12 Eki 2011 14:38 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:53

YENİ ŞAFAK'IN O MANŞETİNE BASIN KONSEYİ'NDEN UYARI GELDİ!

Yeni Şafak Gazetesi'nin 18 Ağustos'ta manşetten yayınladığı haberine Basın Konseyi'nden uyarı geldi.

Konsey, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı Hamit Geylani’nin şikayeti üzerine, Yeni Şafak Gazetesi’nde 18.08.2011 tarihli nüshasının ana sayfasında “Katil Sizsiniz” başlığı ile manşetten yayınlanan haberin Basın Meslek İlkeleri’ni ihlal ettiği gerekçesiyle Yeni Şafak Gazetesi’nin “uyarılmasına” karar verdi.

Basın Konseyi'nin karara ilişkin açıklaması şöyle:

ŞİKÂYETÇİ: Hamit Geylani

Barış ve Demokrasi Partisi Eş Genel Başkanı

ŞİKÂYET EDİLENLER: Yeni Şafak Gazetesi

ŞİKÂYET KONUSU : Barış ve Demokrasi Partisi (BDP Eş Genel Başkanı Hamit Geylani, Basın Konseyi’ne yapmış olduğu 19.08.2011 tarihli şikâyet başvurusunda, Yeni Şafak Gazetesi’nin 18.08.2011 tarihli nüshasının ana sayfasında “Katil sizsiniz” başlığı ile manşetten yayınlanan haberin, Basın Meslek İlkeleri’ni ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

Şikâyet konusu haber, Yeni Şafak Gazetesi’nin 18.08.2011 tarihli basısının ana sayfasında “Katil Sizsiniz” başlığı ile yayınlanmış ve bu başlığın hemen sağ alt kısmında BDP Grup Başkanı Hakkari Milletvekili Selahattin Demirtaş, BDP Siirt Milletvekili Gültan Kışınak, Bağımsız Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un resimlerine yer verilmiş bulunmaktadır.

17.08.2011 tarihinde terör örgütünün saldırısı sonucu Çukurcu’da 11 askerin şehit düşmesi şeklindeki elim olayı manşete taşıyan bu haberin alt başlığında ise, özetle, “Türkiye, Çukurca’da şehit düşen 11 askerimiz için gözyaşı dökerken, bu kanlı tablonun baş sorumlusu demokrasi kılıfı ile her fırsatta terörü yücelten BDP oldu. Kandil’in sözünden çıkmayan, kardeşlik projesini sabote etmek üzere her yolu deneyen, canlı bombayı “şehit” ilan eden BDP katliamların ortağı haline geldi” ifadelerine yer verilmiştir.

Haberin içeriğinde ise, yukarıda belirtilen BDP milletvekillerinin resimlerinin hemen yanında, kırmızı zemin üzerine “BDP, genel başkan yardımcısıyla hain saldırıyı kınadı. Cılız kınamanın satır aralarında yine tehditkâr ifadeler yer aldı” alt başlığının altında, özetle şu ifadelere yer verilmiştir. “BDP, söylemini “terörü” yüceltip tehdit unsuru olarak kullanma üzerine şekillendirdi. Demokratik açılım sürecinin ilk günlerinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Güzel günler olacak” derken, BDP’li Aysel Tuğluk, “Türkiye’yi çok fena günler bekliyor” ifadeleriyle tehditkâr bir üslup kullandı.

BDP, tüm adımlarını Öcalan ve Kandil’in emirleri doğrultusunda attı, Hain saldırılara insanlık adına “dur” demek ve eleştiri getirmek yerine suskunluğa büründü. Dağa eleman yetiştirdi, masum insanları katledenleri “şehit” ilan etti. Zorla kepenk kapattırıp, teröristlerin yasını tuttu”. Haberin devamı gazetenin 14-15-16. Sayfalarında verilmiş olup, bu kapsamda, 15. Sayfada “Katil Sizsiniz” başlığı tekrarlanarak, manşette yayınlanan BDP milletvekillerinin resmi bu sayfada söz konusu başlığın altında bir kez daha yayınlanmıştır. Yine 15. Sayfada, bu haberin yanında, gazetenin Yazı İşleri Müdürü Yusuf Ziya Cömert’in “BDP’nin ağzından kan damlıyor” şeklinde çok çarpıcı bir başlık taşıyan ve yine BDP’ye yönelik katı eleştirilerin yer aldığı bir köşe yazısı yayınlanmış bulunmaktadır.

Belirtilen haber ile ilgili olarak Basın Konseyi’ne başvuran BDP Eş Genel Başkanı Hamit Geylani, “Katil Sizsiniz” başlıklı bu haberde BDP milletvekillerinin resimleri yayınlanmak suretiyle açıkça hedef gösterildiğini, TBMM’De grubu bulunan bir siyasi partiyi ve onun milletvekillerini açıkça hedef göstermenin basın meslek etik kurallarıyla bağdaşan hiçbir yanı olmadığını, Yeni Şafak Gazetesinin bu haberiyle hem basın meslek kurallarını hem de hukuku ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

Hamit Geylani, şikâyet başvurusunda, “bu tür yayınlar nedeniyle Türkiye’nin yakın siyasi geçmişinde neler yaşandığı manşetlerden hedef gösterilen insan hakları savunucularının, gazetecilerin, siyasetçilerin nasıl saldırıya uğradığı halen hafızalarda tazedir. Sayın Akın Birdal’a geçmişte yapılan suikast, yine gazeteci Hrant Dink’in katledilmesi hedef gösterici bir takım yayınlar sonrasında yaşandı” ifadelerine yer vermiş ve bu konudaki hassasiyetlerle bağdaşmayan, siyasi şahsiyetleri hedef göstererek gazetecilik mesleğini ötesine geçen Yeni Şafak Gazetesi’nin, Basın Meslek İlkeleri’ni ihlal ettiği gerekçesiyle kendisine yaptırım uygulanmasını istemiştir.

ŞİKÂYET EDİLENİN YANITI: Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert’e şikâyetle ilgili bilgi veren Genel Sekreterlik mektubu 22 Ağustos 2011 tarihinde, kargo ile gönderilmiş, kargo şirketi tarafından mektubun teslim alındığı bilgisi Burak Erşen olarak bildirilmişse de kendisinden herhangi bir yanıt gelmemiştir.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ: Basın Konseyi Yüksek Kurulu (BKYK) 5 Ekim 2011 tarihli toplantısında dosyayı ele almış ve aşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır.

Ancak BKYK, bu değerlendirmeye geçmeden önce, yapılan bu şikayet bağlamında, ülkemizin kanayan yarası olan bölücü terör eylemlerini kınamayı bir yükümlülük olarak görmektedir. Terörle mücadelenin etkin bir biçimde gerçekleştirilebilmesi ve terör ortamının son bularak Kürt sorununa kalıcı bir çözüm getirilmesi, Türkiye'nin en temel önceliğidir ve bu öncelik siyaset üstü bir mahiyet arz etmektedir. Bu itibarla, başta siyasal partiler olmak üzere, Türkiye'deki tüm siyasal kurumların, ilk önce silahlı terör hareketiyle aralarına kesin bir çizgi çizmeleri ve Kürt sorununun çözümünü başta TBMM olmak üzere anayasal, demokratik zeminlerde oluşturmaları temel bir zorunluluktur. BKYK'nın, Türkiye'deki tüm siyasal kurumların bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceklerine ve Türkiye'nin bu en temel önceliğinin gereğinin yerine getirebileceğine olan inancı tamdır.

Şikayet konusu habere dönülecek olursa, bu haberin, Hakkari Çukurca’da 11 askerimizin şehit olması ile sonuçlanan elim terör saldırısının kamuoyuna duyurulması niteliği taşıması nedeniyle, son derece üzücü ve hassas bir konuyu ele aldığı ve bu yönüyle bir hayli duygusal bir psikolojik ortamda hazırlanarak, okuyucuya ulaştırıldığı kuşkusuzdur.

Bununla birlikte, haberin verilmesinde özellikle BDP’ye yönelik olarak takınılan tavrın ve kullanılan üslup ve yöntemin, haber verme ve eleştiri hakkının sınırları yönünden irdelenmesi gerekmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, çağdaş demokratik düzenlerde, halkın bilgi alma hakkı anayasal bir kuraldır ve basın da, halkın bilgi alma hakkının gerçekleştirilmesine yönelik olarak “haber, düşünce, yorum ve eleştirileri yayma hakkı”nı üstlenir. Bununla birlikte demokratik düzenlerde “haber verme/eleştiri hakkı” gibi bireylerin “kişilik hakkı” da anayasalar tarafından korunur ve bu hakka geçerlilik sağlayacak yasal düzenlemeler oluşturulur. Demokratik anayasal düzenlerde korunan bu haklar arasında bir çatışma doğduğunda ise, bu sorunun çözüme bağlanmasını sağlayacak bir denge/sentez” rejimi oluşturulması gerekir. Bu çerçevede, basın araçlarının haber verme/eleştirme haklarının kullanırken bireylerin kişilik haklarını ihlal etmelerini önlemek üzere, bu her iki anayasal hakkın sınırlarını ortaya koyan belirli ölçütler belirlenmiştir.

Ancak bu ölçütleri incelemeye geçmeden önce belirtmek gerekir ki, özellikle, Türk hukuku yönünden de bağlayıcı bir karaktere sahip olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, eleştiri hakkının bir siyasetçiye yönelmesi haline özel bir önem atfedilmektedir. Bu kapsamda, AİHM, özellikle siyasetçilere yönelik eleştiri hakkının kapsamı ve sınırları noktasında bir standart getiren Oberschlick kararında şu ifadelere yer vermektedir:

“Bir siyasetçiye yönelen kabul edilebilir eleştiri hakkının sınırları onun kamusal niteliği nedeniyle herhangi bir kişiye göre daha yüksektir. Siyasetçi, kaçınılmaz bir şekilde ve bilinçli olarak kullandığı her sözün ve girişmiş olduğu her eylemin gerek gazeteciler gerekse geniş anlamda kamuoyu tarafından dikkatle izlenmesini kabullenmiş kişidir. Bu nedenle, özellikle eleştiriye açık kamusal açıklamalar yaptığı zamanki eylem ve söylemlerine ilişkin gösterilecek tepkilere sıradan bireylere göre çok daha geniş ölçüde hoşgörü göstermek zorundadır.” (Bkz. Oberschlick v. Avusturya, Başvuru No: 11662/85, Para. 59- 63. Ayrıca bkz. Lingens v. Avusturya, Başvuru No: 9815/82, Paragraf, 37-41 ve özellikle 42...Bu konuda ayrıntılı bilgi için ise bkz. Hasan SINAR, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Uygulamasında Siyasetçilere Yönelik Eleştiri Hakkı ve Sınırları-Lindon Otchakovky ve July v. Fransa Kararı Ekseninde Bir İnceleme, Kazancı Hakemli Hukuk Dergisi, Sy: 79-80, Mart-Nisan 2011, s. 146).

Bu esaslar çerçevesinde, „haber verme/eleştiri hakkı“ ile „kişilik hakkı“ arasındaki dengeyi/sentezi kuran ölçütleri incelemeye geçecek olursak, bu ölçütlerden ilki, basın araçları tarafından açıklanan olayın, kişilere zarar verse dahi bir haber niteliği taşıması ya da daha açık bir deyişle, bu olayın kamuoyuna duyurulmasında bir „kamu yararı ve kamusal ilgi“nin bulunmasıdır. Diğer bir ölçüt ise bu haberin ilgili yayının, haberdeki olayların gerçekleştiği dönemde yapılması gerekliliğini ifade eden „güncellik“ ölçütüdür. Bir diğer ölçüt ise, haberde yeralan bilgilerin ve açıklamaların „gerçeğe uygunluğu“dur. Ancak Yargıtay uygulamasında da (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 21.03.1980 ve 1302/3719 sayılı temel içtihadı) benimsendiği üzere, burada aranan husus mutlak bir gerçeklik değil, ancak görünüşte gerçekliktir. Diğer bir ifadeyle, yapılan haberin gerçekliği, yayının yapıldığı sırada olayın beliriş şekline uygunluk anlamına gelmektedir. Nihayet, haber verme/eleştirme hakkı ile kişilik hakkı arasındaki sınırın belirlenmesinde yararlanan son ölçüt ise, yapılan haberin konusu ile o haberde kullanılan ifade biçimi arasında düşünsel bir bağlılığın bulunmasıdır(Bkz. Çetin ÖZEK, Basın Özgürlüğünden Bilgilenme Hakkına, Alfa Yayınları, 1999, İstanbul, s. 265).

Somut olayda, Yeni Şafak Gazetesi’nin manşetinde yayınlanan haberi, bu ölçütler çerçevesinde ele aldığımızda, 11 askerimizn şehit olması gibi son derece önemli ve elim bir gelişmenin kamuoyuna durulmasında kuşkusuz „kamu yararı ve kamusal“ ilgi ölçütü gerçekleşmiştir. Yine, haberin olayın hemen ardından verilmesi nedeniyle, „güncellik“ ölçütü de gerçekleşmiştir.

Bununla birlikte, „Katil Sizsiniz“ başlığı altında ve BDP milletvekillerinin resimleri ile verilen haberin „gerçeklik“ ölçütünü yerine getirdiğini söyleyebilmek kesinlikle mümkün değildir. Çünkü, 11 askerimizin şehit olması ile sonuçlanan elim saldırı, bizzat terör örgütü trarafından gerçekleştirilmiş olup, haberde resimleri verilen BDP miiletvekillerinin bu saldırının gerçekleştirilmesinde hiçbir eylemsel katkısı bulunmamaktadır. Bu açıdan, her türlü siyasi görüş ve düşünce gibi, bu milletvekillerinin temsil ettiği ideolojik temel de eleştiriden bağımsız değildir ve eleştiriye konu edilebilir. Hatta, bu ideolojik yaklaşımın bir siyasi parti çatısı altında biraraya geldiği BDP de, bir siyasi parti olarak, en ağır şekilde eleştirilebilir. Nitekim, yukarıda ifade ettiğimiz AİHM içtihatları çerçevesinde, siyasetçilere ve siyasi partilere yönelik eleştiri hakkının sınırları, üstlenmiş oldukları kamusal sorumluluk gereği çok daha yüksketir ve siyasetçiler/siyasi partiler kendilerine yönelen sert eleştirilere tahammül etmek durumundadırlar. Bu bağlamda, bireylerin bilgilenme hakkını işlevsel kılmaya yönelmiş bir basın kuruluşu olarak da Yeni Şafak Gazetesi’nin, bir siyasi oluşum olarak BDP’yi ve BDP milletvekillerinin siyasal eylem ve işlemlerini en ağır şekilde eleştirmeye hakkı vardır. Bu çerçevede, özellikle somut olayda olduğu üzere, terör örgütü saldırısı sonucu 11 askerimizin şehit olduğuna ilişkin haberi okuyucuya duyururken, terör örgütü ile arasında bir mesafe kuramadığını ileri sürdüğü BDP’Ye de eleştiri oklarını yöneltme hakkı vardır. Ancak, hiçbir basın kuruluşunun, elinde bu denli vahim bir iddiayı kanıtlayacak hiçbir bilgi/belge bulunmaksızın, bir siyasi parti mensubu olan milletvekillerinin fotoğraflarını yayınlayarak, onlara „Katil“ diye hitap etme hakkı bulunmamaktadır. Bu durum, söz konusu milletvekilllerinin yalnızca onur, şeref ve saygınlığını rencide edici bir mahiyet taşımakla kalmamakta; ancak bu kişilerin kamuoyu nezdinde hedef gösterilmesi sonucunu da yaratmakta ve böylece bu kişilerin can güvenliği açısından da bir tehdit oluşturmaktadır. Bu açıdan, söz konusu BDP milletvekilllerinin, askerlerimizin şehit edilmesine yol açan saldırı eylemine bilfiil katıldıklarına ilişkin hiçbir veri yokken –ve aslında Gazetenin böyle bir iddiası da yoktur –, bu milletvekilinin resimleri basılmak suretiyle „katil“ ilan edilmeleri, „gerçeklik“ ölçütünün ihlalidir ve bu bağlamda kişilik haklarının da açıkça ihlal edilmesi gerekir.

Belirtelim ki, „gerçeklik“ ölçütüne ilişkin olarak yapmış olduğumuz bu açıklamalar, bu konudaki son ölçütü oluşturan „konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılık ölçütü yönünden de geçerli bulunmaktadır.

Tüm bu verilerin ışığında, Yeni Şafak Gazetesi’nin 18.08.2011 tarihli nüshasının baş sayfasında yer alan ve “Katil Sizsiniz” başlıklı manşetin hemen altında, bir toplantıda yan yana oturmakta olan yukarıda isimleri belirtilen BDP milletvekillerinin resimleri basılması şeklindeki haberin, Basın Meslek İlkeleri’nin

- “Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez” şeklindeki dördüncü,

- "Suçlu olduğu, yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse "suçlu" ilan edilemez" şeklindeki dokuzuncu,

- “Şiddet ve zorbalığa özendirici, insani değerleri incitici yayın yapmaktan kaçınılır” şeklindeki on üçüncü,

maddelerinin ihlal ettiği kanısına varılmıştır.

Yukarıda arz olunan gerekçeler çerçevesinde, Basın Meslek İlkeleri’nin dördüncü, dokuzuncu ve on üçüncü maddelerini ihlal eden Yeni Şafak Gazetesi’nin “uyarılmasına” oyçokluğu ile karar verilmiştir.