19 Mar 2013 13:12 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:05

YENİ ŞAFAK YAZARINDAN BOMBA İDDİA; "AĞCA'NIN CEBİNDEN HANGİ İSİMLER ÇIKTI?"

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Tamer Korkmaz bugünkü köşe yazısında bomba gibi bir iddiada bulundu

Ağca'nın cebinden çıkan kâğıttaki isimler

Mehmet Ali Ağca, İpekçi Suikastı'nın tetikçisi olarak 25 Haziran 1979 günü yakalanmış, ancak sorgusunun derinleşmesi engellenmişti.

Dönemin Birinci Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı Org. Necdet Üruğ, Ağca'nın daha fazla konuşmasına müsaade etmemişti.

Ağca, bir kahvehanede otururken yapılan bir ihbar sonucu yakalanmıştı.

Ele geçtiğinde üzerinden çıkan kâğıtta üç ayrı ismin baş harfleri ve karşısında da bu kişilerin adresleri vardı…

O isimler mi, işadamı Can Kıraç, siyasetçi Şahap Kocatopçu ve gazeteci Necati Zincirkıran'dı.

Tuhaf olan o kâğıtta bu isimlerin neden yer aldığı hiç merak edilmedi, bir başka deyişle bu üç kişiyle ilgili hiçbir soruşturma yapılmadı.

Polis de araştırmadı, mahkemede de tartışılmadı…

***

Can Kıraç, Vehbi Koç'un damadı 'Derin Galatasaray' İnan Kıraç'ın ağabeyidir.

TÜSİAD'ın kuruluş hazırlıklarını yürüten komitede görev yapmıştı.

Koç Holding'in tepe isimlerindendi.

***

Türkiye henüz Aydın Doğan'ın ismini bilmezken…

Aydın Bey'in en yakın dostu İnan Kıraç'tı.

O dönemde Koç Holding'deki Otomotiv Grubu'nun başında bulunan İnan Kıraç, Aydın Doğan'ı destekliyordu.

Aydın Bey'in Milliyet'in satılacağını İnan Kıraç'tan duyduğunu da Tevfik Güngör Uras'ın hatıra kitabından öğreniyoruz. (Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu, Sayfa:307)

İnan Kıraç, Milliyet'in sahibi Ercüment Karacan'ın yakın arkadaşıydı.

***

Abdi İpekçi Suikastı, Türkiye'yi 12 Eylül darbesine 'çağıran' en dramatik kilometre taşları arasında yer alır.

İpekçi'nin öldürülmesinden sonra Ercüment Karacan apar topar Milliyet'i elinden çıkardı.

12 Eylül' e doğru 'doludizgin' gidilirken, Aydın Doğan da Milliyet'in yeni sahibi olmuştu.

***

Ercüment Karacan'ın oğlu Ömer Karacan yıllar sonra (Sabah'taki röportaj, 2007) şöyle diyecekti:

'Babam Milliyet'i satmaya mecburdu. Abdi Amca öldürülmüştü. O hayattaki en yakın arkadaşıydı…

Çok kırıldı, küstü…

Devamlı öldürüleceğiz, kaçırılacağız endişesiyle yaşıyordu. Babamın Milliyet'i satmasındaki en büyük neden bizi öldürmelerinden korkmasıdır. Babam ailemizi korumak istedi…'

***

Uğur Mumcu, Cumhuriyet'teki 27 Kasım 1979 tarihli yazısında Milliyet'ten şekva ediyordu:

'Abdi İpekçi'nin öldürülmesinden, katil sanığı Mehmet Ali Ağca'nın askeri cezaevinden kaçırılmasına kadar geçen süre, bu olayın üzerindeki kuşku bulutlarını yoğunlaştırmıştır. Ağca'nın kaçışıyla Abdi İpekçi Olayı sanıldığından daha koyu ve giz dolu karanlıkların içine gömülmüştür…

Ve ne acıdır ki, Milliyet gazetesi bu karanlığı yırtmak için en küçük bir çaba harcamamakta, üstelik İpekçi'nin kemiklerini sızlatırcasına olayları göz ucuyla izlemekle yetinmektedir.

Abdi İpekçi'yi öldüren örgüt bu kez de katil sanığını kaçırmıştır…'

***

Emekli orgeneral Necdet Üruğ, Ağca'nın cezaevinden kaçırılmasından yirmi yıl sonra…

'M.Ali Ağca'nın kaçırılması tugayın içinden organize edilmiş bir örgüt işiydi. Darbelerin hukuku yoktur' diye konuşacaktı.

Tamer Korkmaz'ın yazısının tamamı için tıklayın