YAZARLAR TOPLANTISINDA ORGENERAL ÇEVİK BİR'E HANGİ GAZETECİ SERT ÇIKTI?
Dönem 28 Şubat... Sabah akşam konuşulan tek gündem var: İrtica. Askerin yaptığı da irtica üzerinden siyaset... Yazarlar toplantısı Aydın Doğan'ın Genelkurmay'a çağrılmasıyla başlıyor.
Yazarlar toplantısında Bir general 28 Şubat'ın kudretli generali Çevik Bir'in medyaya ilgisini duymayan yok. Sürecin medyadan sorumlu generali gibiydi. Ülkenin puslar içinde olduğu o soğuk günlerde işi gazete yazarlarıyla toplantı yapmaya kadar vardırdığı da biliniyordu. | |
İşte o toplantının ayrıntılarını Milliyet'ten Taha Akyol Cihan Haber Dergisi'ne anlattı. Bir general, bir gazetenin yazarlarının bir araya gelmesinde yadırganacak bir şey yok ama askeri konuları konuşurlarsa... Terör örgütünün üstesinden nasıl gelineceğini, Türkiye'nin güvenlik sorununu gazeteciler bir generalden dinlemek ister. Dönem 28 Şubat... Sabah akşam konuşulan tek gündem var: İrtica. Askerin yaptığı da irtica üzerinden siyaset... Yazarlar toplantısı Aydın Doğan'ın Genelkurmay'a çağrılmasıyla başlıyor. İkinci Başkan Çevik Bir, Doğan'ın önüne bir liste koyuyor. Tasfiye listesi yani. En başta Taha Akyol... Başka yazarlar da var. 'Derhal bunları gazeteden at' diyor. Rica değil, emir. En ağırı da Akyol'un suçu; irticayı desteklemek. Bir'in talebi karşısında şaşıran Doğan 'Hayır, ben yukarıdan emir alarak yazar atan patron olmam.' diye karşılık veriyor. Bunun üzerine Bir, Doğan'a 'O halde bütün yazarlarınla beni yemekli toplantıda buluştur' önerisi yapıyor. Orada irtica tehlikesini anlatacağını ve hepsini de ikna edeceğini söylüyor. Bir bakıma brifing... Hatırlayanlar olacaktır, bu usul o süreçte sıkça karşımıza çıktı. Doğan, Bir'in bu teklifine sıcak bakıyor. Ve buluşma gerçekleşiyor. Bir Paşa ve Milliyet'in yazarları öğle yemeğinde bir araya gelir. Çevik Bir'in üzerinde üniforma... Karşısında köşe yazarları... Türk basın tarihine geçecek bir tablo. Sonrasını Akyol'un ağzından dinleyelim: "Çevik Bir geldi. Ben, Zülfü Livaneli, Hasan Pulur, Sami Kohen'in de aralarında bulunduğu bütün yazarlar var. Bir başladı anlatmaya; 'İrtica yayılıyor, Atatürk Cumhuriyeti elden gidiyor' falan. Ben itiraz ettim. Bir'e, 'Bu söylediklerinizin hepsi tartışmaya açık konular. Bu söylediklerinizin hepsi psikolojik harekât... Bunlar yanlış. Özellikle türbanı irtica bayrağı olarak görmek yanlış. Türban, bir modernleşme simgesidir. İrtica simgesi değildir' dedim." Çevik Bir, Taha Akyol'un bu itirazlarıyla karşılaşınca sinirlenir. Belli ki o ana kadar söylediklerine hiç karşı çıkan olmamış, ağzından çıkan her söz doğru kabul edilmiş. Aydın Doğan'ın kayıtsız kaldığını gören Akyol üslubunu daha da sertleştirir ve tartışma büyür. Gerisini Akyol şöyle anlatıyor: "Ona, 'Atatürk 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir' dedi mi? dedi. O zaman bu söylediklerinizi bilim adamlarının bir eleştirisinden geçirin. Doğru olduğu nereden belli? Türkiye'de sosyologlar var. Yurtdışında sosyologlar var. Bu konuda araştırma yapın..." Sosyolog olarak da uluslararası düzeyde kabul gören Elizabeth Özdalga, Nilüfer Göle ve Nur Vergin gibi akademisyenlerin ismini verir. Ve Bir'e 'Bunları çağırın, 'Türban olayı nedir, Türkiye'de irtica var mıdır diye bir sorun.' der. Bir bakıma askere yol gösterir, akıl verir... 'Biz Ege'deki askerî strateji konusunda size danışıyoruz. Siz neden sosyologlara danışmıyorsunuz?' diye de ekler. Doğrusu Bir Paşa'nın o ana kadar duymadığı ve duymaya tahammül edemeyeceği bir çıkış. Yazarları ikna etmeye çalışırken kendisinin ikna edilmekte olduğunu gören Bir, kızgın şekilde şöyle der: "Bizim sosyologlara ihtiyacımız yok. Biz askeriz. Komutandan talimatı alır, gereğini icra eder, tekmil veririz. Sosyologlarla, şunlarla bunlarla konuşarak kafamızı karıştırmayız." Taha Akyol'la Çevik Bir'in tartışması burada bitmez. Devamı daha çarpıcı: "Çevik Bir'e 'Siz buraya üniformayla geldiniz. Biz kapıya 'Askerî üniformayla girilmez' diye yazı assaydık, kendinizi hakarete uğramış hissetmez miydiniz?' Bir, 'Böyle şey olur mu? Bu, şerefli bir üniformadır.' dedi. Ben de bunun üzerine, "Kızlarınki de öyle. Başörtü de kızların onurlarıyla ilgili. Kızları gözyaşları içinde okul kapısından geri çeviriyorsunuz.' dedim." Taha Akyol'un söyledikleri tarihe geçecek. O yüzden uzun alıntı yaptım. O zor günlerde Türk toplumunun hissiyatına tercüman olmuş; ağzına sağlık Taha Akyol... Mustafa Ünal/ZAMAN |