27 Eyl 2010 17:33 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:39

YİĞİT BULUT'UN BU UTANÇ VERİCİ İSTEĞİ, ÖLENE KADAR ALNINDA KARA BİR LEKE OLARAK KALACAKTIR!

Başbakan Erdoğan'a yaptığı 'Medya Üst Kurulu' önerisiyle şimşekleri üstüne çeken Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Yiğit Bulut ile ilgili bir analiz...

Aydın Özdalga yazıyor...

Son zamanlarda medyanın en çok konuşulan ismi olan Yiğit Bulut, Başbakan’ın huzuruna çıkıp, “ Gazete ve internet için de RTÜK gibi bir denetim unsuru oluşturulsun ! “diyerek büyük tepki çekti.

Gelin size önce bir Yiğit Bulut’un portresini çizelim, sonra da analizini yapalım.

Tipik bir orta direk memur ailesinin cin gibi akıllı çocuğu olan Yiğit Bulut, 1972 yılında Edirne’de doğdu. Yani, henüz 38 yaşında. Başarılı bir öğrenci olan Yiğit Bulut, Galatasaray Lisesini ve Bilkent Üniversitesini bitirdi.

Hayatının dönüm noktası ise Şule Zeybek ile evlenmesi oldu. Şule Zeybek, MHP’li eski bakanlardan Namık Kemal Zeybek’in kızı. Annesi Asuman Hanım ise, Sema Doğan’ın kızkardeşi,. Sema Doğan ise Aydın Doğan’ın eşi.

Aydın Doğan’ın yeğeni olan ve kendi dört kızı kadar sevdiği Şule Zeybek ile yaptığı evlilik, Yiğit Bulut’un kariyerinde dönüm noktası oldu... Bu evlilik,
Kimine göre aşk, kimine göre de mantık evliliği idi.
Yiğit Bulut Doğan Ailesine damat olduktan sonra, birden ! medya yeteneği keşfedildi. Hem Vatan Gazetesinde köşe yazısı yazmaya, hem de CNNTÜRK’de program yapmaya başladı. Ama yukarıda allah var, hem özgün köşe yazıları ile, hem de cesur TV programları ile, kendisine verilen fırsatı hakkettiğini gösterdi.

Siyasi çizgisi, MHP’li kayınpederi Namık Kemal Zeybek ile uyumlu idi. MHP gibi entelklektüel kadrosu zayıf olan bir parti için, adeta gurur abidesi oldu. Artık adı potansiyal MHP liderleri arasında geçiyordu. Zaten kendisi de bu “ Siyasi İhtirasını “ gizlemiyor, dost meclislerinde iktidar programının satır başlarını anlatıyordu.

Çok hırslı olan Yiğit Bulut medya işini de çok sevmişti. Sadece köşe yazısı yazmak ya da TV programı yapmak onu kesmiyordu. Yiğit Bulut, parçayı değil bütünü istiyordu. Gözünü CNNTÜRK’ün zirvesine dikmişti. O olmayacaksa önce Refarans Gazetesi sonra da Hürriyet Gazetesinin başına geçmek olabilirdi !

Ama, artık hırsdan ihtirasa dönmüş bu istek karşısında iki büyük engel vardı. Ertuğrul Özkök ve Mehmet Ali Birand. Bu iki isim bir türlü Yiğit Bulut’a vize vermiyordu.

Hele hele grubun o günlerdeki güçlü adamı Ertuğrul Özkök, tam bir baraj kurmuştu. Çılgına dönen Yiğit Bulut, bunun üzerine hedef tahtasına Ertuğrul Özkök’ü yerleştirdi. O günlerde Grubun üstüne salınan vergi müfettişleri, grubu batıracak milyarlık cezalar kesince, Yiğit Bulut’a da gün doğdu.

Bir yandan aile meclisinde Aydın Doğan’a, “ Seni bu Ertuğrul batırdı “ diye gaz verirken, bir yandan da Vatan gazetesindeki köşesinde önce isim vermeden, sonra da açık açık adını vererek, “ Ertuğrul Özkök Grubu batırdı, bu adam gitmeli “ diyerek yazmaya başladı !

Böyle bir olay Doğan grubu tarihinde ilk kez oluyordu. Herkes şaşkındı.

Bu arada Turgay Ciner Habertürk TV’yi satın almış, habertürk Gazetesini çıkarmak için koları sıvamış, işin başına da Fatih Altaylı’yı getirmişti. Kendisi de Ertuğrul Özkök’ten nefret eden Fatih Altaylı bu durumu değerlendirerek, Galatasaray’dan kardeşi olan Yiğit Bulut’u transfer etti. ( Daha sonra pişman olacaktı ama, çok geç )

Turgay Ciner de, kendisini yoketmek isteyen Aydın Doğan’ın damadını transfer edilmesinden çok mutlu oldu. Habertürk TV’nin başında olan Erdoğan Aktaş süpriz bir şekilde ATV’ye geçince, Yiğit Bulut, “ Ben bu işe talibim “ dedi.

Rüyası gerçek olmuştu. Hem gazetede günde iki yazı yazıyor, hem de Habertürk TV’yi yönetiyordu. “ Yiğit Bulut TV’den ne anlar “ diye dudak bükenler yanılmıştı. Yiğit Bulut, Habertürk TV’de başarılı olmuştu. Bir de Kanal 1’in karasal frekansları da Habertürk TV’ye geçince, ratinglerde NTV bile geçilmişti.

Yıllar boyunca Doğan grubunda çalışmış olan Yiğit Bulut, yazılarında Aydın Doğan’ı ve Grubu yerin dibine sokuyor, her türlü kötülüğü Doğan Grub’na fatura ediyordu.

Bu durum ise en çok eşi Şule’yi üzüyordu. Çiftin arası giderek açılıyordu. Ve beklenen son 2 ay önce geldi ve Şule Zeybek mahkemeye başvurarak Yiğit Bulut’tan boşandı.

Gerçi ailesi dağılmışdı ama, artık Yiğit Bulut medyanın parlayan Yıldızı olmuştu. Yıllarca köşesinde AKP iktidarını eleştiren Yiğit Bulut, bu arada 180 derecelik dönüşle bir anda AKP’nin benim diyen yandaş medyacısından daha kral AKP yanlısı olmuştu.

Bu müthiş dönüşümü açıklaması ise çok basitti:

“ AKP varolan statükoyu yıkıyor. Türkiye dünya devi oluyor. “

Başbakan Erdoğan ile referandum öncesi yaptığı röportaj ise tam bir skandaldı. Tamamen çanak olan sorular, Başbakan Erdoğan’ı bile mahçup etti.

Aslında her şey güzel gidiyordu da, ah bir de şu internet medyası olmasa...

Yiğit Bulut’un hem Habertürk TV’deki yanlış ve diktatörvari kaba uygulamaları, hem de ilkesiz duruşları internet medyasında yazıldıkça, Yiğit Bulut çıldırıyordu...

Artık Yiğit Bulut’un yeni hedefi internet medyasıydı. Yazıları ile internet medyasını suçlamaya başladı. O kadar gözü dönmüştü ki, önceki güm Başbakan ile yapılan bir toplantıda, tüm medyanın gözüönünde sözalarak, başbakan Erdoğan’a şu inanılmaz öneriyi yaptı :

“Televizyonları denetleyen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu gibi bir Medya Üst Kurulu oluşturulsun ve bu kurul internet medyası ile gazeteleri denetlesin!”

Bu öneriyi büyük bir şaşkınlıkla dinleyen Başbakan Erdoğan, böyle bir konunun gündemlerinde olmadığını söyleyerek konuyu kapattı !

Evet, “ Sansürsüz “ diye program yapan bir gazeteci, “ Devlet bizi sansürlesin “ diyecek kadar aklını yitirmişti ! Hani utanmasa, “ İnternette beni eleştirmek yasak olsun “ diyecekti ama dili varmamıştı...

Şu duruma bakın... hem köşe yazısı yazan, hem de bir haber kanalını yöneten kişi, kalkmış Başbakana “ Lütfen bizi sansürleyen bir mekanizma kurun “ diyebiliyor...

İhtiras Tramvayına binmiş Yiğit Bulut’un bu utanç verici isteği, ölene kadar alnında kara bir leke olarak kalacak....