Yeni Şafak yazarından ortalığı karıştıran yazı: Rüşvet vermek caizdir!
Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman, rüşvetle ilgili çok konuşulacak bir yazı kaleme aldı.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman bugünkü köşesinde,
rüşvetle ilgili çok konuşulacak bir yazı kaleme aldı.
Karaman, köşesinde Prof. Dr. M. Mustafa Şelebî'yi referans
göstererek zaruri durumlarda rüşvet almanın haram olduğunu ama
vermenin ise caiz olduğunu belirtti.
Karaman, "Burada emirin, valinin veya sultanın,
rüşvetinizle sizin evrakınıza imza atması, size isteğinizi vermesi,
istediğiniz emri çıkarması hadisesi vukua gelmezse, siz hemen bir
haftada veya 24 saat içinde ölmezsiniz; ama meşrû bir menfaat
elinizden gider ve siz artık ondan istifade edemezsiniz.
Edemeyince, demek ki, fıkıh bunu bir zarûret olarak kabul ediyor ve
bundan dolayı rüşvet verirsin diyor. Bu senin için caizdir. Ama
karşı taraf için haramdır" ifadelerini köşesine
taşıdı.
Hayrettin Karaman daha önce de yolsuzluğa “hırsızlık” demenin hata,
yalan ve iftira olduğunu iddia etmişti.
Karaman'ın "Zarurete dayalı uygulama örnekleri" başlıklı
yazısının ilgili kısmı şu şekilde:
"'Bir insan emir, ya da devlet başkanı nezdinde, bir işini tesviye
etsin, düzeltsin, yoluna koysun, böylece meşrû olan bir menfâati
elde etsin ve bir zarardan kurtulsun diye, bu maksatla, birine
rüşvet verse bu caiz midir?'
'Alana haramdır, verene caizdir' (İbn Nüceym, Risâle fi’r-Rüşve,
Mecmuâ, s. 112, 115).
Bakın rüşvetle ilgili hadisten hareket ettik, bu noktaya geldik.
Şunu bir daha tekrarlıyorum: Burada emirin, valinin veya sultanın,
rüşvetinizle sizin evrakınıza imza atması, size isteğinizi vermesi,
istediğiniz emri çıkarması hadisesi vukua gelmezse, siz hemen bir
haftada veya 24 saat içinde ölmezsiniz; ama meşrû bir menfaat
elinizden gider ve siz artık ondan istifade edemezsiniz.
Edemeyince, demek ki, fıkıh bunu bir zarûret olarak kabul ediyor ve
bundan dolayı rüşvet verirsin diyor. Bu senin için caizdir. Ama
karşı taraf için haramdır. İşte önemli özel veya amme ihtiyacını
gidermek için faiz vererek kredi temini de böyledir; günahı, başka
türlü, mesela ortaklık yoluyla sermaye vermeyen yüklenir.
Bir insanın hastalığı belli bir ilâcı tatbik etmeden ya geçmez, ya
da zann-ı galibe göre geç iyi olursa yasak kılınan tedâvi âlet ve
şekilleri geçici olarak mubah olur ve uygulanabilir.
Dileyenler Mecelle’nin 21, 32 ve 58. maddelerine, amme ihtiyacı
sebebiyle istimlâki caiz gören 1216. maddeye, bunların şerhlerine,
Suyûtî’nin Eşbah’ının (ihtiyacı zarûret sayan) kaidesine ve şerhine
(s. 88, Kahire, 1959) bakabilirler. Yine amme ihtiyacı sebebiyle
Hz. Ömer’in, Irak topraklarını gazilere dağıtmayıp devlete
bırakması, toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için Müslümanlardan
zekât dışında bir de vergi alınmasını fukahânın caiz görmesi
üzerinde düşünebilirler."