YENİ ŞAFAK YAZARI SALİH TUNA'YI GİZLİCE FOTOĞRAFLADILAR!
Farkına varmadan "röntgenlendiğini" öğrenen Yeni Şafak Yazarı Salih Tuna başından geçen olayı "kimsenin özel hayatı kalmadı" diyerek bakın MHP'nin seks kasediyle nasıl ilşkilendiriyor!
İşte Yeni Şafak yazarı Salih Tuna'nın köşe yazısı...
MHP'nin özel hayatını kim kurcalıyor?
Beyoğlu'nda bir sinemanın fuayesinde beklerken cep telefonuma bir mesaj geldi; açtım baktım; bizim Kolombo Hayri.
"Abi iyi seyirler?"
Etrafı kolaçan ettim; yok! Hay Allah nerde bu hınzır?!
İnceden inceye bir daha denedim; yine yok. Naçar mesaj çektim: "Nereye saklandın oğlum, göremiyorum seni?"
"Göremezsin tabii abi ben şu an İzmir'deyim..."
İzmir'de mi?
Benim bildiğim Kolombo Hayri şaka da olsa yalan söylemez. İstanbul'daki bir sinemanın fuayesini taa İzmir'den nasıl görüyor?
Bir anlık da olsa zaman mekan algım "menevişlendi": Nerdeyim lan ben; İzmir'deyim de haberim mi yok?
Lakin "Göremezsin tabii..." dediğine göre o beni görüyor, ben onu göremiyorum demek ki.
Vay canına!
Bizim Kolombo Hayri ermiş falan olmasın!
Çok geçmeden sinemada ortak bir dostumuz var galiba, dedim. Şöyle bir baktım; yok!
O halde ortak olmayan bir "dost" var; onunla dost ama beni sadece sima olarak tanıyan biri diye düşündüm.
Yaklaşmışım ama değilmiş. Sinemadaki birinden öğrendiği doğruymuş ama bu adamı kendisi de tanımıyormuş!
Sinemaya gideceğimi kimseye söylemediğim aklıma geldi: "Uzun ettin Kolombo, tadını kaçırma! Boş attın dolu tuttun değil mi?"
"Hayır" karşılığının ardından "Fotoğrafın da var abi" mesajını gönderdi.
Fotoğrafım mı?!!
Yok, bu böyle olmayacak. Açtım telefonu; kimsenin duymamasına özen gösterecek şekilde dişlerimin arasından tıslarcasına sordum: "Ne fotoğrafı lan?"
Gömleğinin deseninden başlayarak fotoğrafı tarif etmeye başlamasın mı?
O kadar manyaklaştım ki, kontrol etmek için üzerimdeki gömleğin desenine gayriihtiyari baktım diyeyim de, varın gerisini siz hesap edin.
Sen bana kafayı yedirmeye yemin mi ettin Kolombo, dedim, tanımadığın adamın biri benim fotoğrafımı sana neden göndersin?
Kimdir bu; in midir cin midir, manyak mıdır sapık mıdır, nedir? Hem seni nerden tanıyor?
"Tanımaz abi..." demez mi!
Seni tanımayan adamda telefonun niye var? Hadi var; tanımadığım adam, hiç tanımadığı bir adama fotoğrafımı neden göndersin?
"Tweetlemişler seni abi..."
Dondum kaldım.
"Alo abi, istersen fotoğrafını cep telefonuna göndereyim..."
Gönderme, dedim, uzak durun benden. (Sen de şöyle biraz açıl Şinasi)
İsmet Özel'in o güzelim mısraları geldi buldu beni: "uçtum ama uçuşum / radarlarla izlendi / gayret ettim ve sövdüm / bu da geçti polis kayıtlarına..."
Bu nasıl çağ?
Dışarısı neresi, içerisi neresi belli değil. Her yer açık cezaevi.
Herkes birbirini dikizliyor. "Seni gazetelere verip rezil edeceğim..." yollu tehditler bile tarihe karıştı.
Elinde cep telefonu olan, biraz da sosyal medyayı kullanmayı bilen herkes hem "gazeteci" hem de bizzat "gazete" oldu.
Kimsenin özel hayatı kalmadı artık!
Son zamanlarda kimi MHP'lilerin uygunsuz kasetleri ortalığa saçılınca bunları düşündüm.
Yatak odalarına gizli kamera marifetiyle girmenin iler tutar yok. Zaten evlerimizin içini uzaydan gözetleyebilecek kadar mahremiyet tanımayan bu çağda yaşıyoruz.
MHP'nin değer tercihlerini beğenmeyebilirsiniz.
Bahçeli'nin siyaset tarzını, bağırıp çağırmasını sevmeyebilirsiniz. Partiyi kadim çizgisinden uzaklaştırdığını da söyleyebilirsiniz.
Ahmet Arvasilerin, Erol Güngörlerin açtığı yoldan gideceğine, "CHP'nin baraj altında kalması mühim değil, parlamentoda biz varız ..." diyenleri haklı çıkartacak şekilde yol aldı. (CHP'nin baraj altında kaldığı dönemde, MHP'li Ömer İzgi böyle demişti hani.)
Demem o ki; MHP'ye hangi eleştiriyi getirirseniz getirin; o kasetleri servise sokanları kınamanız gerekir.
Zira bunlar gayrimeşru, sapkın yollardır.
Gelgelelim mahut kasetler için herkes başka yerleri töhmet altında tutmaya çalışıyor ama Ömer İzgi'nin mezkur sözü bana bambaşka yerleri ilham ediyor.
Şimdi de "MHP'nin baraj altında kalması mühim değil, parlamentoda CHP var..." şeklinde düşünenler olamaz mı?