YENİ ŞAFAK YAZARI SALİH TUNA TARAF YAZARINA ÇAKTI "CİBİLLİYETSİZ"
Muhteremlerin tahammülsüzlükleri had safhada.. Farklı bir sesi anında boğmak istiyorlar.
Kusura bakmayın her gün ölemem
Suriye başta olmak üzre bölgedeki gelişmeler hakkında
düşünürken başka bir konuda yazmak bir bilseniz ne kadar zor.
Lakin zor olsa da mecburum buna.
Nihayetinde bu köşe yazılacak, işimiz bu. Her şeyden evvel, "viran olası hanede evlad ü ıyal var"
Hani demiş ya "Galata Köprüsü" şiirinde Orhan Veli, "Bakmayın gün olur ben de / Bir şiir söylerim belki sizlere dair / Elime üç beş kuruş geçer / Karnım doyar benim de."
Bizimkisi de o hesap. Bir farkla ki şair derdini dökmüş mısralarına, bizim halimiz ahvalimiz bizzat dert.
Bir yazarın dert ettiği mesele yerine dert etmediği mesele hakkında yazmak zorunda kalmasından daha büyük bir dert olur mu?!
Bir acayip devran: Dert başka konu başka!
Öyle bir "fitne" döneminden geçiyoruz ki susmak belki de en hayırlısı.
Tamam, biz susalım susmasına da, siz yine de Finkel'ın Taraf'taki şu satırlarını fehmetmeyi ihmal etmeyin: "Bana kalırsa 'sıfır sorun' politikası Mavi Marmara vakasıyla birlikte battı. Düşmanlardan dost yapmaya çalıştığı için kimse Türkiye'yi suçlayamaz elbette. Kabahat, Ankara'nın kendi yaptığı propagandaya kendinin inanmaya başlamasında.."
Hazrete göre Türkiye'nin düşmanları komşularından ibaret; yani Irak, Suriye ve İran.
Neyse daha fazla uzatıp da cibilliyetsizleri huysuzlaştırmayalım.
İyisi mi biz Star'dan Sedat Laçiner'e kulak verelim: "Büyük resme baktığınızda ABD'nin bölgeyi yeniden dizayn etme çabası var. Obama, yöntemleri farklı olsa da Bush'un Ortadoğu hedeflerini aynen sürdürüyor (...) Obama'nın farkı yükü Amerikan ekonomisine değil, bölge halklarının sırtına yüklemesinde. / Başkan Obama doğrudan çatışmalara girmek yerine olayları kolaylaştırıyor. Arap Baharı da bu bağlamda değerlendirilebilir (...) Ayrıca Obama'ya kadar Amerika yıkılacak rejimlerin yerine neyin geleceğinden emin olamadı. Tunus'ta başlayan olaylar ise ABD'ye bölge rejimlerini kontrollü olarak ve başkasının parası ve canıyla değiştirme fırsatını verdi / ABD'nin değişimde ikinci hedefi ise İran'ı etkisiz hale getirmek (yok etmek değil). Bunun için İran'ın füzelerini etkisiz kılacak önlemler alındı, alınmaya devam ediliyor. Şu sıralar ABD ve Körfez ülkeleri İran'a karşı füze sistemi üzerinde çalışıyorlar. İran'ı etkisiz kılmada ikinci önemli adım ise Suriye ve Hizbullah gibi ortaklarını etkisizleştirmek. Hamas-İran bağlantısı çoktan koparıldı bile. Suriye'deki çatışmalar bu anlamda İran'a çok ağır bir darbe olacaktır. Ve elbette İran'da rejimi değiştirecek bir İran Baharı Tahran'a vurulacak en son darbe olacaktır.."
Kalkış noktan İslam milletinin birliği veya ümmetin esenliği olmadığı sürece sorun yok; istediğini söyleyebilirsin.
Ama "Ümmetim ümmetim" diye feryat eden (Necip Fazıl üstadımızın ifadesiyle) "Gaye İnsan / Ufuk Peygamber"in izinde, etnisite ve mezhep asabiyetine inat İslam milletinin birlikteliğine vurgu yaparsan yandın.
Zira muhteremlerin tahammülsüzlükleri had safhada...
Farklı bir sesi anında boğmak istiyorlar. Boğamadıklarını da olmadık tezviratlarla şeytanlaştırmaya çalışıyorlar.
Ne yapsak, ne etsek bilmiyorum.
"Ya ben öleyim mi söylemeyince" demiş Yunus Emre. Muhteremler kusura bakmasın, bugün yarın derken en fazla birkaç gün daha ölürüz.
İlanihaye susacak değiliz herhalde.
Şimdi gelelim, naçizane yazımızın başında belirttiğimiz, köşe doldurma kabilinden ele alacağımız meseleye.
Pardon gelemiyoruz, köşe zaten doldu, kaldı yarına.
Salih TUNA / YENİ ŞAFAK