19 Eki 2010 10:32
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:43
YENİLENMİŞ RADİKAL'DE HENÜZ 'ÇIĞIR AÇMA' ANLAMINA GELECEK FAZLA BİR ÖZELLİK YOK!
Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru, Yeni Radikal'i nasıl buldu? İşte Koru'nun Taha Kıvanç ismiyle kaleme aldığı bugünkü yazısı...
Radikal’e ’Hoşgeldin’ yazısı
Bizim Tamer Korkmaz’ın yayınlanmış her gazetenin ilk nüshalarından oluşan bir koleksiyonu vardır. Son otuz yıl içerisinde diyelim. O kadar süre boyunca çıkmış gazetelerin bir çoğu bugünleri göremedi; hâlâ yayınını sürdürenler herhalde iki elin parmakları kadardır.
Koleksiyon âdetim olmasa da her yeni yayınlanan gazete beni müthiş heyecanlandırır. Bir kere, mesleki açıdan "Acaba yeni-yepyeni bir şeyle karşılaşacak mıyım?" heyecanı tutar beni. Ayrıca o kadar insanın emeği, ondan çok daha fazla insanın karnının doyması, onbinlerce okurun zihninin açılması anlamına da gelir yeni gazete...
Konumuz Radikal olduğu için bir sebebim daha var: Eyüp Can’ın da başarılı olmasını yürekten istiyorum. İddialı genç bir insan, meslek aşkı yerinde ve dünyayı yakından takip ediyor; biri gazetecilikte bir şeyler yapacak ve çığır açacaksa o kişi pekâlâ Eyüp Can olabilir. Kendisiyle yapılan mülâkatlarda "Yapacağım" diyor ve çığır açmaktan bahsediyor.
Yenilenmiş Radikal’de henüz ’çığır açma’ anlamına gelecek fazla bir özellik yok, ama ben yine de elime aldığımda heyecan duydum. İlk günkü hislerim ikinci gün biraz daha yoğunlaştı. Dün baktım, "Üçüncü günkü Radikal daha iyi olacak, göreceksiniz" diyor Eyüp Can.
"Her gazetenin ilk nüshası kötüdür" diye bir tespitim var benim. Hazırlık süresi ne kadar uzun tutmuş olursa olsun, ilk günün acemiliği her seferinde kendini gösterir çıkan üründe. Bir şeyler unutulur, bir şeyler fazladan gazeteye girer. Künyesiz çıkan gazete bile görmüşümdür; son dakikaya kadar kimsenin aklına gelmediği için...
Dün elime aldığım Radikal ilkinden çok daha iyiydi.
Toplu taşım araçlarının yaygın kullanımda olduğu, halkın gazete okumasını sevdiği ülkelerde tutulan küçük ebat bizde bir türlü beğenilmedi. İyice gençliğimde ’Son Haber’ gazetesiyle Günaydıncılar denediler, tutturamadılar. Yakınlarda bir-iki deneme daha; olmadı, yaşatılamadı.
Radikal normal boy gazetenin yarısını sayfa olarak kullanıyor; mesleki deyimle ’tabloid’ değil, ama ona en yakın ebat bu. Hem dergi havasında, hem gazete. Ev veya ofis rahatlığında elde hafif kalsa da, yolda veya dar mekânlarda tercih sebebi olabilir. Tabii, ona uygun bir içerik sağlanabilirse...
İlk iki güne bakarak içerikle ilgili söylenebilecek şu: Radikal’i hazırlayanlar içerik kaygısı da taşıyorlar. Muhtemelen okuyucunun neyi arzuladığını da öğrenerek yola devam edeceklerdir.
Batı’da üçük ebatlı gazeteler son yıllarda geleneği zorlamaya başladı, özellikle de gazeteciliğin doğduğu ülke olan İngiltere’de... Daha hafif gazetelerin boyutu sayılan ’tabloid’ ciddi gazetelerin de tercihi haline geliverdi. Bugün Guardian, Independent ve Times gazetelerini alışılmış büyük boyuyla da bulabiliyorsunuz bayilerde, metroda daha rahat okuyabileceğiniz küçük ebadıyla da...
Ne zaman İngiltere’ye yolum düşse, bayiden küçük boylu gazeteleri almayı tercih ediyorum. Radikal’in boyu benim için bir nakise değil yani.
Yalnızca "Küçük güzeldir" inancım sebebiyle değil, hazırlayana büyük ebatlı gazeteden çok daha güzel sayfalar çizme imkânı sağladığı için de severim küçük boy gazeteyi. Daha fazla insan öyküsü sunabilir, haberi daha rahat işleyebilir, sayfaya serpiştirdiğiniz fotoğraf ve grafiklerle daha cazip sunabilirsiniz haberlerinizi. Tam sayfaya yayılan yazılar, okuru, "Beni mutlaka oku" diye kendine çağırır sanki.
Her gazetenin bir de küçük ebatlısı bizde de yayınlansa hiç tereddütsüz onu tercih ederdim. Radikal’in başarılı olmasını biraz da bu sebeple diliyorum.
’Sokak yazarlığı’ iddiasına gönlümü yatırmam hayli zaman alacağa benziyor. Keşke öyle iddialı bir konum yerine "Herkes sadece bildiği alanda kalem oynatacak, bizim yazarlarımız her konuda ahkâm kesmeyecek" denilseydi, anlayabilir, elime aldığım gazetedeki yazıları "Tamam, o tarife uyuyor" diye onaylayabilirdim.
Yeni yazarlardan Binnaz Toprak bildiği -hatta bizzat kendisinin yaygın kullanıma soktuğu- ’mahalle baskısı’ konusunu işlemiş, ama bunu yapmak için evinden dışarı çıktığını sanmıyorum. Eski yazarlardan Tarhan Erdem de seçmen eğilimlerinin anlamını işlemiş yazısında; bütün yaptığı ofisindeki dolaptan araştırmalara göz atmak olmuş...
Olsun, benim için ikisinin yaptığı da makbul.
Her gün verilen ’Hayat’ eki de, ekin gazetenin içine yerleştirilmesi de doğru tercihler. Radikal’e biraz fazlaca ’Guardian’ sosu veren yazı karakterini bile hoş görebildim.
Tamer Korkmaz’ın ’ilk nüshalar koleksiyonu’nda kalmayacağına inanıyorum Radikal’in. Serpilsin ve uzun ömürlü olsun.
Taha Kıvanç/Yeni Şafak
Bizim Tamer Korkmaz’ın yayınlanmış her gazetenin ilk nüshalarından oluşan bir koleksiyonu vardır. Son otuz yıl içerisinde diyelim. O kadar süre boyunca çıkmış gazetelerin bir çoğu bugünleri göremedi; hâlâ yayınını sürdürenler herhalde iki elin parmakları kadardır.
Koleksiyon âdetim olmasa da her yeni yayınlanan gazete beni müthiş heyecanlandırır. Bir kere, mesleki açıdan "Acaba yeni-yepyeni bir şeyle karşılaşacak mıyım?" heyecanı tutar beni. Ayrıca o kadar insanın emeği, ondan çok daha fazla insanın karnının doyması, onbinlerce okurun zihninin açılması anlamına da gelir yeni gazete...
Konumuz Radikal olduğu için bir sebebim daha var: Eyüp Can’ın da başarılı olmasını yürekten istiyorum. İddialı genç bir insan, meslek aşkı yerinde ve dünyayı yakından takip ediyor; biri gazetecilikte bir şeyler yapacak ve çığır açacaksa o kişi pekâlâ Eyüp Can olabilir. Kendisiyle yapılan mülâkatlarda "Yapacağım" diyor ve çığır açmaktan bahsediyor.
Yenilenmiş Radikal’de henüz ’çığır açma’ anlamına gelecek fazla bir özellik yok, ama ben yine de elime aldığımda heyecan duydum. İlk günkü hislerim ikinci gün biraz daha yoğunlaştı. Dün baktım, "Üçüncü günkü Radikal daha iyi olacak, göreceksiniz" diyor Eyüp Can.
"Her gazetenin ilk nüshası kötüdür" diye bir tespitim var benim. Hazırlık süresi ne kadar uzun tutmuş olursa olsun, ilk günün acemiliği her seferinde kendini gösterir çıkan üründe. Bir şeyler unutulur, bir şeyler fazladan gazeteye girer. Künyesiz çıkan gazete bile görmüşümdür; son dakikaya kadar kimsenin aklına gelmediği için...
Dün elime aldığım Radikal ilkinden çok daha iyiydi.
Toplu taşım araçlarının yaygın kullanımda olduğu, halkın gazete okumasını sevdiği ülkelerde tutulan küçük ebat bizde bir türlü beğenilmedi. İyice gençliğimde ’Son Haber’ gazetesiyle Günaydıncılar denediler, tutturamadılar. Yakınlarda bir-iki deneme daha; olmadı, yaşatılamadı.
Radikal normal boy gazetenin yarısını sayfa olarak kullanıyor; mesleki deyimle ’tabloid’ değil, ama ona en yakın ebat bu. Hem dergi havasında, hem gazete. Ev veya ofis rahatlığında elde hafif kalsa da, yolda veya dar mekânlarda tercih sebebi olabilir. Tabii, ona uygun bir içerik sağlanabilirse...
İlk iki güne bakarak içerikle ilgili söylenebilecek şu: Radikal’i hazırlayanlar içerik kaygısı da taşıyorlar. Muhtemelen okuyucunun neyi arzuladığını da öğrenerek yola devam edeceklerdir.
Batı’da üçük ebatlı gazeteler son yıllarda geleneği zorlamaya başladı, özellikle de gazeteciliğin doğduğu ülke olan İngiltere’de... Daha hafif gazetelerin boyutu sayılan ’tabloid’ ciddi gazetelerin de tercihi haline geliverdi. Bugün Guardian, Independent ve Times gazetelerini alışılmış büyük boyuyla da bulabiliyorsunuz bayilerde, metroda daha rahat okuyabileceğiniz küçük ebadıyla da...
Ne zaman İngiltere’ye yolum düşse, bayiden küçük boylu gazeteleri almayı tercih ediyorum. Radikal’in boyu benim için bir nakise değil yani.
Yalnızca "Küçük güzeldir" inancım sebebiyle değil, hazırlayana büyük ebatlı gazeteden çok daha güzel sayfalar çizme imkânı sağladığı için de severim küçük boy gazeteyi. Daha fazla insan öyküsü sunabilir, haberi daha rahat işleyebilir, sayfaya serpiştirdiğiniz fotoğraf ve grafiklerle daha cazip sunabilirsiniz haberlerinizi. Tam sayfaya yayılan yazılar, okuru, "Beni mutlaka oku" diye kendine çağırır sanki.
Her gazetenin bir de küçük ebatlısı bizde de yayınlansa hiç tereddütsüz onu tercih ederdim. Radikal’in başarılı olmasını biraz da bu sebeple diliyorum.
’Sokak yazarlığı’ iddiasına gönlümü yatırmam hayli zaman alacağa benziyor. Keşke öyle iddialı bir konum yerine "Herkes sadece bildiği alanda kalem oynatacak, bizim yazarlarımız her konuda ahkâm kesmeyecek" denilseydi, anlayabilir, elime aldığım gazetedeki yazıları "Tamam, o tarife uyuyor" diye onaylayabilirdim.
Yeni yazarlardan Binnaz Toprak bildiği -hatta bizzat kendisinin yaygın kullanıma soktuğu- ’mahalle baskısı’ konusunu işlemiş, ama bunu yapmak için evinden dışarı çıktığını sanmıyorum. Eski yazarlardan Tarhan Erdem de seçmen eğilimlerinin anlamını işlemiş yazısında; bütün yaptığı ofisindeki dolaptan araştırmalara göz atmak olmuş...
Olsun, benim için ikisinin yaptığı da makbul.
Her gün verilen ’Hayat’ eki de, ekin gazetenin içine yerleştirilmesi de doğru tercihler. Radikal’e biraz fazlaca ’Guardian’ sosu veren yazı karakterini bile hoş görebildim.
Tamer Korkmaz’ın ’ilk nüshalar koleksiyonu’nda kalmayacağına inanıyorum Radikal’in. Serpilsin ve uzun ömürlü olsun.
Taha Kıvanç/Yeni Şafak