Yiğit Bulut: Yılmaz Özdil gazeteci değildi!
Başbakan Başdanışmanı Yiğit Bulut'tan, Yılmaz Özdil'in Hürriyet gazetesinden ayrılmasına çarpıcı yorum: O hakareti yaptığı gün o gazeteden gönderilmesi gerekiyordu. Hürriyet gazetesi bizim verdiğimiz parayla ayakta duruyor.
A Haber’de Banu El’in sunduğu ‘Aklın Yolu’ programına konuk olan Başbakan Başdanışmanı Yiğit Bulut, gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Yiğit Bulut'un açıklamaları şöyle:
“BASIN PATRONLARI GAZETECİLERİ PARANOYAK YAPTI”
Malum medyanın, ‘Paralel’ medyanın çarpıtmalarına kapılmadan halkımız Sayın Başbakan’ın açık ve şeffaf adımlarını bugün bir kere daha gördü. Her şey istişareye dayanır. Çoğunluğun fikri tezahür bulur. Kamuoyunun önüne bu fikir çıkar. Sayın Başbakan’ın gizli ajandası yoktur. Türkiye’de basın patronları gazetecileri hasta ettiler. Ben hepsiyle çalıştım. Gazetecileri sürekli aldattılar, kandırdılar, üçkağıda alıştırdılar. Gazetecilerin çoğu paranoyak oldu. Sen ne kadar fitne ekmeye çalışsan da bu mekanizma artık yürümüyor. Sokakta da yürümüyor. Gezi olaylarında halkı kandırıp sokağa döktüler. Kullanılarak polisle karşı karşıya geldi. Gezi olaylarının yıl dönümü dediler, sözde sanatçılar imza attı. Sokağa 100 kişi çıkmadı. Yani vatandaş sokağa çıkmadı.
“YILMAZ ÖZDİL HAKARET SONRASI ATILMALIYDI”
Eski bir gazeteci olarak bir gazetecinin işsiz kalmasına ben üzülürüm, kim olursa olsun. Ama Yılmaz Özdil artık bir gazeteci değildi. Gazeteci olmakla militan olmak arasındaki farkı kaçırdığınız zaman siz artık gazeteci değilsinizdir. Bir gazeteci bu ülkenin başbakanına “Senin mezarına tüküreceğiz, tükürmeyelim diye başında TOMA bekleyecek” yazamaz. Bu cümleyi yazamazsın. İstediğin kadar eleştir ama T.C. hükümeti başbakanına bu hakareti yapamazsın. O hakareti yaptığı gün o gazeteden gönderilmesi gerekiyordu onun. Vicdan, akıl bunu gerektiriyordu. Hürriyet gazetesi bizim verdiğimiz parayla ayakta duruyor. Bu artık köşe yazısı değildir. İstediği kadar eleştir ama saygı sınırları içinde kalmalısın.
“BİNALİ YILDIRIM ÜZERİNDEN FİTNE DEVŞİRME ÇABASI”
Türkiye’de olası iki isimden biri Binali Yıldırım’dı. Bugüne kadar Binali Bey’in yaptığı çalışmalar onun bir görev adamı olduğunu gösteriyor. Binali Yıldırım üzerinden fitne devşirmeye çalışanlara şunu söylüyorum: Boşuna uğraşıyorsunuz. Yürüyüş, yol arkadaşlığı farklı bir şeydir. Bugün çanta sizin sırtınıza gelir, 5 yıl sonra başkasının sırtına geçer. Önemli olan çantanın hedefe ulaştırılmasıdır. Büyük Türkiye’ye inanan hiç kimseye makam, mevki, güç, şöhret vaat edilmedi. Biz sadece sefere çıkmak için adım attık. İlk önce Sayın Başbakan çıktı evinden.
“ORTADOĞU’DA ABD-İNGİLTERE SAVAŞIYOR”
O bölgede, Ortadoğu’da ABD ile İngiltere birbiriyle savaşıyor, çok açık. Obama’yı çok sıkıştırıyorlar. Körfez Savaşı arkasından gelen olaylar, ABD’nin Türkiye’yi de yanına alarak girmek istediği Ortadoğu,bütün bunları geçmişe sararak düşündüğünüzde o bölgedeki savaşın gerçekten ABD ve karşısındaki İslami kaynaklı terör dedikleri-onların iddiası bu-o yapıya karşı mı gerçekleştirildiğini düşünüyorsunuz? ABD o bölgeye İngiltere’ye rağmen girdi. ABD ile İngiltere arasındaki soğuk savaş, zaman zaman sıcak savaş bu haliyle devam ediyor.
“TÜRKİYE’YE FİNANSAL ŞANTAJ YAPILIYOR”
Türkiye’ye bir aydır finansal şantaj yapılıyor. Bir kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s reyting raporunda “Erdoğan’ın siyasi etki alanı artarsa şöyle olur, böyle yaparız” diyor. Ekonomik analizin içinde subjektif veriye yer yoktur, objektifliğe yer vardır. Bunu siyasi şantaj malzemesi olarak kullanamazsın.
“MEDYA GRUBUNDAKİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ ALMAN”
Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesi beni hiç şaşırtmadı. Ben Gezi olaylarından beri Almanya’nın Türkiye’ye neler yapmak istediğini çok net olarak anlatıyorum. Bir Alman gazetesinin genel yayın yönetmeni Türkiye’de bir medya grubunda neden yönetim kurulu üyesidir? Bu adam Türkiye’de ne yapar? Kimle kim arasındaki iletişimi kurar? O genel yayın yönetmeninin Türkiye’deki en iyi arkadaşı neden “Türkiye’nin Tahrir Meydanı neresi olacak” diye yazı yazar Gezi olayları başlamadan birkaç ay önce?