YEŞİLÇAM İSYAN EDİYOR: BİZİ ÖLMEDEN MEZARA SOKTUNUZ!
Medyaradar'ın sinema-tv yazarı Murat Tolga Şen, Yeşilçam'ın emektarlarının yaşadığı dramı onlarla konuştu ve yazdı....
Bugünlerde sinemalarda bir film oynuyor, adı: Artist… Sessiz sinemanın en büyük oyuncularından George Valentin adında bir aktörün sinemaya ‘ses’ gelince bir kenara itilmesi üzerine yaşadığı dramı anlatan etkileyici bir film… Eğer bu filmi izlerseniz ya da izlemişseniz bilmeniz gereken bir şey daha var; Yeni sinemacılarımız, dizi sektörümüz o filmdeki dramın neredeyse aynısını nedense pek hazzetmedikleri Yeşilçamlılara yaşatıyorlar!
29 Ocak Pazar sabahı erken saatte, A Haber kanalında yayınlanan “Yaşasın Haftasonu” programı için kanaldayız. Kuliste,avantür filmlerinin unutulmaz yapımcı/yönetmeni Yılmaz Atadeniz, Yeşilçam’da her birimde görev yapmış ‘hipermen’ Kunt Tulgar ve 100 civarı filmde oynamış muhteşem bir hanımefendi olan Mine Soley’le çaylarımızı içip bir yandan da söyleşiyoruz. Aslında dertleşiyoruz desek daha doğru çünkü konu bir şekilde geçen hafta kaybettiğimiz Ünsal Emre’nin cenazesine, hemen ardından Yılmaz Köksal’ın isyanına ve Yeşilçam emektarlarının günümüzdeki durumuna geliyor.
Aslına bakarsanız bu ‘emektar’ lafına da epey sinirleniyorlar ve haklılar. “Biz emekli edilmedik, hiçbir hak, hukuk ve telif paylaşımında ciddiye bile alınmıyoruz. Emeklilik bir güvencedir ama buna bile sahip değiliz. Ne emekliyiz ne de yeni yapımcılar/yönetmenler tarafından ciddiye alınıyoruz” diyorlar.
Yılların oyuncusu Yılmaz Köksal da geçtiğimiz günlerde benzer bir çıkış yapıp, “çekilen şunca dizinin içinde neden Yeşilçamlılar yok?Jön oynatın demiyoruz, yaşımıza göre de mi bir rol bulunmaz? Biz oyuncuyuz, yıllarca bu sinemaya hizmet ettik, bu halk bizi sevdi, gördüğünde de sevinir ama kimse kapımızı çalmıyor, iş vermiyor, arkadaşlarımız perişan ve onlara yakışmayacak biçimde küsmüş olarak ölüyorlar” demişti.
Yıllardır gelen bu haklı şikâyetler yüzünden sabahın keyifli konusu olan “Fantastik Türk sineması” dahi ikinci planda kalıyor. Gerçekten de birkaç vefalı ya da Yeşilçam’a garezi olmayan yapımcı/yönetmen dışında bu yetenekli insanları kimsenin arayıp sorduğu yok. Hâlbuki ben onları perdede/ekranda her gördüğümde çok mutlu oluyorum. Bazen “İyi ama onlar sufle verilmeden oynayamıyorlar ki” gibi boş bahanelerle kandırıyorlar bizi… Sonra MAR filminde bedava oyunculuk dersi sayılabilecek kadar müthiş oynayan bir Yılmaz Şerif görüyorum. Hani bu adamlar eskide kalmıştı, oyunculukları abartılıydı, şuydu, buydu! Teşekkürler Caner Erzincan, bundan sonra her filminde aynı vefayı göstermeni dilerim. (Mar Nisan ayında gösterime girecek.)
Sinemamızda çok değişen bir şey yok. On yıllar geçiyor ama hala imkânsızlıklar içinde sinema yapma gayreti var o yüzden asıl sözüm Yeşilçam’ın kodlarını arsızca yağmalayan dizi sektörüne. Bir film/dizi içinoyuncu seçimi çok önemlidir. Ucuz, isimsiz yeni oyuncular yerine yan roller için lütfen Yeşilçamlıları hatırlayın. Bu insanların hala sinemaya verecek çok şeyi var. Biraz Tarantino’luk yapın ve unutulmuş yıldızların tekrar parlamasına izin verin. Üstelik onlar doğal olarak set amiridirler, büyüklük yapmadan yeni yetmelere öğretecekleri çok şey var. Gülse Birsel’in Gazanfer Özcan’a ve sonrasında eşi Gönül Ülkü Özcan’a gösterdiği vefayı örnek alın. Gönül hanım kontenjandan girdim diye kenarda durmuyor, şahane bir karakter çıkarıyor Yalan Dünya’da… Bu insanlar hep böyledir zaten. Aldıkları parayı sonuna kadar hak ederler. Yapımcı olurken insan olmaktan vazgeçmeyin ve bilin ki ‘oyuncu’ unutulunca ölür, nefes almayı bırakmak işin teknik kısmı…
Twitter.com/murattolga - [email protected]