25 Eyl 2014 10:45
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:45
Yeni Şafak yazarından olay yaratacak yazı: IŞİD'i Türkiye destekledi!
Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, "Türkiye PYD'yi PKK'yla eşdeğer tanımladı ve IŞİD, El Nusra gibi örgütlerle kah göz yumarak, kah destekleyerek PYD ve Kürt yapılanmasını dolaylı olarak yıpratmak ve temizlemek politikası güttü" diye yazdı.
Türkiye'nin Kürt takıntısından arınıp IŞİD'e karşı savaşan
Peşmerge-PKK-PYD gibi Kürt güçlerine destek vermesi gerektiğine
işaret eden Ali Bayramoğlu, yazısını şöyle noktaladı: "Türkiye'nin
Kürt takıntısından arınması, çözüm paketine yeni unsurlar ekleyerek
bu güçlere destek vermesi de hem Türkiye'yi hem bölgeyi
rahatlatabilir."
Ali Bayramoğlu'nun 'Kürt kozu, demokrasi kozu ve tam zamanıdır' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
TÜRKİYE'NİN İKİ HATASI
Dış politika 'çok aktörlü', bilinmeyen ve kestirilmez yönü çok, çıkar ve faydanın cirit attığı, güç faktörünün tayin edici olduğu bir alan. Stratejileri, iktidar ilişkilerini kaçınılmaz kılan bir iddia alanı, risk ve güvenlik alanı.
Bu alan, hataları, çelişkileri, çelişkili hamleleri kaçınılmaz kılar.
Türkiye'nin Ortadoğu politikasının doğruları, 'siyasetin erdemi' ve 'demokratik rasyonalite' gibi iddiaları yanında, bunlara oranla çelişkili ve sorunlu iki tutumu, iki hatası oldu.
Esad rejiminin kısa vadede yıkılacacağı değerlendirmesi bunlardan birisiydi.
TÜRKİYE IŞİD VE EL NUSRA İLİŞKİ KURDU
Bu değerlendirme hatası Türkiye'yi ileri, riskli adımlar atmaya itti. Esad rejimine karşı mücadele eden muhaliflere, örneğin El Nusra ve IŞİD gibi örgütlere karşı tolerans bu adımların başında geliyordu. Esad rejimi dirençli çıktıkça bu örgütlerle kurulan sorunlu ve yanlış ilişki daha sorunlu ve yanlış hale geliyordu.
Bu adımlar hem Türkiye'nin deklare ettiği prensiplerle çelişiyor, hem Türkiye'yi hak ettiğinden öte bir imaja doğru sürüklüyordu. Şii hattı, o hattın arkasında duran Rusya, Çin karşısında Türkiye birkaç Körfez ülkesiyle birlikte, geri duran Batı da dikkate alınacak olursa, diğer hattın ön cephedeki gücü görüntüsü kazanıyordu. İhvan ve Hamas'a verdiği destek, Maliki karşısında aldığı haklı tavırla ortaya atılan Sünnicilik iddiası biraz da bu çerçevede pekişti.
Hatanın tek sonucu bu olmadı.
Türkiye şu ya da bu düzeyde, şu ya da bu şekilde IŞİD gibi örgütlerin bu bölgede yerel dinamikler, çatışmalar ve egemenlik kavgaları içerisine girerek kök salmalarına katkıda bulunmuş oldu.
Diğer hata da tam bu noktada ve bu sorumluluklarla karşımıza çıkar.
EL NUSRA VE IŞİD, PYD'YE KARŞI DESTEKLENDİ
Türkiye diğer hatayı, (bu kez doğrudan stratejik bir hata söz konusudur) Rojava politikasında yaptı. Suriye Kürtlerinin o bölgede özerk bir işleyiş kurmalarına karşı çıkarken, bu özerkliği taşıyan örgütü PYD'yi PKK'yla eşdeğer tanımladı ve IŞİD, El Nusra gibi örgütlerle kah göz yumarak, kah destekleyerek PYD ve Kürt yapılanmasını dolaylı olarak yıpratmak ve temizlemek politikası güttü. Rojava'da pek çok katliam bu politikasının gölgesinde yaşandı. Başka bir ifadeyle dün Ezidilerin karşı karşıya kaldığı durum, bugün Kobene'de yaşananlar bu politikadan bağımsız değil.
İnsani ve ahlaki sonuç bu.
HATANIN FATURASI
Hatanın siyasi ve stratejik faturası da kabarık. Türkiye'nin, Kürtlerin gücünün kırılmasına yönelik tutumu bugün 100.000 civarında göçmen ve IŞİD gibi bir komşu olarak Türkiye'ye geri dönüyor.
Ciddi bir çözüm süreci yürüten, Rojava'nın PKK'nın eylem sahası ve Türkiye'deki Kürtlerin bir parçası olduğunu bilmesi gereken Türkiye, bu bölgeyi doğal siyasi tampon olarak kullanmak, çözüm sürecine entegre etmek yerine tam tersi bir tutum izledi.
Oysa demokrasi şemsiyesini genişletmek Türk dış politikasının iddialarıyla daha uyumlu olurdu.
Bugün kritik bir an yaşıyoruz.
TÜRKİYE PEŞMERGE-PKK-PYD'YE DESTEK VERSİN
Türkiye IŞİD'in tehlikesini iyice soluyor. IŞİD'e karşı mücadelenin bir tür içinde olacak ve doğrudan askeri güç kullanmak istemiyor. Öte yandan bu örgütle çanhıraş bir savaş veren Peşmerge-PKK-PYD gibi Kürt güçleri var.
Bu bir koza çevrilebilmelidir.
Türkiye'nin Kürt takıntısından arınması, çözüm paketine yeni unsurlar ekleyerek bu güçlere destek vermesi de hem Türkiye'yi hem bölgeyi rahatlatabilir.
Görmek gerekir ki, bölge dinamikleri, IŞİD ve benzeri yapılar Kürt birliğine doğru kapı açıyorlar.
Mesele buna itiraz değildir, mesele oyunun içinde olmak ve demokratik ilkeler ve siyasi fayda arasında ilişki kurmaktır.
Ali Bayramoğlu'nun 'Kürt kozu, demokrasi kozu ve tam zamanıdır' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
TÜRKİYE'NİN İKİ HATASI
Dış politika 'çok aktörlü', bilinmeyen ve kestirilmez yönü çok, çıkar ve faydanın cirit attığı, güç faktörünün tayin edici olduğu bir alan. Stratejileri, iktidar ilişkilerini kaçınılmaz kılan bir iddia alanı, risk ve güvenlik alanı.
Bu alan, hataları, çelişkileri, çelişkili hamleleri kaçınılmaz kılar.
Türkiye'nin Ortadoğu politikasının doğruları, 'siyasetin erdemi' ve 'demokratik rasyonalite' gibi iddiaları yanında, bunlara oranla çelişkili ve sorunlu iki tutumu, iki hatası oldu.
Esad rejiminin kısa vadede yıkılacacağı değerlendirmesi bunlardan birisiydi.
TÜRKİYE IŞİD VE EL NUSRA İLİŞKİ KURDU
Bu değerlendirme hatası Türkiye'yi ileri, riskli adımlar atmaya itti. Esad rejimine karşı mücadele eden muhaliflere, örneğin El Nusra ve IŞİD gibi örgütlere karşı tolerans bu adımların başında geliyordu. Esad rejimi dirençli çıktıkça bu örgütlerle kurulan sorunlu ve yanlış ilişki daha sorunlu ve yanlış hale geliyordu.
Bu adımlar hem Türkiye'nin deklare ettiği prensiplerle çelişiyor, hem Türkiye'yi hak ettiğinden öte bir imaja doğru sürüklüyordu. Şii hattı, o hattın arkasında duran Rusya, Çin karşısında Türkiye birkaç Körfez ülkesiyle birlikte, geri duran Batı da dikkate alınacak olursa, diğer hattın ön cephedeki gücü görüntüsü kazanıyordu. İhvan ve Hamas'a verdiği destek, Maliki karşısında aldığı haklı tavırla ortaya atılan Sünnicilik iddiası biraz da bu çerçevede pekişti.
Hatanın tek sonucu bu olmadı.
Türkiye şu ya da bu düzeyde, şu ya da bu şekilde IŞİD gibi örgütlerin bu bölgede yerel dinamikler, çatışmalar ve egemenlik kavgaları içerisine girerek kök salmalarına katkıda bulunmuş oldu.
Diğer hata da tam bu noktada ve bu sorumluluklarla karşımıza çıkar.
EL NUSRA VE IŞİD, PYD'YE KARŞI DESTEKLENDİ
Türkiye diğer hatayı, (bu kez doğrudan stratejik bir hata söz konusudur) Rojava politikasında yaptı. Suriye Kürtlerinin o bölgede özerk bir işleyiş kurmalarına karşı çıkarken, bu özerkliği taşıyan örgütü PYD'yi PKK'yla eşdeğer tanımladı ve IŞİD, El Nusra gibi örgütlerle kah göz yumarak, kah destekleyerek PYD ve Kürt yapılanmasını dolaylı olarak yıpratmak ve temizlemek politikası güttü. Rojava'da pek çok katliam bu politikasının gölgesinde yaşandı. Başka bir ifadeyle dün Ezidilerin karşı karşıya kaldığı durum, bugün Kobene'de yaşananlar bu politikadan bağımsız değil.
İnsani ve ahlaki sonuç bu.
HATANIN FATURASI
Hatanın siyasi ve stratejik faturası da kabarık. Türkiye'nin, Kürtlerin gücünün kırılmasına yönelik tutumu bugün 100.000 civarında göçmen ve IŞİD gibi bir komşu olarak Türkiye'ye geri dönüyor.
Ciddi bir çözüm süreci yürüten, Rojava'nın PKK'nın eylem sahası ve Türkiye'deki Kürtlerin bir parçası olduğunu bilmesi gereken Türkiye, bu bölgeyi doğal siyasi tampon olarak kullanmak, çözüm sürecine entegre etmek yerine tam tersi bir tutum izledi.
Oysa demokrasi şemsiyesini genişletmek Türk dış politikasının iddialarıyla daha uyumlu olurdu.
Bugün kritik bir an yaşıyoruz.
TÜRKİYE PEŞMERGE-PKK-PYD'YE DESTEK VERSİN
Türkiye IŞİD'in tehlikesini iyice soluyor. IŞİD'e karşı mücadelenin bir tür içinde olacak ve doğrudan askeri güç kullanmak istemiyor. Öte yandan bu örgütle çanhıraş bir savaş veren Peşmerge-PKK-PYD gibi Kürt güçleri var.
Bu bir koza çevrilebilmelidir.
Türkiye'nin Kürt takıntısından arınması, çözüm paketine yeni unsurlar ekleyerek bu güçlere destek vermesi de hem Türkiye'yi hem bölgeyi rahatlatabilir.
Görmek gerekir ki, bölge dinamikleri, IŞİD ve benzeri yapılar Kürt birliğine doğru kapı açıyorlar.
Mesele buna itiraz değildir, mesele oyunun içinde olmak ve demokratik ilkeler ve siyasi fayda arasında ilişki kurmaktır.