02 Mayıs 2015 16:03 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:31

Yeni Şafak yazarından tuhaf benzetme: Karaca denen hayvan...

"Normalde karaca denen hayvan, güzel bakışlıdır, masum ifadelidir. Fakat bu arkadaş soyadından sanki hiç etkilenmemiş. Son derece korkutucu bakışlara sahip"

Yeni Şafak yazarı Mehmet Şeker, Gülen cemaati yayınlarını kapsayan 14 Aralık operasyonunda tutuklanan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'ya ilişkin olarak, "Normalde karaca denen hayvan, güzel bakışlıdır, masum ifadelidir. Fakat bu arkadaş soyadından sanki hiç etkilenmemiş. Son derece korkutucu bakışlara sahip" dedi.

Şekerci'nin Yeni Şafak'ta "Yılda iki tane ikramiye yetmez, daha çoğu burada!" başlığıyla yayımlanan (2 Mayıs 2015) yazısından ilgili bölümler şöyle:
Gözaltına alınan, tutuklanan çok adam gördük.
Adam dediğime bakmayın... Sayıca az da olsa kadın da vardı.
Bazıları yediği nanenin utancı içinde yüzünü kapatıyordu.
Karnesi baştan aşağı pekiyi ile dolu bir çocuk gibi sırıtanlar da gördük.
Zafer kazanmış komutan edası ile yürüyenlere bile rastladık.
Kimi kelepçeli kollarını kaldırıp zafer işareti yapıyordu.
Kimi fazlasıyla üzgün halde yere bakıyordu.
Bütün bunlardan farklı bir kişi var ki öylesine hiç rastlamadık daha önce.
Aşırı bir özgüvenle polisler arasında yürüyen, çatık kaşlarla arabaya binen, bir kapıdan içeri girerken oranın sahibi imiş gibi davranan...
*
Hidayet Karaca bahsettiğim kişi.
Çankırı, 1964 kısa künyeli bu arkadaş, öyle bir üstten bakıyor, öyle bir hâkim tavır sergiliyor ki, toplamı iki dakikayı bulmayan o görüntülere baktığımda, inanın bana ürkütücü geliyor.
Suçlu mudur, suçsuz mudur, orasını bilemem. Ona mahkeme karar verir. Sadece gördüğümü ve hissettiğimi söylüyorum.
Evvelce gözaltına alınan ve tutuklanan nice generaller oldu, genelkurmay başkanı bile hapse atıldı bu ülkede... Onlar bu kadar havalı değildi.
Nereden geliyor bu özgüven? Sahte mi, gerçek mi? (Bilirsiniz, sahtesi de mümkün.) Ayırt etmek zor.
*
"Şimdi siz beni içeri tıkıyorsunuz ama çok kısa süre içinde çıkacağım" der gibi bakıyor.
Dahası, "yarın ben bunun hesabını size sorarım" der gibi.
Hatta "Hükümeti devirseydik, benim yanıma dokuz tekbir ile zor yaklaşacaktınız ulan" der gibi.
Ya da bana öyle geliyor.
Gördüğüm kadarıyla, ümidini hâlâ kaybetmemiş. Belli ki bir ışık var baktığı yerde.
Acaba ona biçilen görev neydi?
İçişleri Bakanı mı olacaktı?
Başbakanlık için mi hazırlanıyordu? Neydi ona layık görülen, bilemiyoruz ki.
Normalde karaca denen hayvan, güzel bakışlıdır, masum ifadelidir. Fakat bu arkadaş soyadından sanki hiç etkilenmemiş. Son derece korkutucu bakışlara sahip.
Yoldaşı Ekrem öyle değildi. Onun bakışı, -bildiğiniz- dumanlı.