarımız"ın saldırısına uğrayanlardı.


Beterin beteri var diye boşuna dememişler. Bu yiğidin bu akılla bir de İstanbul polis şefi olduğunu düşünsenize. "Erken tedbir" çerçevesinde daha sabah evinizden çıktığınızda, gözünüze pire tozu sıkar, oracıkta itfaiye hortumuyla ıslatır, kırmızıya boyar, beyninize odunu vurur, ondan sonra bacağınızdan sürükleyip çöpe atarlardı. Verilmiş sadakamız varmış gerçekten.


Banka kurmanın yanında, ATM kırmak nedir?


Doğrusu, "IMF düşmanı" Yiğidimin banka ATM'leri kırıldı diye neden bu kadar üzüldüğünü de anlamış değilim. Sürmekte olan İstanbul bienalinin asıl sponsoru Koç grubu, medya sponsorlarından biri Habertürk değil miydi? "Banka kurmanın yanında banka soymak da nedir?" sorusunu bir aydır İstanbul'un her sokağına asan ve herkese sorduran siz değil misiniz? Çocuklar soruyu ciddiye aldı diye Yiğidimin faşist reflekslerinin kabarması da tuhaf gerçekten.


Madem öyleydi, düşürmeyecektiniz çocukların aklına soruyu:"İnsan neyle yaşar?", "Banka kurmanın yanında banka soymak da nedir?" diye. Çocuklar sokakta bu sorunun cevabını arayadursun, ben de cevabını bildiğim bir soruyu ortaya atayım: "Faşizm neyle yaşar"?


"Yalanla, ikiyüzlülükle, şiddetle!" Şekilde görüldüğü gibi.


Adil Hakyemez/BİANET