Yeni Şafak'ın 29 Ekim yazısı olay yaratacak! Mahkemeler kuruldu, katliam yapıldı!
Yeni Şafak gazetesi yazarı Hilal Kaplan, Cumhuriyet'in ilanın ardından diktatörlüğe geçildiğini ileri sürdü.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Hilal Kaplan, Cumhuriyet'in ilanının
yıldönümü olan bugün "Kendisi (Atatürk) de Cumhuriyetin ilanının
ardından hem devlet hem de parti başkanı olur. Üç mebus hariç
İkinci Meclis'e girecek vekillerin hepsini bizzat belirler ve böyle
böyle tek parti rejimi diktatörlüğüne giden taşlar döşenmiş olur"
diye yazdı.
Yazısında Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’unda yer alan “'Yemek
yenirken; 'Yarın cumhuriyet ilan edeceğiz!' dedim. Orada bulunan
arkadaşlar, hemen düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. Hemen o
dakikada nasıl davranılacağı üzerinde kısa bir program saptadım ve
arkadaşları görevlendirdim. Baylar, görüyorsunuz ki cumhuriyetin
ilanına karar vermek için Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı
çağırmaya ve onlarla görüşüp tartışmaya gerek görmedim. Çünkü,
onların öteden beri ve doğal olarak bu konuda benim gibi
düşündüklerinden kuşkum yoktu” sözlerine yer veren Yeni Şafak
gazetesi yazarı Hilal Kaplan, “Mustafa Kemâl, Cumhuriyetin kuruluş
hikâyesini böyle anlatır. Meclisteki vekillerin çoğunluğu mecliste
bile yokken, kanun maddesi kabul edilir ve cumhuriyet bir gece
vakti 'ilan edilmiş' olur” dedi.
Hilal Kaplan’ın Yeni Şafak gazetesinin bugünkü yayımlanan “Hangi
Cumhuriyeti kutlamak?” başlıklı yazısının ilgili kısmı şöyle:
DİKTATÖRLÜĞE GİDEN TAŞLAR DÖŞENDİ
'Yemek yenirken; 'Yarın cumhuriyet ilan edeceğiz!' dedim.
Orada bulunan arkadaşlar, hemen düşünceme katıldılar. Yemeği
bıraktık. Hemen o dakikada nasıl davranılacağı üzerinde kısa bir
program saptadım ve arkadaşları görevlendirdim. (...)
Baylar, görüyorsunuz ki cumhuriyetin ilanına karar vermek için
Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı çağırmaya ve onlarla görüşüp
tartışmaya gerek görmedim. Çünkü, onların öteden beri ve doğal
olarak bu konuda benim gibi düşündüklerinden kuşkum yoktu.'
Mustafa Kemâl, Cumhuriyetin kuruluş hikâyesini böyle anlatır.
Meclisteki vekillerin çoğunluğu mecliste bile yokken, kanun maddesi
kabul edilir ve cumhuriyet bir gece vakti 'ilan edilmiş' olur.
Kendisi de Cumhuriyetin ilanının ardından hem devlet hem de parti
başkanı olur. Üç mebus hariç İkinci Meclis'e girecek vekillerin
hepsini bizzat belirler ve böyle böyle tek parti rejimi
diktatörlüğüne giden taşlar döşenmiş olur.
MAHKEMELER KURULDU, KATLİAM YAPILDI
Resmî anlatının aksine, mebusların ezici çoğunluğunun cumhuriyet
rejimiyle bir sorunu yoktur. Ancak cumhuriyetin oldubittiye
getirilerek kurulmasından ötürü 'gelmekte olan'ı hissetmektedirler
ve bu rahatsızlığın esas kaynağıdır.
Takriri Sükûn Kanunu'ndan İstiklâl Mahkemelerine, Şark Islahat
Planı'ndan Dersim katliamına, Varlık Vergisi'nden başörtüsü
yasaklarına kadar hâlâ yansımalarını telafi etmeye çalıştığımız
uygulamaların bu dönem içerisinde gerçekleştirildiğini düşününce
endişe etmekte ne kadar haklı olduklarını bir kez daha anlıyor
insan...
DİYARBAKIR MEYDANI ŞEYH SAİD ADIYLA ŞEREFLENDİ
İstiklâl Mahkemeleri mazlumlarından İskilipli Atıf Hoca'nın adı
2012'de Çorum'daki bir devlet hastanesine verildi.
Diyarbekir Dağkapı Meydanı'nın adı, geçtiğimiz aylarda hem Şark
Islahat Planı hem İstiklâl Mahkemesi mağduru Şeyh Said'in adıyla
şereflendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakanlığı döneminde Dersim Katliamı için
özür diledi.
Mevcut hükümet, eski devletin el koyduğu gayrimüslim vakıf
mallarının önemli kısmını sahiplerine iade etti, iade süreci devam
ediyor.
Başörtüsü yasakları büyük ölçüde kalktı, yer yerinden oynamadı ve
hatta taşlar biraz daha yerine oturdu.
Bu gelişmelerin hiçbiri, tek parti döneminden bu yana
gerçekleştirilen zulümlerin tamamen telafi edildiğini elbette
göstermez. Lakin doğru istikamet üzere gidildiğine ilişkin güçlü
emareler oldukları da bir gerçek. Şayet çözüm süreci de başarıyla
nihayete ererse, cumhuriyet gerçekten kutlanmayı hak eden, halkın
büyük çoğunluğunu kuşatmayı becermiş bir demokratik bir rejim
niteliğine bürünecek gibi görünüyor.