Yeni Şafak yazarından AK Parti’ye FETÖ eleştirisi!
Yeni Şafak yazarı Hüseyin Likoğlu, OHAL kalktıktan sonra geçici düzenlemenin tam layıkıyla uygulanmadığını ifade etti.
Yeni Şafak yazarı Hüseyin Likoğlu bugünkü "Kriptoların 31 Temmuz’u hüsrana dönüştü" başlıklı yazısında dikkat çeken ifadeler kullandı. 15 Temmuz’dan sonra OHAL ilân edildiğini hatırlatan Likoğlu "2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından kaldırıldı ancak hainlerin hâlâ devlet içinde varlığı göz önünde bulundurularak, 31 Temmuz 2018 tarihinde 7145 sayılı Kanun’da değişiklik yapılarak 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici madde ile terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu’nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen memurların ilgili düzenlemelerde belirtilen usule uygun olarak kamu görevinden ihraç edileceği hüküm altına alındı" dedi.
"31 TEMMUZ HÜSRANLARI"
"15 Temmuz’un üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen, OHAL ve bu geçici düzenlemeyi atlatıp hâlâ devletin içinde kalmayı başaran kripto Fetullahçı teröristler, 31 Temmuz’u heyecanla bekliyorlardı" diyen Likoğlu, "Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son MYK toplantısında bu düzenlemenin bir süre daha devam etmesi yönündeki kararı, onları hüsrana uğrattı" değerlendirmesinde bulundu ve ekledi: “Fetullahçı Terör Örgütü ile mücadeleyi çok yakından takip eden bir gazeteci olarak şunu söyleyebilirim: Maalesef OHAL kalktıktan sonra söz konusu geçici düzenlemenin tam layıkıyla uygulanmadığını düşünüyorum.”
İşte Hüseyin Likoğlu’nun o yazısı…
“Savunma, İçişleri ve Adalet bakanlıkları dışında bu geçici madde kapsamında işlem yapıldığını duymadım. OHAL uygulaması ile birlikte sanki devletin bütün kurumları Fetullahçı teröristlerden arındırılmış gibi geçici düzenleme ile hiç ihraç ihtiyacı hâsıl olmamış!
İşin hiç de öyle olmadığını, asıl kriptoların hâlâ devletin kritik yerlerinde var olduğunu kabullenmemiz gerekir. Bunu ihmal ettiğimiz anda olacakları hiçbirimiz tahmin edemeyiz.
Nereden mi biliyoruz?
Yukarıda bahsettim: Ankesör ve kartlarıyla ilgili soruşturmalarda sivil bürokrasiye daha yeni geldik. Daha doğrusu ankesör yönteminin Fetullahçı örgüt tarafından sadece TSK’da uygulandığını düşünüyorduk. Soruşturmalar derinleştikçe aynı uygulamanın sivil bürokrasi de de olduğunu gördük.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca FETÖ’nün mülki idare yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında önceki gün 39’u eski mülki idare amiri, 1’i mahrem imam olmak üzere 40 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi.
Bu isimler arasında İstanbul Havalimanı Mülki İdare Amiri Vali Yardımcısı’yken görevden alınarak valilik emrine çekilen, ardından da Tarım ve Orman Bakanlığı Müşavirliği’ne getirilen İsmail Şanlı da var. Ankesörlü telefonlar ve operasyonel hatlar üzerinden mahrem imamlarla iletişim kurduğu tespit edilen Şanlı, gözaltına alınmadan önce bakanlıktaki görevinden açığa alınmış.
Bu sadece bir örnek. 15 Temmuz’dan sonra yürütülen soruşturmalar kapsamında milyonlarca dijital materyal elde edildi. Binlerce bilgisayar, on binlerce tablet, yüzbinlerce cep telefonu. Bunların ne kadarının incelendiğini bilmiyoruz.
FETÖ’nün devlet kurumlarının bilgi işlem merkezine elman yetiştiren Kaynak Holding’in silinen dijital verilerine daha yeni yeni ulaşılmaya başlandı. Elde edilecek neticelerin soruşturmaları nasıl etkileyeceğini ve kimlere uzayacağını bilmiyoruz.
ByLock mesajlarının çözümünün ne kadarının gerçekleştirildiğini de bilmiyoruz. İçeriklerin çözümlenmesi neticesinde nasıl bir tablo ortaya çıkacak kestirmek mümkün değil.
Fetullahçı teröristlerin devletten sökülüp atılmasını öngören yasal düzenlemenin süresinin uzatılması halinde geride bıraktığımız üç yıl ile ilgili çarpıcı sonuçlar da ortaya çıkacaktır. Üç yıldır söz konusu düzenlemenin sağlıklı işletilip işletilmediğini süre uzayınca daha iyi anlayacağız.
Neticede bu üç yıl zarfında komisyonlar çalıştı, bazı listeler oluşturuldu, o listeler niçin imzalanmadı?
Bütün bu sorulara cevap bulacağız.”