Yeni Şafak'tan bomba iddia: IŞİD'in yeni hedefi Türkiye olacak!
Yeni Şafak Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, IŞİD'in yeni hedefi Türkiye olacağını iddia etti.
Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, “IŞİD’in
ilk hedefi Şiiler’di. Suriye ve Irak’ta İran etkisine karşı
harekete geçmişlerdi. Sünniliği kullanıyorlardı. Bir anda strateji
değişti, örgüt Sünni Kürtlerin üzerine yöneltildi. Bu, şaşırtıcı
bir durumdu ve şu ana kadar bu değişikliğin sağlıklı bir
açıklamasına rastlamadım” dedi.
Karagül yazısında, “Şimdi, ilk söylemem gerekeni son söyleyeyim:
Bütün bölgeye yönelen IŞİD’in Türkiye’yi de vurması kuvvetle
muhtemel. Açıkçası yukarıdaki haritadan hareketle ben böyle bir
saldırı endişesi taşıyorum. Önümüzdeki aylarda, IŞİD’in Kürtlere
yöneltildiği gibi, Türkiye’ye de yöneltileceğini, Türkiye’yi de
hedef alacağını düşünüyorum” ifadelerine yer verdi.
İbrahim Karagül’ün Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (18 Şubat 2015)
nüshasında yayımlanan, “IŞİD Türkiye’yi vurabilir” başlıklı yazısı
şöyle:
‘IŞİD Türkiye’yi vurabilir’
IŞİD, esir aldığı Ürdünlü pilot Muaz Kasesbe’yi, bir kafesin içinde
yakarak öldürdü. Bu vahşet gösterisi karşısında dünyanın nutku
tutuldu. Ürdün Kralı Abdullah çıldırdı, “onları bitirinceye kadar,
mermilerimiz ve yakıtımız tükeninceye kadar saldıracağız” dedi.
“Eyvah” dedim o an, Ürdün’ü tuzağa çekiyorlardı çünkü. Pilotun
öldürülme biçimi tamamen Ürdün’ü provoke etmeye dönüktü ve Kral
yemi yutmuştu. Ürdün, IŞİD üzerinden savaşa çekilecek,
istikrarsızlık bu ülkeye ihraç edilecekti.
Saldırılar başladı, birkaç gün haber oldu, Ürdün kamuoyu teskin
edildi ve ortam sessizleşti. Muhtemelen Kral, IŞİD’i tek başına yok
etmeye gücü yetmeyeceğini biliyordu ya da tuzağı görmüş, bataklığa
çekildiğini anlamıştı. Ancak Ürdün için IŞİD tehlikesi hala devam
ediyor.
Çünkü bütün bölgede örgütler üzerinden bir senaryo uygulanıyor,
geleceğin bölge haritası üzerinde taslak çalışmaları yapılıyor. Bu
yeni duruma ısrarla dikkat çekmeye çalışıyorum ancak yeterince
anlaşılabildiği kanaatinde değilim. Çünkü Türkiye’de herkes,
genelde tek bir örgüt, tek bir olay veya ülke üzerinde
yoğunlaşıyor, haritanın tamamını görmekten uzak bir seyir izliyor.
Bu da, yaklaşan büyük tehlikeyi, istikrarsızlık fırtınasını
anlamamızı zorlaştırıyor.
Bir örnek daha vereyim:
Mısır Libya’yı neden vurdu!
Yine IŞİD, 12 Şubat’ta 21 Mısırlı Kıpti’yi kaçırdı. Ardından bu 21
kişiyi öldürdü ve infaz görüntülerini servis etti. Kıptiler, Mısır
nüfusunun önemli bir bölümünü teşkil ediyor. Hüsnü Mübarek’i
deviren olaylar başlamadan hemen önce, ülkenin her tarafında
bombalar patlamış, Müslüman-Hristiyan veya Arap-Kıpti iç savaşı
çıkarmak için ortam hazırlanmıştı. Daha sonra bu bombaları
patlatanların İsrail istihbaratına mensup kişiler olduğu ortaya
çıktı, tutuklamalar oldu.
Mısır tarihinin ilk demokratik dönüşümünü askeri darbe ile durduran
Cunta lideri Sisi, IŞİD’in bu görüntüleri servis etmesinden sonra
Libya’ya saldırdı. Mısır savaş uçakları, Libya’da belirlenen
mevzileri vurdu, intikam saldırıları başlattı.
Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden bu yana kaostan kurtulamayan
Libya’da bir yandan örgütlerin gücü artarken diğer yandan ABD
destekli emekli General Halife Hafter öne çıkarılıyor. Hafter ile
Sisi arasındaki dayanışma ise oldukça dikkat çekici. Sözü gelmişken
not edeyim, bu gidiş Libya’nın parçalanmasına kadar uzanacak
gibi.
Sisi Libya’yı bombalamakla yetinmedi, BM’ye çağrı yaparak bir
uluslararası koalisyon istedi. Ayrıca İtalya’ya Libya’yı birlikte
vurma önerisi getirdi.
Buradan iki sonuç çıkıyor: Mısır; ABD ve Avrupa’nın desteklediği
askeri darbe ile demokratik dönüşümü şimdilik durdurdu. Arkasındaki
bu güçler, bölgenin demokratikleşmesinden büyük tehdit hissetmiş
olmalılar ki, cunta yönetimini bölgede model olarak öne çıkarmaya
başladı. Mısır tipi yönetim tarzı, bölgenin diğer monarşilerine de
oldukça uygun bir yapıydı. Çünkü bu yönetimler, demokratik tehdidi
ortadan kaldırmak için bütün bölgede etkili olan Müslüman
Kardeşleri bir uluslararası konsensüs ile tasfiye ederken IŞİD gibi
bir yapılanmanın önünü alabildiğine açtı.
IŞİD üzerinden büyük bir tuzak kuruldu
Yine aynı noktaya geldik. Örgütler üzerinden bölgesel senaryonun
Mısır/Libya ayağı bu şekilde belirginleşiyor. Buradan şunu
söyleyeyim: Her ne kadar Cunta yönetimi, bu hareketiyle IŞİD’e
karşı Batı’nın desteğini aldığını düşünüyorsa da, o da Ürdün gibi
tuzağa çekiliyor. Bir taraftan Sina’daki çatışmalar diğer taraftan
Libya üzerinden başlatılan savaş senaryoları Kahire’yi örgütler
üzerinden istikrarsız bir alana sürüklüyor.
ABD ve Avrupa ne mi yapıyor? Hem IŞİD üzerinden Müslüman
Kardeşler’in etkisini kırıyor, bu yönüyle bölgenin baskıcı
rejimlerinin gözüne giriyor, bir yandan da aynı rejimleri IŞİD
üzerinden çözmeye dönük bir program uyguluyor.
Dikkat edin, Suriye’de etkin olan örgüt hemen sonra Irak’ta bir
numaralı belirleyici güce ulaştırıldı. Ardından Ürdün’e ve Lübnan’a
yöneldi. Şimdi Libya ve Mısır bölgesinde etkili oluyor. Çok yakın
zamanda Yemen’de ve birkaç ülkede daha bunu görebiliriz. Finali ise
S. Arabistan olacaktır. Riyad yönetimi, Müslüman Kardeşler
düşmanlığı yüzünden hem IŞİD üzerinden hem de İran tarafından
tuzağa düşürüldü bile.
Müslüman Kardeşler kuşağı
IŞİD kuşağına dönüştürüldü
Yıllardır “Sudan’dan Suriye’ye tadar Müslüman Kardeşler Kuşağı”
diyerek, bölgesel değişimin motor gücünün Müslüman Kardeşler
olacağını yazdım. Çünkü bu geniş coğrafyada, varolan rejimlere
muhalif tek ve en güçlü yapı onlardı. Garip biçimde ABD, Avrupa ve
bölgedeki rejimler, Müslüman Kardeşleri bütün bu bölgede tasfiye
etmeye başladılar. Bu boşluğu aynı bölgeye yayılan IŞİD doldurur
oldu.
Müthiş bir plan bu..
21. yüzyıla dönük derin bir proje. Özgürlükçü muhalefet yerine
şiddet ve dehşeti öne alan bir örgüt veya anlayış bütün bölgede
kitleselleştiriliyor. Coğrafyanın uyanışı, dönüşümü, aydınlanması
bu şekilde kör bir karanlığa mahkum ediliyor.
Örgütler üzerinden coğrafyayı istikrarsızlaştırma, kaosa sürükleme,
ülkeleri ve toplumları çözme, ayrıştırma tehlikesine dikkat
çekiyorum. Çok büyük bir tehlike geliyor, maalesef pek kimse bunun
farkında değil. Mesele IŞİD değil, bu örgüt üzerinden bir
anlayışın, bölgesel ölçekte bir çözülme stratejisinin uygulanıyor
oluşudur.
Örgütün yeni hedefi Türkiye olacak
IŞİD’in ilk hedefi Şiiler’di. Suriye ve Irak’ta İran etkisine karşı
harekete geçmişlerdi. Sünniliği kullanıyorlardı. Bir anda strateji
değişti, örgüt Sünni Kürtlerin üzerine yöneltildi. Bu, şaşırtıcı
bir durumdu ve şu ana kadar bu değişikliğin sağlıklı bir
açıklamasına rastlamadım.
Şimdi, ilk söylemem gerekeni son söyleyeyim: Bütün bölgeye yönelen
IŞİD’in Türkiye’yi de vurması kuvvetle muhtemel. Açıkçası
yukarıdaki haritadan hareketle ben böyle bir saldırı endişesi
taşıyorum. Önümüzdeki aylarda, IŞİD’in Kürtlere yöneltildiği gibi,
Türkiye’ye de yöneltileceğini, Türkiye’yi de hedef alacağını
düşünüyorum.
Birileri Türkiye’yi bu örgüt üzerinden sınayacak. Herkes çok
dikkatli olmalı...