13 Eyl 2016 13:11 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:32

Yeni “Açılım”ın test sinyalleri... Öcalan “Isınma hareketleri”ne başladı!..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, Öcalan’ın kardeşinin İmralı ziyareti sonrası ortaya çıkan mesajları analiz etti…

Efendim; öyle anlaşılıyor ki çoktandır unutulan hatta ümit kesilen bir konu tekrar ısıtılıp birileri tarafından gündeme getirilecek. Epeydir sesi soluğu çıkmayan “İmralı sakini” Abdullah Öcalan, tekrar aktive ediliyor anlaşılan. Şimdiden ufak ufak top sektirmeye, sahada ısınma turları atmaya başlamış görünüyor. O kadar ki uygulanan senaryo bile neredeyse birebir aynı…

YENİDEN AYNI BAHANE!

Malum Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan İmralı’ya gitmiş ve oradan bazı mesajlarla dönmüştü. Nitekim bu görüşmenin ilk meyvesi Diyarbakır’da, aralarında DBP Eş Başkanı Sabahat Tuncel ve DTK Eş başkanı Leyla Güven ile HDP’nin 5 milletvekilinin bulunduğu 50 kişinin Öcalan ile görüşülmesi amacıyla başlattıkları açlık grevinin sonlanması oldu. Böylelikle hem amaca erilmiş hem de Öcalan tekrar “dediğini yaptırır” olarak sunulmuştu. Ben “bir taşla iki kuş vurmak” diye buna derim!

Ne ilginçtir ki, hatırlanacak olursa ilk “açılım süreci” de benzer bir “senaryo” ile başlatılmıştı. O zamanda önce cezaevlerindeki PKK’lılara “Mizansenden bir açlık grevi” ayarlattılar. Sonra Apo araya girdi ve grevler son buldu. Böylelikle o zaman benim “Apo’ya parlatma operasyonu” olarak tanımladığım bu durumla Öcalan birden merkezi bir konuma yükseltidi. Devletin “kanaat inşacıları” iyi çalışıyorlardı doğrusu!

Ne tuhaftır ki, daha “iyi bir fikir” bulamadıklarından mı olsa gerek şimdi “açlık grevini sonlandıran Apo” olgusuna tekrar sarılıyorlar. İnsan bu hayranlık uyandıran “Yaratıcılık” karşısında heyecanını gizleyemiyor doğrusu!

APO’DAN TEKRAR MEDET UMMAK!..

Bilemiyorum; bu henüz daha bir “test sinyali” ama yakında daha güçlü yayına geçeceklerini tahmin etmek zor olmasa gerek. Muhtemelen Apo, tekrar rol alıp, planlanması muhtemel “yeni açılım” denemesinde öne çıkartılacak. Sonra gelsin İmralı turları, kafileler, “Akil adamlar” benzeri oluşumlar, beyanat üzerine beyanat patlatmalar. (Aha buraya yazıyorum; Yakın bir zaman öncesine kadar PKK’ya, HDP’ye demediklerini bırakmayanlar, “Bunlarla bir cacık olmaz” diyenler, hatta karşı çıkan herkesi “hainlik”le suçlayanlar bu kez tekrar –bizim gibi her daim durduğu yerde duranları- bu işi eleştirenleri suçlamazlarsa ne olayım!) Ayrıca ilk açılımdaki “panayır kumpanyası”nın cazgırları tekrar kolları sıvayıp aynı teraneleri okumazlarsa namerdim!

Şüphesiz daha ayrıntılar belli değil. Henüz ortada Öcalan’ın “Devlet hazırsa iki adamını buraya gönderir., 6 ayda bu sorunu çözeriz. Bu bir kör savaştır. Kimsenin kimseyi yeneceği savaş değildir. Devlet samimi olsaydı bu kadar insan ölmezdi.” diyen ve topu devlete atan sözlerinden fazla bir şey yok. Lakin bu adımın durup dururken atılmadığı da çok açık. Pek yakında “proje”nin diğer ayakları da dillendirilmeye başlanır nasıl olsa. Öyle veya böyle yeni bir girişime daha hazırlanıldığı aşikâr görünüyor.

HERŞEY AYNI MI OLACAK?

Lakin artık olayların akışı ne Öcalan’ın isteğine ne de devletin isteğine tümden bağlı görünmüyor. Bu seferki “yeni açılım”ı her iki taraf istese bile aynı yol ve yöntemlerle sürdürebilmek mümkün değil. Mutlaka bazı revizyonlara, rötuşlara, imaj cilalamalarına, söylem hatta “model” farklılıklarına ihtiyaç var. Bunu nasıl yaparlar bilmiyorum ama “Tasarlayıcılar” bunu da düşünmüşlerdir herhalde. (Yoksa düşünmediler mi?) Düşünmedilerse de acele düşünmeleri gerek. Çarşıya sürülecek ürüne bir de “ambalaj” lâzım!

Dahası “hendekler süreci”nden ve patlatılan bombalardan, verilen yüzlerce şehitten sonra kamuoyunu nasıl ikna edecekleri meçhul. (Üstelik bu kez AKP kitlesini de bizzat kendileri bilediler!) İşler bu sefer iki topçu, üç beş popçu ile hallolacak gibi görünmüyor. Habur rezaleti, Oslo süreci, Dolmabahçe mutabakatı tartışmalarından sonra hiç kolay değil. Hele “Akiller”in prestiji ise o günden beri yerlerde sürünüyor. Milletin öfkesi ise zaten burnunda. Yeni atraksiyonlar bulmak lâzım!
Hiç şüphesiz bu hazırlığın “yeni anayasa” ve “başkanlık sistemi”ni ilgilendiren ayakları da var. O yüzden sırf “barış olsun, analar ağlamasın” diye yapılmayacağını söyleyebiliriz. Tabii iş bu noktada karmaşıklaşıyor. PKK/HDP’nin bu konudaki talepleri malum ve yeni pazarlıklar ortaya sürülecektir. Buraların ayrıntıları şimdilik muğlak. Tongaya basmamak gerek!..

MUHTEMELEN YENİ BİR İSİM BULACAKLAR!..

Öyle veya böyle kısa sürede yeni bir “Açılım” süreci (Muhtemelen adı değişebilir. Çünkü artık “kötü şeyler”i hatırlatıyor!) deneneceğinin kokularını almak güç değil. Bu süreç nasıl şekillenir, nereye varır, yürür mü yürümez mi bilinmez. Lakin birileri çoktan kararını vermişe benziyor. Bunun “ayarlamaları” yapılıyordur herhalde bir yerlerde.

Hiç şüphesiz “barış” güzel bir şey. Lakin tekrar aynı zaaflara yol açacak, tekrar milleti “ahmak” yerine koyacak, ilk fırsatta yeni kanların dökülmesine yol açacak, ülkenin bölünmesine zemin hazırlayacak türde bir “Barış”a karşı herkes kuşkulu. On kat temkinli olmak gerek…

Umarım bu yeni açılımın mimarları her kimseler bunu hesaba katmışlardır. Yoksa Türkiye’nin yeni hayal kırıklıklarına, yeni aldanışlara tahammülü kalmadı. Ne kadar ince ve kırılgan bir tabaka üzerinde yüründüğünün umarım farkındadırlar. Süreci gözlemeye ve yapılması muhtemel yanlışları eleştirmeye devam…

Ne diyeyim; herkese iyi ısınma turları!...

13.08.2016.

[email protected]