Yeni Şafak yazarı o kitabı böyle yorumladı: Fitne demek lüzumsuz!
Cumhurbaşkanı Gül'ün başdanışmanı Ahmet Sever'in yazdığı kitabın medyadaki etkileri suya atılan bir taşın çıkardığı dalgalar gibi genişleyerek devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Gül'ün başdanışmanı Ahmet Sever'in yazdığı kitabın medyadaki etkileri suya atılan bir taşın çıkardığı dalgalar gibi genişleyerek devam ediyor.
Kitabı gazetesindeki köşesine taşıyan son isim, Abdullah Gül'ün teklifi ile siyasete giren ve AK Parti'nin kurucularından biri olan Ayşe Böhürler'den geldi. Böhürler yazısında "Fitnedir, parti parçalanır falan gibi eleştirileri ise çok lüzumsuz buluyorum. Sadece Sayın Gül daha fazla müdahale etmeliydi, katkı sağlamalıydı diye düşündüm... Kısacası 'Abdulah Gül ile 12 Yıl' beklentimin altında bir iz bıraktı. " yorumunu yaptı.
İşte Böhürler'in Yeni Şafak'taki köşesinde Sever'in kitabı ile ilgili yazdıkları:
Ahmet Sever eskiden beri sevdiğim ve değer verdiğim bir gazetecidir. Ancak “Abdullah Gül İle 12 Yıl” kitabını okurken keşke bu kitabı yazmasaydı ya da bu şekilde yazmasaydı diye düşündüm.
Neden derseniz...
* * *
İlk itirazım tercih edilen konulara. Kitap Türk siyasi hayatının önemli bir ismine ve dönemine dair olay ve yorumları taşıyor. Ki Başbakanlık, Dış İşleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı ile geçen 12 yılın ardından sadece bu başlıklara ve bu olaylara mı odaklanılmalıydı? Elbette böyle bir kitap yazılabilir. Ve elbette hangi konulara öncelik vereceği yazarın tasarrufudur. Ama birçoğumuzun 'Oradaydım' diyebileceği yakın dönemlere ilişkin bir tanıklık ve anı paylaşımı yapılacaksa böylesine manipülatif konulara ya da yaşandığı esnada kamuoyunun “Cumhurbaşkanı neden suskun kalıyor” diye sorduğu olaylara ilişkin bilebileceğimiz veya tahmin edebileceğimiz yorumlardan ziyade daha derinlikli yorumlar ve tanıklıklar beklerdim.
* * *
Kitabı okurken, ikircikli kaldığım, soru işaretleri oluşturan birçok bahis oldu. Yaşanan olayların tanığıyım ya da tanık olanlardan birebir dinlediklerim var. Doğrusu Sayın Abdullah Gül beni siyasete davet eden isimlerden birisidir. Sayın Erdoğan ile birlikte bana kuruculuk teklifinde bulunduğunda “Ama ben gazeteciyim ve muhalif bakabilirim, bu sizi rahatsız eder” sözlerime 'Bu bizim için zenginliktir” diyen birisidir. Zaman zaman Ak Parti siyasetinde fikir ayrılıkları yaşasa da özünde ideolojik olarak aynı çekirdeği taşır.
* * *
Türk siyasetinin duayenlerinden birisi olarak ona ilişkin daha farklı tanıklıklar beklerdim. Uzun bir siyasi tecrübenin yanı sıra Türkiye'de siyasetin parametrelerini değiştiren bir partinin hem kurucusu hem de beyin takımından birisi olarak bu kitabın yanlış bir Gül imajı çizdiğini düşünüyorum.
* * *
Kitaptan aklımızda kalanlar “Ben karşı çıktım ama etkili olamadım, makamımın şerefini korudum, ihtiyatlı hareket ettim, el-alem ne der, kırıldım, yazık oldu, aman üslubuna dikkat et” gibi tepkilerin özetinden daha kapsamlı olmalıydı. Kitapta yer alan başlıkların bir bölümü Türkiye'nin netameli ve kritik konularının yanı sıra Ak Parti'nin sürekli sigaya çekildiği başlıklardan oluşuyor. Bir bölümü ise sayın Gül'ün Cumhurbaşkanlığı döneminde makamının itibarını bozmamak için veremediği cevapları içeriyor sanki.
* * *
1 Mart Tezkeresinin geçmeme sürecini yakından bilen birisiyim. Kitapta yer alan “Abdullah Gül tezkereye karşı çıkmıyordu ama doğuracağı vahim sonuçları görüyordu” ifadesiyle “Erdoğan tezkerenin geçmesini istiyordu” başlıkları dikkatimi çekti. Oysa her ikisi de rasyonel akılla 1 Mart Tezkeresi'nin geçmesini istiyordu, çünkü bir tehdit altındalardı. Ancak vicdanen Meclis'in serbest iradesini desteklediler. Kitapta Sayın Erdoğan'ın danışmanları 1 Mart Tezkeresini savunurken, Sayın Gül ve o zamanki danışmanı Ahmet Davutoğlu da buna karşı çıktı dipnotu dikkatimi çekti... “Gül Başbakanlığı Erdoğan'a devrettiği gün, Ahmet Davutoğlu'na sormuştum:
-Ahmet Bey şimdi siz ne yapacaksınız?
-Tayyip Bey kalmamı istedi. Kalacağım. Ama Abdullah Bey'le de çalışmaya devam edeceğim.
-Ama Tayyip Bey'in çevresiyle 1 Mart tezkeresinden dolayı ciddi gerilim yaşadınız.
Ahmet Bey o anda “Benim olduğum yerde onlar konuşamazlar” dedi. O sırada çok şaşırdım ama zaman kendisini haklı çıkardı. Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakanı oldu.” Doğrusu o zamanın danışmanlarına da sormak lazım.
* * *
Dikkatimi çeken bir şey de her olaydan sonra Köşke akın akın milletvekili ve ziyaretçi gelmesi. Bu 'akın akın' gidenler kimdi doğrusu pek merak ettim. Ya da sürekli Köşke koşanlar neden her olayda sesiz kaldılar? Bu ziyaretlerin maksadı neydi onu da çözemedim.
*Kısacası 'Abdulah Gül ile 12 Yıl' beklentimin altında bir iz bıraktı. Fitnedir, parti parçalanır falan gibi eleştirileri ise çok lüzumsuz buluyorum. Sadece Sayın Gül daha fazla müdahale etmeliydi, katkı sağlamalıydı diye düşündüm. Belki de kendisinin kapsamlı ve derinlikli yaklaşımlarını yakından bildiğim için bende hayal kırıklığı oluşturdu.
Umarım Ahmet Sever de Sayın Gül de kitapta yazıldığı gibi eleştiriye açıktırlar.