"FIRAT SARI'NIN GELİRİ 400 BİN TL AMA GİDERİ 500 BİN TL"
Sarı hakkındaki suçlamalara yanıt verirken, avukatı skandal ifadeler kullandı. Fırat Sarı'nın avukatı, müvekkilinin aylık gelirinin 400 bin TL olmasına rağmen giderinin daha fazla olduğunu savundu. Avukat, "Fırat Bey'in geliri 400 bin TL, ancak gideri belki 500 bin TL. Ailesinden destek alıyor. Başkasından aldığı paralara yönelik sorular gıcık sorulardır. Ben de büromda çalışanlardan alırım." dedi.
Gazeteci Rojda Altıntaş ve Emrullah Erdinç'in aktardığına göre; Mahkeme Başkanı tarafından Sarı'ya sorular yöneltilmesiyle savunma başladı:
"HAYATA DAİR UMUDUM KALMADI, HER ŞEYİ ANLATMAK İSTİYORUM"
Mahkeme başkanı: Hakkında "Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "Nitelikli dolandırıcılık", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" ve "Resmi belgede sahtecilik" suçlamaları var. Bunlara ne diyeceksin?
Fırat Sarı: Söküle söküle ben hiç kaldım kamuoyu önünde. Avukatlarıma dedim ya ben strateji istemiyorum her şeyi anlatmak istiyorum.
Sayın başkan yaklaşık 2 ay önce savcı tehdit olayından sonra kamuoyunda yoğun tepkiler artınca avukatlarım ayrıldılar. Bir süre önce memleketimden 2 avukat geldi onlar katılmak istedi ama hazır olmadıklarını söylediler. Ben bu olaylar çıktığından beri tek amacım maddi gerçeğin ortaya çıkması için elimden geleni yapmak. O yüzden savunma yapmak istiyorum.
Bu iddianame kapsamında olan bir şey değil, özellikle davacı tehdidinden dolayı toplumun etkilendiği bir durum oldu. Buraya gelmek çok istedim ama hayata dair pek umudum kalmadı. Öyle şeyler çıktı ki, akış hayal gücüne sığmayacak durumlara vardı.
Bütün hesaplarıma bakılsın. Sümeyye ve Mehtap dün söylediler, benim onlara borcum var. Çok fazla para harcıyorlar diye, para kontrolleri olsun diye para alırdım.
İnsanı varlık yapan ne kadar değer varsa hepsi üzerimden alındı. Ben bir hiç kaldım.
"ÖRGÜTÜ BENİM KADAR İYİ KİMSE BİLEMEZ"
1975 Bingöl doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi orada tamamladım. 17 yaşımda tıp fakültesine girdim. Üniversitede bir yürüyüşe katıldım, bu nedenle 4-5 yıl cezaevinde örgüt üyeliğinden yattım. 16-17 yaşlarında çocukların ölüm orucu yaptığı dönemde bulundum. Örgütü benim kadar iyi kimse bilemez. Daha sonra ayrıştım ve güvenlik güçleriyle görüşmeye başladım. FETÖ dönemine kadar devletle bağlantım vardı.
Zorunlu hizmetimi Esenyurt Devlet Hastanesi'nde yaptım. Orası, bir hekimin günde 100'ün üzerinde hasta baktığı bir yer. Zorunlu hizmetten sonra 2018 yılında Reyap Hastanesi'nde işe başladım. Reyap Hastanesi'nde çalışınca Esenyurt Hastanesi'nde bir geçmişim vardı.Esenyurt, İstanbul'un en büyük ilçes
i. Orada çok fazla tıp merkezi var. Halkın sosyoekonomik seviyesi düşüktür. Mesela bir gebe sadece doğum yapacağı zaman, suyu geldiğinde en yakın tıp merkezine gider. Doğum yapan bir annenin bebeğinin ne durumda olacağını kestiremezsiniz. Bebek kötü olunca da bir an önce sevk etmek isterler.
Önce işletme nedir diye baktığımda, sadece yenidoğan değil, kulak burun boğaz, göz, fizik tedavi... Hatta fizik tedavi, en çok işletmenin olduğu bölüm. Bu yola baktığımda yapabilir miyim diye düşündüm ve böyle başladım.
Sözleşmelerle ilgili ne varsa bana her şeyi sorabilirsiniz, her şeyi size detaylı anlatacağım. İlker Gönen ile tanıştık. Kendisi de nasıl tanıştığımızı anlattı. O da benim gibi çalışmayı seven bir insandı.
Bu operasyon süresince A Hastanesi dahil birçok hastaneden teklif aldım ama "Yoğunuz" diyerek kabul etmedim. Özel sağlıkta her yerde olan bir durum bu.
ÖZEL HASTANELERDEKİ İŞLETME SİSTEMİ
Hastaneler neden işletme istiyor? Onu da anlatayım. Çalışan hemşire ve hekim bulmak zor. Diğer konu ise bunların ücretiyle ilgili. Özellikle hemşirelerin maaşlarında bir sorun var. Maaşlar genelde asgari ücretin biraz üzerinde. Aldıkları büyük sorumluluklara rağmen yargılanan hemşireler asgari ücretten biraz fazlaya çalışıyor. Birine fazla maaş verdiğinde bu sefer iş ortamındaki denge bozuluyor.
Diğer yandan hasta sorunu var. Ben özel hastanelerden yanayım. Bu yerler insan sağlığını önemsiyor ama aynı zamanda para kazanmak istiyorlar. Doğru yönetilmeleri de çok önemli çünkü küçük bir olay bile korkunç boyutlara ulaşabiliyor.
İstanbul'da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu. Sözleşme ise 'hizmet işbirliği sözleşmesi' olarak adlandırılıyor. Bu sözleşmeyle her şey hastaneye aitti; doktor, hemşire vs. tamamen hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışıyordu. Bu sistemi ben keşfetmedim, bu sistem zaten vardı.