Yeşilçam'ın kötü adamı Nuri Alço Mevlana'yı oynayacak!
Oyuncu Nuri Alço'ya önümüzdeki sezon için Amsterdam'dan gelen bir projede, Mevlana rolü teklif edildi.
Yıllarca canlandırdığı "kötü
adam" karakteriyle karşımıza çıkan ve meslek
hayatında 43 yılı geride bırakan Nuri Alço, iki yeni filmle
karşımızda olacak.
HT Pazar'dan Ekin Türkantos'a bir röportaj veren Alço, yeni
projelerinin olduğunu belirtti.
Alço, "Mevlânâ’yı oynatmak istediler. Yabancı bir
yapım. Kısmet olursa önümüzdeki dönem için o
var" dedi.
İşte Alço'yla yapılan o röportaj:
"- Keyfiniz nasıl?
Hamdolsun keyifler yerinde, sağlığım da iyi.
- İki yeni filminiz vizyona girecek. 6 Nisan’da ‘Karımı
Gördünüz mü?’, 20 Nisan’da ‘Vallahi Hortladı’.
Ivana Sert ile oynadığımız filmi Manavgat’ta çektik. Bir otel
sahibini oynadım. Peker Açıkalın vardı. Haliyle
komedi... ‘Vallahi Hortladı’ ise
Antakya’da çekildi. O da komedi. Ters köşe yaptım, bir imamı
oynadım.
- Yeni projelerde olmanız ne güzel...
Amsterdam’dan bir proje geldi. Mevlânâ’yı oynatmak istediler.
Yabancı bir yapım. Kısmet olursa önümüzdeki dönem için o var.
- Yeşilçam oyuncuları teklif gelmemesinden yakınırken siz
durmak bilmiyorsunuz. Nedir bunun sırrı?
Sosyalim. Gündemde olmak önemli. Sadece sinema yok, üniversitelere
de gidiyorum. Sosyal sorumluluk projelerini de yürütüyorum. Allah
sağlık versin, sağlık olduktan sonra her şey olur. Bu arada çok
işsiz arkadaşımız var. Hep gençlerle çalışıyoruz. Bilhassa
Yeşilçam’dan oyuncu alınmıyor. Hattı zatında her dizide aynı
tiplemeler, aynı sakallı oyuncular var. Oysa Yeşilçam’dan ağır
oyuncuları alıp aralarına kattıklarında halkın sevgisi artacaktır.
İnşallah yapımcılara buradan bir duyurumuz olur.
‘KIVANÇ, PSİKOPATI DA SALON ÇOCUĞUNU DA
OYNUYOR’
- Yıllarca kötü adam oynadınız. İçinizde kalan roller oldu
mu?
Kötü adam karakterlerini gençler için oynadım. İyi ki oynamışım,
çoğu gencimizi kadın satıcılarının elinden, uyuşturucu batağından
korudum. Tabii ki ters köşe rolleri çok isterim. Çok güzel 3 çocuğu
olan, kömür taşıyıp hamallık yapan, böbreğini satan bir adamı da
oynadım. Oyuncu her rolü oynamalı. Bunu günümüzde en iyi Kıvanç
Tatlıtuğ yapıyor. Psikopatı da oynuyor, salon çocuğunu da. Onu
kutluyorum, oyunculuğunu beğeniyorum.
- Hep şık giyindiğiniz için bir dönem mankenlik
yapmışsınız, hatta filmlerde kullandığınız kıyafet ve aksesuvarlar
da sizinmiş...
Tabii, Türkiye’nin ilk mankenlerindendim. Hep zengin çocuğunu
oynadığım için sete 7 takım elbiseyle herkesten önce giderdim. O
disiplini gördük.
- Dizi ve filmlerdeki kötü adam, kötü kadın karakterleri
pek sevilmez ama siz çok seviliyorsunuz...
Çok seviliyorum, üniversitelere söyleşilere gidiyorum. Onların
gözünde dünyada ilk kez ismi duvarlara yazılan aktörüm. O kadar
güzel bir gençlik var ki, bizim çağımız geçti. Şimdi her türlü
imkân var. Biz bir yerden atlayacağımız zaman duvarın üstüne
çıkardık, kameranın öbür tarafa gitmesini bekler, tekrar zıplardık,
ne çileler çekerdik. Ama insanlık, sevgi, hürmet vardı. Güzel
günlerde çalıştık.
- Söylediğiniz gibi bugün imkânlar çok ama gençleri şanslı
görüyor musunuz?
Şanslılar tabii ama onlarda Yeşilçam disiplini yok. İşin bittiğinde
ertesi gün için dinlenmelisin. Ama onlara bakıyorum ellerinde bira
bardakları, çok genişler. Ertesi gün repoysa, akşam yemeğinde iki
kadeh içebilirsin. Buradan ekmek yiyorlarsa kendilerine dikkat
etmeliler. Yüzünün en iyi şekilde dinlenmesi lazım.
- Siz oyuncu olarak ilk projelerinizi çekmeye
başladığınızda ailenizin tepkisi ne olmuştu?
Ailem hacca gidip geldi. Üçüncü filmim ‘Kayıp
Kızlar’da öyle bir roldeyim ki, olamaz böyle bir psikopat.
Kadın satan, insanları uyuşturucu batağına sürükleyen... Ailem çok
kızdı ve utandı. Annemi 'Gençlere örnek olmak için bu
filmlerde oynuyorum' diye ikna ettim. Çok sevildiğimi
görünce onlar da mutlu oldu.
'KADINLARLA ADIM ÇIKMADI'
- Yanınızda güzel kadınlar vardı ama yalnızlığı tercih
ettiniz.
Kadınlarla, olaylarla adım çıkmadı. O yüzden mutluyum.
Dostlarlayım
- Kötü adam rolleri oynadınız ama Yeşilçam’ın en vefalı
aktörlerinden birisiniz. Cenazelere katılmanız haber
olmuştu.
Özel hayatımızda biz de Müslümanız, inancımız kuvvetli. Dostların
en kötü zamanlarında hastalığında, ölümünde gitmek gerekiyor. Bu
insanlık borcu. Sanatçı arkadaşlarımın aileleriyle görüşüyorum.
Güzel ortamlarımız oluyor.
- Bir röportajınızda 'Ben de öldüğüm zaman cenazem
Teşvikiye Camii’nden kaldırılsın' demişsiniz...
Hep Nişantaşı, Teşvikiye civarında oturdum. Oranın çocuğuyum. Öyle
bir şey olduğunda oradan kaldırılıp Eskişehir’e aile mezarlığımıza
gideceğim. Ölümü düşünerek yaşamak, iyi insan olup para hırsına
kapılmamak için. İhtiyacın kadar, dostlarınla yiyecek kadar versin
yeter.
- Sevenlerinizin kurduğu NARO grubu, laflarınızı duvarlara
yazıyor.
Üniversiteli gençler kurmuş. Mühim olan zirveye çıkıp orada
kalabilmek. Çıtayı düşürdüğünde bitiyorsun. Kaliteni
bozmayacaksın.
‘HER OYUNCU KENDİ BAŞINA BİR STARDI’
- Eskiden isme özel senaryo yazılıyordu...
İzmir, Adana bölgesi vardı. 'Bana Yılmaz Güney’le 3 film
yazın' denirdi, hikâyeye bile bakılmazdı. Cüneyt Abi
jöndü. Yaptığı dövüşlerle onun gibi birini bulamazsınız şimdi.
Evinin bahçesine kurulan barfikslerle her gün kavga sahneleri
çalışırlardı. Eşi Betül Hanım da tüm ekibe yemek yapardı.
- O zamanki şartlar zordu belki ama büyük bir aşk vardı
belli ki.
Tabii, Yeşilçam aşkı bambaşkaydı. Yeşilçam’da tiplemeler çok
renkliydi. Erol Taş, Hayati Hamzaoğlu, Hulusi Kentmen, Kemal Sunal,
Sadri Alışık, Ediz Hun... Şimdi bakıyorum bütün dizi oyuncularında
sakal var, kravat ve takım elbisesi yok. Bir salon filmi yok. Bizim
zamanımızda her oyuncu kendi başına bir stardı, ismiyle anılırdı.
Şimdi dizilerde oynayanların isimleri
bilinmiyor. 'Filanca dizide
oynamıştı' deniyor. Demek starlık dönemi yok. Bugün
beni Türkiye’de 3 nesil tanıyor. Her yönüyle, giyimiyle örnek
olmalı. Ben evden sakallı, eşorfmanla pejmürde şekilde çıkamam.
Çünkü herkes fotoğraf çektirmek istiyor. Şimdi 'Müsait
değilim' deyip insanları kırıyorlar. Kardeşim seni bu
insanlar bugünlere getirdi. Bunların bu yaşantıları yüzünden
Antalya’da festival kalmadı."