Yeni Yılda Medya Temennileri!..
Medyaradar medya analisti Atilla Akar, 2016’ya ait gerçekleşmesini umduğu “medya temennileri”ni sıraladı…
Yeni yıl psikolojisine girdik mi bilmiyorum. Belediyelerin oraya
buraya kondurduğu süslü ve ışıltılı taklara, mağazaların
vitrinlerine bakılırsa çoktan girdik galiba. Ben kişisel düzeyde
henüz bu duyguya kapılamasam bile yeni yılda medyada ne gibi
beklentilerim olduğunu temenni düzeyinde ifade etmeye
çalışayım.
Tabii herkes kişisel ya da toplumsal beklentilerini gücü ve
imkânları doğrultusunda yüksek veya düşük tutabilir. Ben ise
alanımı dar tutup, -mecburen-medya ile sınırladım. (Zaten Rio
Karnavalı’na gitmek, pilotluk dersi almak, dünyanın belli yerlerini
gezmek, vb gibi hedeflerimi çoktan iptal ettim.) Elbette isteyen
alanını daha geniş tutup başka alanlara da sıçrayabilir. Fantastik
çizimlerde olduğu gibi yeni yılda şömine önünde, on geyik gücünde
çalışan uçan arabasına binmiş, torbasından hediyeler saçan Noel
Baba’yı bekleyecek halim yok!
Muhakkak ki gene de biz beklentilerimizi iyi tutmaya gayret
gösterelim…
1) Medya camiasında artık bir tür “canavarlaşma
hali” olarak gördüğüm, ister “yandaş” ister “karşıt” mahreçli,
zirve yapan kıyıcılıkların son bulmasını temenni ediyorum.
2) Bütün bunlar çok “siyasi” ve “idealist”
gerekçeler altında yapılsa da gerçekte artık “Patolojik bir vaka”
ya dönüşen, neredeyse herkesi kapsama alanına alan, iyice bezdiren
arızalı “halet-i ruhiye” nin nihayete ermesini ümit ediyorum.
3) Aynı psikolojiye bağlı olarak yükselip, adeta
normalleşen “tetikçilik” olgusunun, “hedef göstermeler”in, kişilik
infazlarının, zihinsel fişlemelerin, yüksek perdeden karalamaların
gündemden düşmesini bekliyorum.
4) Medyada görev alacakların, yazarlık
yapacakların öncelikle bir ”Kemaliyet testi”nden geçirilmesini
öneriyorum.
5) Benim açımdan tüm bombalardan daha tehlikeli
tahrip gücü yüksek, “ego patlaması”na uğramış, kibri tavan yapmış,
burnundan kıl aldırmayan adamların, “kifayetsiz muhterisler”in
benden uzak olmalarını Allah’tan diliyorum.
6) Agresiflikte zirve yapan “medya dili”nin
kendini yeniden gözden geçirmesini bekliyorum. (Dillerini eşek
arısı soksun!)
7) Hangi cenahta olursa olsun, sırf “benim adamım
“, “bana yakın” diye yetersiz, sığ kişilerin köşe yazarı olarak
“kondurulması”ndan vazgeçilmesini bekliyorum.
8) “Dini” ya da “Ladini” (dindışı) her tür
bağnazlığın, fikirlere ipotek koyuculuğun, tahammülsüzlüğün son
bulmasını diliyorum.
9) Taraflı manşetlerin, sinsi spotların, kurnaz
resim altlarının ve tüm ajitasyon-propaganda-yönlendirme amaçlı
sözüm ona “habercilik”lerin kesilmesini arzu ediyorum.
10) Herkesin “görmek istediğini gören”, “duymak
istediğini duyan” bir dürtüye göre tavır alma hastalığından
kurtulmasını ve acilen şifa bulmasını diliyorum.
11) Erdoğan’a olan nefretini “Türkiye nefreti”ne
kadar çeken, uzatan “Erdoğan gitsin de isterse Türkiye batsın”cı
yaklaşımların nasıl bir tuzağa düştüklerini anlamalarını
bekliyorum.
12) Tavrını şu veya bu siyasi lidere göre değil,
vicdanına, doğru bildiğine, olması gerekene göre ayarlayan, asıl
sorumluluğunun ülkeye, topluma, millete olduğunu unutmayan kalemler
görmek istiyorum.
13) Avamlaşmanın ve vasatlaşmanın tipik
kurumlaşması anlamına gelen Ak veya kara her renkten tüm
”troller”in piyasadan silinmesini hayal ve talep ediyorum.
14) Medyada –halen kaldıysalar- işinin hakkını
veren, zeki, bilgili, edep ve öngörü sahibi insanlara daha fazla
yer verilmesini, önlerinin açılmasını, sahip çıkılmasını,
çapsızların ise tasfiye olmalarını bekliyorum. (“Olmayacak duaya
amin demek” gibi olsa da!)
15) Tornadan çıkmış gibi, habire papağan misali
ezberletileni sayıklayan, farklı hiçbir yaklaşım geliştiremeyen,
blok tavır içindeki kesimlerin medyadan silinmesini ümit
ediyorum.
16) Buna bağlı olarak okurlarını “müşteri” gibi
gören, o yüzden esnaf kafasıyla nabza göre şerbet verme peşine
düşen klişeci yazarlar görmek istemiyorum.
17) Umarım herkese eşit mesafede, saçma kamplaşma
ve kavgalardan uzak, sadece ve gerçekten haberciliğini yapan,
“filancaların sesi” olmayan, her tür görüşten yazarlara yer veren
bir gazete çıkar ve bende orada yazmaya başlarım.
18) Şartlı reflekslerle hareket eden, futbol
holiganı düzeyinde tepki veren, şu veya bu kesimin fanatiği,
haddini bilmez, eleştiriyi küfretmek zanneden, yazara terbiyesizce
ayar atmaya kalkan, hoşuna gitmeyen her fikre saldıran, faşizan
karakterli (sağ-sol fark etmez!), ne denildiğini anlamayacak kadar
saplantılı tabiatlı, mürekkep yalamış olsalar dahi gerçekte
düşünmeyi bilmeyen okurlar görmek istemiyorum.
19) Yazarların, gazetecilerin sırf düşünce yahut
yazdıklarından ötürü “terörist” veya “ajan” muamelesi görmedikleri
bir siyasi iklim umuyorum.
20) “Medyada normalleşme”nin “Türkiye’nin
normalleşmesi”ne bağlı olduğunu görüyor ve bu normalleşmenin tüm
kesimlere yaygın biran önce gerçekleşmesini bekliyorum. (Zor be
canım!)
21) Çok kişisel bir temenni olarak Milli
Piyango’da “Yılbaşı Büyük İkramiyesi” umarım bana çıkar. Okyanus’ta
ıssız bir ada satın alırım. Etrafını dikenli teller, makineli tüfek
yuvaları ve mayınlarla çevirir, “İnsan denen zararlı mahlukat
giremez” tabelası asıp, kalan ömrümü keyfimce ve sakince geçiririm.
Ve bir daha da bunları düşünmek ve yaşamak zorunda kalmam!
Bu kadar beklenti fazla bile…
2016’da herkese, mutlu, sağlıklı, sevdikleriyle birlikte keyifli
günler dilerim…
15.12.2015.
[email protected]