Yeni Şafak yazarından TRT'nin o yarışmasına eleştiri: "İslam'ın özüyle bağdaşmıyor"
Yeni Şafak yazarı Ömer Lekesiz, bugünkü yazısında TRT'nin "Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması"nı eleştirdi.
"Hatalı tartıştığımızda hatayı tartışamayız" başlıklı yazısında
Lekesiz, söz konusu yarışma programının "İslamın özüyle
bağdaşmasının mümkün olmayacağını" ifade ederek "Televizyon son
tahlilde bir eğlence aracıdır. Dolayısıyla onun sahnesine neyi
taşırsanız taşıyınız, nihai maksat da eğlenceye ve eğlendirmeye
tekabül etmek zorundadır." dedi.
Lekesiz'in yazısının ilgili bölümü şu şekilde:
"İlgili yarışmanın formatı konusunda naklettiğim bu genel
bilgilerden sonra, beyan edilmesi gereken ilk şey, bu eğlence
programının tepeden tırnağa hatalı olduğudur.
Ancak bu hatanın nedenini ararken, ilk başta Kur’an okuma yarışması
bir şarkı yarışması gibi olmamalı şeklinde bir itirazdan hareket
edersek diğer bir hatanın daha kucağına düşmüş oluruz.
Çünkü iki ayrı mahiyetteki, niyetteki, maksattaki okumayı
eşitleyerek, İlahi olanı dünyevi (seküler) olanla kıyaslamış
olacağımız gibi, bir eğence aracı olan televizyonu da bununla
birlikte dini faaliyetin önemli ve gerekli bir nesnesi olarak
olumlamış, meşrulaştırmış oluruz.
Bu durumda hata kaydı meselenin öz’üne değil, formuna mahsus bir
belirlemeye evrilmiş olacağı gibi, bu da “hiç yoktan iyidir, bunun
yerine bir Hollywood filmi seyretseydik daha mı iyiydi” vb. gibi
domuzdan tüy koparma mantığına saplanmamıza ve haliyle daha
başlangıçta söz konusu hatayı, hatalı tartışmamıza neden olur. Bu
durumda ise hatayı tartışmış olmayız, sadece meşkuk bir durumu
hatalı tartışmış oluruz ki bundan da derde derman olacak hiçbir
sonuç çıkmaz.
O halde hatayı doğru bir şekilde ortaya koyalım: Televizyonda, bir
eğlence programının formatında Kur’an okuma yarışması yapmak,
İslam’ın özüyle bağdaşması mümkün olmayan birsuretlendirmeye neden
olduğu, İlahi olanı seyirlik bir nesneye (nazara sunulmuş bir
manzaraya) dönüştürdüğü için hatalıdır.
Şuradan bakalım: Suret yapmayı / yaratmayı mündemiç bir fiil olduğu
gerekçesiyle resimle uğraşmanın, kerih (hatta haram) sayıldığı
malumdur. Bu kanaatte, resim serbestisinden yana olunursa giderek
Tanrı’nın suretini yapmanın da meşru hale gelebileceği ve
dolayısıyla, dinin şiddetle kaçınılmasını emrettiği idolleştirme
(putlaştırma) endişesinin etkili olduğu da açıktır.
Mezkur program ise, bu kanaate, ilgili tüm hassasiyetlere ve buna
ilişkin tartışmalara da rahmet okutacak kadar, hatta ondan bin kat
daha eşed bir suretlendirmenin, bakışa sunmanın ürünü olması
bakımından hatalıdır.
Tekrar söylemek zorundayım: Yüz yüze bulunduğumuz durum, televizyon
yarışması yoluyla Kur’an’ın geniş kitlelere ulaştırılmasına, onu
okumanın ve dinlemenin özendirilmesine dair bir hatanın ya da
sevabın konuşulması değildir.
Buradaki hata, İslam’ın surete, suretlendirmeye, sahnelemeye
mahsus, diğer dinlerle olan büyük farkının ortadan kaldırılmasına,
bu manadaki berrak zihniyetinin bulanıklaştırılmasına, ilgili
kültürünün benzeştirme yoluyla modern medyatik kültüre kurban
edilmesine, sekülerleşmenin şirinleştirilmesine mahsus bir cürümden
ibarettir.
Konuyu bu düzeyde ele al(a)mayanlara, modern eğlenme
ayinleriarasına dini de katarak, bununla çok makbul bir iş
yaptıklarını sananlara; bu ayinlere bizzat katılarak, bu ayinleri
ekrandan bizzat izleyerek sevap kazandıklarını sananlara söyleyecek
hiçbir sözümüz yoktur.
Çünkü hatalı tartıştığımızda hatayı tartışmış olmayız."