Yeni Şafak yazarından Ahmet Kekeç'e ağır yanıt: Medyatik kaynana, bu tehdidini hiç unutma!
Star yazarı Ahmet Kekeç ile Yeni Şafak yazarı Ömer Lekesiz arasında başlayan tartışma devam ediyor.
Kendisine yönelik olarak "Hayata evhamlarıyla bakan bir 'rahatsız
kişiliğe' göğsünü siper etmek ve ona salyalı bir tatmin sağlamak
dışında ne yaptığını zannediyor?" diyen Kekeç'e, Lekesiz'in yanıtı
"Kibri aklı haline gelmiş, çirkin dili yılana dönüşmüş bu Medyatik
kaynanadan istirhamım bu tehdidini hiç unutmaması; elinden geleni
ardına koymamasıdır" oldu.
Lekesiz, eski köşe komşusu Salih Tuna'yı "aciz ve savunmasız bir
yazar pozisyonuna düşürdüğü" gerekçesi ile Kekeç'e tepki
göstermişti. Kekeç'in Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
İbrahim Karagül'e "Akif Emre ve Salih Tuna'nın ne kadar
kıymetli olduğunu anlamanız için birinin kalbine yenilmesi,
diğerinin de 'istifa noktası'na getirilmesi ve istifa edip gitmesi
mi gerekiyordu?" dediğini hatırlatan Lekesiz, "Kekeç, bunca
yanlışın toplam yerine kendi adını yazarak külliyen yanlış yaptı.
Şimdi umulur ki, mah-ı gufran hürmetine olsun kırk yıllık dostluğun
hakkına göre davranır ve vebalini yüklendiği kişilerden ve kurumdan
özür diler" diye yazmıştı.
Kekeç'in Lekesiz'e tepkisi ise "Başka kapıya" olmuştu. "Eleman, o
terbiyesizce tweetleri atan kendisi değilmiş gibi, bir de özür
beklediğini söylüyor, utanmadan! Kimden özür dilemem gerektiğini
düşünüyor? Bana küfrettiği için kendisinden mi?" diyen Kekeç
şunları söylemişti:
"Kurumuyla, yani Yeni Şafak’la ilgili bir tartışma başlattığımı,
hele kurumuna bühtanda bulunduğumu hatırlamıyorum. Ki, benim de
şerefle 8 yıl çalıştığım, her zaman sitayişle andığım bir
kurumdur."
Ömer Lekesiz'in "Medyatik kaynana köpürmüş"
başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
İkinci ve son kez konumuz yine Ahmet Kekeç!
Dünkü köşe yazısında köpürmüş.
Mecaz olarak söylemiyorum, sahiden köpürmüş.
Sür sabunu, bas suyu, köpürsün! Bu cinsten bir köpürme.
Sabunu süren, suyu basan da kendisi gibi küfürbazlığıyla malum PKK
gazetesi.
Çünkü kendi kendine köpürecek gücü bile yok Kekeç’in.
“Kaç gündür aradığım” dediğine göre, çok zorlanmış, belli.
Salvolar, tehditler, hakaretler, iftiralar, saptırmalar,
sapıtmalar, sıçratmalar, imalar... ekseninde seksen kelimeyle yazı
yazanların akıbeti budur. Seksen birinci kelimeyi de doğal olarak
hakaretçi dostlarından devşirirler.
Kekeç, güya bana cevap mahiyetinde yazdığı o yazıda ne diyor?
Hiçbir şey! Kendi kısır kelimeler ekseninde, yine büvelek tutmuş
manda öfkesiyle döne dolana, sadece köpürüyor.
Cevap yok, mantıklı bir itiraz yok, şunun yerine şu da var demek
yok.
Hakaretle başlayıp, tehditle bitiriyor yazısını.
Kısaca, bu bir tipik Kekeçgiller yazısı! Hezeyanı çok, kabadaylık
gösterisi gani ama düşüncesi, cevabı yok. Çünkü düşünmeden ve cevap
vermekten muaftır Kekeç! Şunca yılın yazarıdır ama onca yazısından
geleceğe bırakacağı iki forma bir kitap bile çıkmaz bu yüzden.
Elinden köşesini alıverin, Dıral dedenin düdüğü gibi kalıverir
ortalıkta. Dolayısıyla kronik intihar terimi sadece müflis
zenginler için kullanılmaz, Kekeçgiller için de kullanılır.
“Kronik intihar”ın ne olduğunu o bilemez, ama neyse ki PKK
gazetesindeki dostları yine hemen yetişivereceklerdir imdadına,
meraklanmasın, beklesin.
Kekeç’in, cevaba değil, saldırıya ayarlı, içi bomboş kelimeler
kalabalığından ibaret olan yazısından üç hususa itham ve iftira
içerdiği için değinmek zorundayım.
Ne idüğü belirsiz karanlık tiplerin, isli perdelerin arkasından
dümen çevirenlerin elemanı olmaktansa, adam gibi adam olan İbrahim
Karagül’ün elemanı sayılmayı bir şeref bilirim.
Meşhur söyleyiştir: Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu
söyleyeyim!
Benim arkadaşlarım bellidir. Ama Kekeç’in arkadaşları dün de bugün
de meşkûktür.
Benim “kurumsal muhatap kılığına” girdiğime hükmetmek ise, ancak
kendi kendisine medyatik kaynana rolü yüklemiş olan birinin işi
olabilir?
Bu aynı zamanda Kekeç’in en temel sorunudur. Benim sorularıma karşı
köpürüşünün, bozuluşunun sebebi de aslen budur. Ona haddini
bildirmiş olmam nedeniyle zaten iğreti duran şirazesi hepten
kopuvermiştir.
Hem öyle bir kopuvermiştir ki, müflis Yahudi tutumuyla eski
defterleri açmaya bile yeltenmiştir.
28 Şubat’ı kastediyorum. Kekeç, beni suçlayacak bir malzeme
yakalamanın heyecanıyla kendine dair hakikatleri; 28 Şubat
sürecinde, başımıza Medusa kesilenlerin emrinde bulunduğunu
unutuvermiş. Ben, Medusa’nın yeni bir şerrinden emin olalım diye
kendisini arayıp, “gölge etme başka ihsan istemez” demiştim. Ama
Kekeç bu, dağıtınca her şeyi unutuyor.
Sosyal medyadaki “Pelikan yalısında havlayan arpalık mücahidi”
kaydıma da çok bozulmuş Kekeç! “Neden?” diye sormak hakkımdır;
neden sadece sen üstüne alındın; suç işlemiş çocuk psikolojisiyle
diken üstünde mi duruyordun ki, mesajı göründüğün anda
trolleşiverdin diye sormak hakkımdır.
Kekeç’in yazısında savurduğu tehdit, beyazköpekbalığı yüzüyle
sosyal medyadan geliverdi. Tehdidi benzer kelimelerle aynı ton ve
üsluptaydı. Yeri gelmişken sorayım: Sahi bunların trol adı neden
böyledir? Akbaba, beyazköpekbalığı, bukalemun’u... kullanmaları da
yakındır herhalde.
Ben buna karşılık terbiyesizlere, hadsizlere, küfürbazlara
yaptığımın aynısını yaptım, yani haber vererek onu engelledim.
Kekeç’in kimlerle işinin olacağına, kimlerle olmayacağına yazdığı
yazı tam bir belgedir. Medyatik kaynanalığına dokunmuş olmamız ise
küfürlü itirazının sebebidir.
Konuyu laf kalabalığına kurban edip, mahalle kabadayılığına
soyunmasının, “düelloyu şununla yapacaktım, o nerede” yollu
kovboyluk gösterisinin de hiçbir karşılığı yoktur.
Çünkü ben görevlerine son verilmiş arkadaşlarının arkasından bir
tas su döktükten sonra, koşa koşa sıcak koltuğuna yapışanlardan
değilim, hiç olmadım, olmam ve olmayacağım! Ayrıca benim
arkadaşlarım kimi muhatap alacaklarını ya da almayacaklarını da çok
çok iyi bilirler.
Kırk yıllık hatır demiştim onu da geri alıyorum. Şirazesi, beş
dakikalık yazıyla kopmuş birinin dostluğundan hayır gelmez.Sorulan
haklı sorulara cevap vermemek için oryantale başlayan, eski
defterleri açmaya yeltenen, kendisine yardım ve destekçi olarak da
PKK gazetesini seçen birinden bırakın dost olmayı, uğraşmaya değer
düşman bile olmaz!
Hak ettiğim neyse, bundan sonra onu alacakmışım! Evet, bir
Kekeçgiller tehdidi…
Kibri aklı haline gelmiş, çirkin dili yılana dönüşmüş bu Medyatik
kaynanadan istirhamım bu tehdidini hiç unutmaması; elinden geleni
ardına koymamasıdır.
Sonra hatırım kalır!