"YAZILARINA SANSÜR UYGULANDIĞI HALDE GAZETEDE KALMAYA DEVAM EDEN HAYSİYETSİZ VE ŞEREFSİZDİR"!..KİM BU İDDİANIN SAHİBİ ÜNLÜ GAZETECİ?..
Taha Kıvanç,nereye gitse ve kiminle karşılaşsa "Emin Çölaşan'ın kitabını okudun mu?" sorusuna muhatap olduğunu belirterek,Hürriyet'te sansür edildiğini yazan Çölaşan'a bakın neyi hatırlattı?..
Sansürlü/sansürsüz yazılar
Nereye gitsem, kiminle karşılaşsam aynı soruya muhatap oluyorum: "Emin Çölaşan'ın kitabını okudun mu?" Hayatında eline kitap almamışlar da var bu soruyu soranlar arasında. Hepsine verdiğim cevap aynı: "Okumadım, yazdım..."
Emin Çölaşan'ın kitabında anlattıkları tek cümleyle şu: "Hürriyet gazetesi yazılarımı yıllarca sansürledi, ben de ne yapayım, öfkemi içime gömdüm." Bizim okurlar bu gerçeği en az on yıldır biliyorlar zaten; biliyorlar, çünkü yazılarının sansürlendiğini, kendisinden küfür yemeyi de göze alarak, defalarca yazdım.
'Sansür' hoş bir sözcük değil; hiçbir yazar gazetesinin sahibi veya yayın yönetmeni tarafından yazısına müdahale edilmesini istemez. 'Ayıp' bir şeydir çünkü. Emin Çölaşan gibi iktidarlar karşısında esip gürleyen birinin "Bana sansür uyguladılar" demesi, bunu söylemek üzere bir kitap yazması, kendisini seven okurlarını müthiş hayal kırıklığına uğratacak olağanüstü beklenmedik bir gelişme gerçekten. Fakat benim için veya bu sütunun sürekli okurları için bilinenin ikrarından öte bir anlam taşımıyor bu itiraf.
O da çok iyi biliyor, 'ayrılmaz ikili' haline geldiğimiz söylenemese de, Emin Çölaşan'la düzeyli ve samimi bir ilişkim vardı vakti zamanında. İçinde yer aldığı jüri beni 'yılın yazarı' seçiyor, görüşlerine değer veren Edebiyatçılar Derneği tarafından düzenlenen panele beni tavsiye ediyor, haftalık mülâkatlarla okur karşısına çıktığı dönemde, bir 'irtica krizi' ortamında benimle uzun bir görüşme yapıyordu. Ben de ilk 'konuşa konuşa' mülâkatı için onu konuk seçmiştim.
Kırılma noktamız Yavuz Gökmen'e karşı davranışı oldu. Rahmetliyle ilgili yazdığı sert ve küfürlü yazılara tahammül edemedim, iki Hürriyet yazarı arasına girip Yavuz'dan yana tavır aldım. O gün bugündür yemediğim küfür kalmadı. Yavuz'un yazılarına sürekli sansür uygulandığını ve bu durumun rahmetliyi ne kadar üzdüğünü biliyordum; ama Çölaşan'ın "Yazılarına sansür uygulandığı halde gazetesinde kalmaya devam eden haysiyetsizdir, şerefsizdir" demesi sigortamı attırdı.
Sansür Emin Çölaşan'a da uygulanıyordu çünkü; iki olaya bizzat ben tanıklık etmiştim.
Benimle yaptığı 'Pazar konuşması' Hürriyet'in o zamanki yayın yönetmeni Rahmi Turan tarafından pikajda yırtılarak çıkartılmıştı, bunu bana itiraf eden bizzat kendisiydi; bu bir. İkinci olay da Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin düzenlediği panelin başlamasını beklerken yaşandı; kendisini arayan Ertuğrul Özkök'ün yazısını değiştirmesini istediğini bana Emin Çölaşan orada anlatmıştı...
Daha sonra da defalarca sansür yedi Emin Çölaşan. En ünlüsü, 1 Aralık 1999 tarihli 'Enerji' yazısıdır. 'Mavi Akım' projesine değiniyordu o yazısında. Gazetede çıkanla internet sitesine konan metin değişikti; bunu tesadüfen fark ediverdim. Meselâ, "Hemen fırtınalar kopuyor. Samsun'dan Ankara'ya gelecek boru hattı için belli firmalarla anlaşma yapıldığı, ancak bu anlaşmada ANAP takımının rüşvet yediği, hatta bu işin içinde Mesut Yılmaz'ın da bulunduğu iddia ediliyor" cümlesi gazetede çıkan yazıda değiştirilmişti. Hürriyet, Emin Çölaşan'ın bu cümlesini gazetede şu biçime sokmuştu: "Hemen fırtınalar kopuyor. Samsun'dan Ankara'ya gelecek boru hattı için belli firmalarla anlaşma yapıldığı iddia ediliyor." Bu kadar.
Aynı yazıdaki şu cümleden de bazı ifadeler gazetede çıkarılmıştı: "Eğer böylesine bir projede, bir partinin adamları, hele hele genel başkanı rüşvet almışsa, ya da proje