Yeni Şafak yazarından bomba gibi PKK iddiası
Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, çözüm sürecinde gelinen aşamayı yazarken, PKK'nın kendini lağvedip, silahlı mücadeleyi bıraktığını ilan etmesinin üzerinde çalışıldığını söyledi.
Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi ABDülkadir Selvi yazısında,
“Suriye'de PYD devam edecek ama Türkiye'deki PKK'nın kendini
lağvedip, silahlı mücadeleyi bıraktığını ilan etmesinin üzerinde
çalışılıyor. Çözüm süreci 6-8 Ekim olaylarından güçlenerek çıktı
diyemeyeceğim. Çünkü şu aşamada öyle bir şey yok. Ama 90'lı yıllara
mı dönülüyor derken, silah bırakmanın konuşulduğu bir konjonktürü
yakaladık” dedi.
Abdülkadir Selvi’nin Yeni Şafak’ta “PKK silahlı mücadeleyi
bırakıyor mu?” başlığıyla yayımlanan (13 Kasım 2014) yazısı
şöyle:
PKK silahlı mücadeleyi bırakıyor mu?
Aysel Tuğluk, çözüm sürecini bitirmenin coşkusunu kutlamak için
Nişantaşı con conlarıyla şampanya patlatmaya hazırlanırken, çözüm
sürecinde umut verici gelişmeler yaşandı.
Aysel Hanım'ın hevesi bir kez daha kursağında kaldı. Bir umut Cemil
Bayık. Cemil abisi Aysel Hanım'ı yalancı çıkarmaz.
Çünkü Kandil'den habire çözüm sürecini torpillemek için elinden
geleni yapıyor.
Kobani ve 6-8 Ekim olayları üzerinden süreci bitiremeyen Bayık, son
olarak, 'El Nusra Afrin'e saldırırsa süreci bitiririz' tehdidini
savurmuş.
Yakında 'Pandalar doğum yaparsa çözüm sürecini bitiririz' derse
şaşırmayın.
48 kişinin hayatına mal olan 6-8 Ekim kalkışmasına rağmen, çözüm
süreci ayakta kalmayı başardı.
Özal'ın başlattığı 1.çözüm sürecini Bingöl katliamı ile Erdoğan'ın
başlattığı 2. çözüm sürecini habur ve Oslo ile akamete uğratanlar,
üçüncü çözüm sürecini 6-8 Ekim mezarlığına gömmeyi
başaramadılar.
Süreç ağır yara aldı.
Bu süre zarfında, 'Barış barış' diyen nice ekran bülbüllerinin,
savaş baltalarını gömdükleri topraktan çıkarıp, savaş naraları
attıklarına tanık olduk.
Kobani bahane edilerek çıkarılan olaylardan dolayı çözüm süreci
ciddi bir yara aldı. Ama bu şok aynı zamanda sürecin rasyonel bir
zemine oturmasını sağladı.
Başbakan Davutoğlu, 6-8 Ekim olaylarından sonra bir araya geldiği
Akil İnsanlar heyetine, çözüm süreci zarar görmesin kaygısıyla
PKK'nın yaptığı bazı şeylerin görmezden gelindiğini söylemişti.
AK Parti'nin Afyon kampında yapılan tartışmalara baktığımızda
yaşananlar görmezden gelinen şeylerin görülmesini ve ciddiye
alınmasını sağladı.
'Kamu otoritesi sağlanacak' vurgusu daha fazla yapılır oldu.
Görüldü ki, çözüm süreci bölgede PKK'nın şehir otoritesi haline
gelmesi tehlikesini doğurmuş. Dağdaki PKK'nın silah bırakmasını ve
siyasi mücadeleye dönmesini sağlamak için geliştirilen sürecin,
şehirlerin silahlı unsurlarca zaptu rapt altına alınmasına doğru
gittiği gerçeği ile yüz yüze gelindi.
Çözüm demek, dağdaki PKK'nın şehir otoritesi haline gelmesi demek
değil.
Ve yine görüldü ki PKK'nın taşkınlıkları, Kürt sorununu çözerken,
bir Türk sorunu üretme kabiliyeti taşıyor.
O nedenle 6-8 Ekim olayları çözüm sürecine balans ayarı yapılmasına
yol açtı.
Bu süre zarfında Öcalan'ın rolü de dikkat çekiciydi. Eylül ayında,
'Yol Haritası' üzerinde anlaşmaya varan Abdullah Öcalan, 6 Ekim
tarihinde görüştüğü kardeşi Mehmet Öcalan aracılığıyla, 'Çözüm için
15 Ekim'e kadar biz bekleriz. Gelen heyetlerle dediklerimizi onlara
aktarırız, ondan sonra da yapacağımız bir şey kalmaz' mesajını
vermişti. Aynı gün başlayan olaylarla 48 kişi öldürüldü.
Olayların durması için 8 Ekim gecesi çağrı yapan Öcalan'ın bu süre
zarfında inisiyatifi elden kaçırma endişesi yaşadığı anlaşılıyor.
İmralı aynı zamanda savaşı göze alamayacağını düşündüğü hükümetin
savaşı göze aldığını gördü.
Hükümet ise çözüm sürecini uzun sürelere yaymanın, her defasında
daha ağır bedeller ödemeyi gerektirdiğini tecrübe etti. Çözüm
süreci tapu dairesi idare edilir gibi yönetilecek bir süreç değil
'Hayırlı işlerde acele edin' sözü sadece nişan ve düğün merasimleri
için söylenmiş bir söz değil. Bu noktada hükümete yönetilecek en
önemli eleştiri, süreci hak ettiği önem ve hızla yönetip, nihayete
erdirmemesi oldu.
İRA sürecinin önemli ismi Jonathan Powel'in dediği gibi, 'makası
açmamak' gerekiyor. Makas açılınca 'üçüncü güç'ler devreye girmeye
ve süreci sabote etmeye çalışıyorlar. Yaşadığımız sorun bu.
Sürecin bir tomografisi çekildi. Sinir uçları tespit edildi. Ağrı
eşikleri ölçüldü. Sürecin bir ölçüde enfekte olduğu ortaya konuldu.
Aysel Tuğluk, süreç ölsün de helvasını yiyelim diye bekledi, Cemil
Bayık ise canlı süreci mevtaya çevirmek için elinden geleni yaptı
ama süreç ölmedi tam aksine yaşıyor. Salı gününden itibaren hızlı
bir tedavi sürecine alındı.
Bu aşamada ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olmak gerekiyor. Çünkü
ayı oyuna girdi. ABD, 'üçüncü göz' adı altında sürece dahil olmak
için her şeyi yapıyor. Züccaciye dükkanına girmiş bir fil gibi
hareket ediyor.
Ağır bir trafik kazası geçiren çözüm adlı hastamız yoğun bakımdan
çıktı. Durum raporuna gelince.
Taraflar çözüm iradesini yenilediler. Ama bazı düzenlemeler,
değişiklikler yapılıyor.
Başbakan Davutoğlu'nun başkanlığında yapılan toplantıda, çözüm
masasının muhafaza edilmesi kararı alındı. Masa duruyor, çözüm
zemini sağlamlaştırılacak ve masanın üstü aktif hale
getirilecek.
Bunun için baştan konulan şartlar geçerliliğini
sürdürüyor.
1-Geri çekilme tamamlanacak.
2-Kamu otoritesi sağlanacak.
Bu arada ABD'nin, 'üçüncü göz' olma önerisine sıcak bakılmıyor. Ama
Akil İnsanlar Heyeti arasından 'üçüncü göz' işlevini yerine
getirecek bir yapı oluşturulacak.
3-İmralı heyetlerinin görüşmesi başlayacak. Ama hemen değil. Pervin
Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken'den oluşan İmralı
heyeti devam edecek. Heyet değişmiyor. Bu sür zarfında Hatip Dicle
ve Ceylan Bağrıyanık'ın heyete eklenip eklenmemesi
kararlaştırılacak.
Öcalan ise kamu otoritesi ve geri çekilme konusundaki ısrarı çok
gerekli görmüyor. Çünkü o daha büyük bir adım için hamle yapmaya
hazırlanıyor.
Bu arada PKK'nın Türkiye'deki silahlı faaliyetlerine son vermesi
yani silahlı mücadelenin sonlandırıldığının ilan edilmesinin
üzerinde çalışılıyor. Bu konuda bir takvimlendirme de konuşuluyor.
Suriye'deki konjonktür ve Irak'taki gelişmeler nedeniyle Kandil'in
tüm bölgelerde silah bırakması seçeneği gerçekçi olmaktan
çıktı.
Suriye'de PYD devam edecek ama Türkiye'deki PKK'nın kendini
lağvedip, silahlı mücadeleyi bıraktığını ilan etmesinin üzerinde
çalışılıyor. Çözüm süreci 6-8 Ekim olaylarından güçlenerek çıktı
diyemeyeceğim. Çünkü şu aşamada öyle bir şey yok. Ama 90'lı yıllara
mı dönülüyor derken, silah bırakmanın konuşulduğu bir konjonktürü
yakaladık.
Çözüm iradesinin korunması ve masanın muhafaza edilmesi dahi
önemliydi. Ama hele bir de Türkiye topraklarında silahlı
mücadelenin sonlandırılması müthiş bir şey olacak.