21 Eki 2018 15:19 Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:56

Yeni Şafak'ta kriz çıkartacak 'Kaşıkçı' yazısı! Yasin Aktay'a 'içeriden' çok sert daldı!

Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülen Cemal Kaşıkçı tartışılmaya devam ediliyor.

Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni ve Yeni Şafak Gazetesi yazarı Hasan Öztürk köşesinde konuyla ilgili olarak dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Kaşıkçı'nın evlenmesinin bir proje olduğunu ileri süren Hasan Öztürk, "Yaşananları hatırladıkça, Kaşıkçı’nın çok bilinçli bir şekilde İstanbul’a yönlendirildiğini de hatırlamak gerekiyor. İstanbul’da ev bile aldırmışlar… Ve 'Evlenip yuva kurma fikrini' bile ona empoze etmişler" diye belirtti.

Hasan Öztürk'ün, "Cemal Kaşıkçı’nın Türkiye’deki arkadaşları ile Suudi Arabistan arasında nasıl bir husumet var onu da bilmiyoruz" sözleri ise dikkat çekti. Cemal Kaşıkçı konsolosluktan çıkmayınca, nişanlısı Hatice Cengiz'in, Kaşıkçı'nın talebi doğrultusunda AKP'li Yasin Aktay'ı aradığı ifade edilmişti. Yani, Cemal Kaşıkçı'nın kaybolduğunu ilk haber alan ve yetkilileri haberdar eden isimlerden biri de, Kaşıkçı’nın arkadaşı AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay'dı...

Hasan Öztürk'ün, “Cemal Kaşıkçı'nın Türkiye'deki arkadaşları" diyerek işaret ettiği, ancak isim vermediği ilgili satır, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı ve Yeni Şafak’ın bir diğer yazarı olan Yasin Aktay'a gönderme olarak yorumlandı.

Öte yandan, Hasan Öztürk'ün bu sözleriyle, Kaşıkçı'nın bir diğer yakın arkadaşı olan Türk-Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı'yı da kastettiği yorumları da yapıldı.

İşte Hasan Öztürk'ün "Kaşıkçı vak’asında at izini it izine kimler karıştırmak istedi?" başlıklı o yazısı:

"Kafamdan bir türlü atamadığım sorular var. O soruların bir kısmına cevaplarım hazır. Ama bazılarınaysa cevap bulmakta gerçekten zorlanıyorum.

Çünkü, Cemal Kaşıkçı cinayetinde birileri 'at izini it izine karıştırmak' için epeyce mesai harcıyor!

Suudi Arabistanlı bir gazeteci, bir aydın bir istihbaratçı Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda katledildi. Bu korkunç bir cinayettir. Bir trajedidir. Bir skandaldır. Nokta..!

Ama

Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nda katledilmesi hadisesi aynı zamanda bir turnusol kâğıdı işlevi de gördü.

Bu olay üzerinden Türkiye, Suudi Arabistan ilişkilerini belirlemek isteyenler çıktı gördünüz mü?

Devletin kendileri gibi refleks vermesini isteyen, Türkiye’de öbeklenmiş bir takım Arapların para ve siyasi nüfuz ile güç devşirdiğini sananlar bu işte rol almaya çalıştı fark ettiniz mi?

Türkiye ile Suudi Arabistan’ın arasının bozulması, diplomatik ilişkilerin tamamen kesilmesi kimin işine gelirdi acaba!

Ya da meselenin sadece iki ülke meselesi halinde tartışılması?

Türkiye şayet teenni ile hareket etmeyip, meseleyi sadece Türkiye’nin meselesi olarak algılasaydı neler olurdu acaba?

Ama, 'devlet aklı' diyebileceğimiz 'teenni' ile hareket biçimi bu olayda o kadar çok hissedildi ki… Sonunda ne içeridekilerin ne de dışarıdakilerin tazyiki işe yaradı!

Türkiye’yi kendi çıkar ve amaçları için yönlendirebileceğini sananlar bu vahim hadiseyi istismar etti!

Meseleyi tek başına Türkiye meselesi haline dönüştürmek istedi. Ama avuçlarını yaladı.

İlk günlerde, olay Türkiye’ye fatura edilip, 'güvensiz ülke' algısı üretilmek istendi.

Bugünse mesele uluslararası boyuta taşındı. Bu da devletin kamu diplomasisindeki ve halkla ilişkilerdeki başarısıdır.

Olayın yaşandığı ilk günden bu yana, histerik bir şekilde, iki devleti karşı karşıya getirmek istediler.

Amaçlarının ne olduğunu yakın bir gelecekte göreceğiz. Şükür ki başaramadılar.

TRUMP, ADAMI VELİAHT PRENSTEN VAZ GEÇER Mİ?

Suudi Arabistan’ın kendi başına irade koyabileceği alanın darlığını unutmadan, bu olaya bakmakta yarar vardır. Veliaht Prens Selman’ın fevri davranışlarının bu olayda etkisi tartışılmaz.

Ancak onun arkasında hâlâ büyük bir koruyucu güç olarak duran Trump ve avanesi duruyor.

Bunu nasıl görmezden gelebiliriz?

Trump, bizzat Suudi Arabistan’ın veliaht prensliğine atadığı Selman’ı bu olay üzerinden yemeye pek niyetli görünmüyor.

Bunu kendi çıkarları için kullanacak, Suudi Arabistan’a milyarlarca dolar haraç kesecektir.

Veliaht Selman bir süre daha geceleri yatağa yatarken, 'Sabah azledilir miyim' endişesiyle uykusuz kalabilir. Amerikan yönetiminin şu anki pozisyonu ise, 'daha fazla haraç' karşılığı veliahdın arkasında durma şeklinde.

KAŞIKÇI İSTANBUL’DA HANGİ STATÜ İLE KALIYORDU?

Yaşananları hatırladıkça, Kaşıkçı’nın çok bilinçli bir şekilde İstanbul’a yönlendirildiğini de hatırlamak gerekiyor.

İstanbul’da ev bile aldırmışlar… Ve 'Evlenip yuva kurma fikrini' bile ona empoze etmişler.

Cinayeti azmettirenlerle onu İstanbul’a yönlendirenler arasında ne tür bir bağ var onu henüz bilmiyoruz.

Ama meseleyi Türkiye meselesi haline dönüştürmek isteyenlerle, cinayeti azmettirenlerin ister istemez aynı çıkara hizmet ettiği de aşikâr.

Cemal Kaşıkçı’nın Türkiye’deki arkadaşları ile Suudi Arabistan arasında nasıl bir husumet var onu da bilmiyoruz.

Tek başına, Cemal Kaşıkçı’nın Veliaht Selman’a muhalif olması… Ya da Suudi Arabistan’ın antidemokratik yapısı bu husumeti izah edilebilir mi, bilemiyorum.

Bu husumet sadece Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili mi yoksa, çok daha başka bir şey mi, zamanla öğreniriz inşallah.

Kafamı karıştıran meselelerden biri de Kaşıkçı’nın Amerikan vatandaşı olup olmadığı meselesi.

Neden kimse bu konuyla ilgilenmiyor? Amerikan vatandaşı olduğuna ilişkin haberler okudum. Bazı kaynaklarım da 'vatandaş' olduğunu söylüyor, bazılarıysa oturma izninden söz ediyor.

Peki Kaşıkçı’nın Türkiye’deki statüsü ne acaba?

Nişanlısının Türk vatandaşı olması dışında, Kaşıkçı Türkiye’de hangi statü ile kalıyordu, bunu hiç merak ettiniz mi?

Son bir soru: Türkiye’yi doğrudan Suudi Arabistan devleti ile karşı karşıya getirmek isteyenlerin, hatta tüm ilişkileri kesip, diplomatların tamamının sınır dışı edilmesi gerektiğini tavsiye edenlerin bu tavsiye ile coğrafyamıza, İslam dünyasına ne tür katkı sağlayacaklardı acaba?

Takip etmeye devam edeceğiz."