28 Tem 2018 11:39
Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:46
Yavuz Bingöl'den çok konuşulacak röportaj: Gazeteci kalkıp da Erdoğancı mısın? diye sorunca...
Geçtiğimiz yıllarda siyasi duruşu nedeniyle eleştirilerin hedefi olan ünlü sanatçı Yavuz Bingöl yine çok konuşulacak açıklamalarda bulundu.
Şarkıcı Yavuz Bingöl, tüm sol liderlerin ve sol adına politika
yapan herkesin çalıştay başlatması gerektiğini söyleyerek, "Dünyada
hiçbir yerde yok artık solcular. Yoklar yoklar yoklar! Tüm dünyada
sol hasta şu an. Hepsi hasta. O hastalıklı bölgenin oradan alınması
gerekiyor. Niye yoklar?" dedi.
Bingöl, devamıdna, "Valla çok tespitim var ama söylemek istemiyorum. Eleştiriye de gelemiyorlar, polemik oluyor sonra" sözlerini sarf etti.
Türkücü Bingöl, 24 Haziran'da gidilecek Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri'nde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı desteklediğini belirterek, " Sonuna kadar Erdoğancıyım. Hatta lütfen burayı büyük harfle yaz; FERİŞTAHIYIM... Ben Erdoğan’ı seviyorum. Oyumu da Erdoğan’a vereceğim seçimlerde" sözlerinden sonra hakkında yapılan eleştirilere tepki gösterdi.
"Benim gibi müzik yolunda insanların gönlüne girmiş bir adama, sanki uzaydan gelmişim, garip bir yaratıkmışım gibi davranmaya değer miydi?" diye soran Bingöl, "Herkesin bir siyasi görüşü var. Ben inandığım şeyi söyleyemeyecek miyim?" ifadesini kullandı.
Posta'dan Oya Çınar'ın sorularını yanıtlayan Bingöl'ün açıklaması şöyle:
"Memleketim nasılsa ben de öyleyim"
Kişisel gündeminizde neler var şu ara? Nasıl hissediyorsunuz?
Bu aralar duygusalım. 19 Ağustos’ta kızımı evlendiriyorum. Çok şükür tanıyan herkesin çok sevdiği, kıymetli bir çocuk yetiştirdik. Daha çok annesi tabii, sağ olsun. Onun dışında memleket gibiyim. Memleket nasılsa ben de öyleyim.
Memleketin durumu nasıl?
Valla önümüzde yeni bir dönem başlıyor. Yeni sistem vatana millete hayırlı olsun. Bence iyi oldu. Her şey daha hızlı ilerleyecek. Bürokrasinin hantallığından kurtuldu ülke. Her sistemin zaafları vardır ama kervan yolda düzülür derler.
Eleştiriye açık mısınız? Neden insanlar sizi eleştirince sitem ediyorsunuz?
Aslında eleştiriye açığım. İnsanları dinlemeyi severim. Bir insanı dinlemeli sonra da saçmaladığını düşünüyorsak şayet, “Saçmalıyorsun” demeliyiz. 30 yıldır bağlama çalıyorum, hâlâ müzikte kendimi bir yere koymam. Her gün yeni bir şey öğreniyorum. Ama haksız yere üzerime gelindiğinde üzülüyorum.
Her şey Ahmet Hakan’ın röportajıyla başladı. Ondan sonra müzisyen Yavuz Bingöl gitti yerine sürekli siyasi söylemlerde bulunan bir Yavuz Bingöl geldi.
“Bir kitap okudum, hayatım değişti” gibi değil mi? Bir röportaj verdim hayatım değişti (Gülüyor). Haksız da olsalar bu konuda bana öfkeli bir kesim var. Ama onlarla da zaman içinde yeniden ortak duygularda buluşacağımıza eminim.
Bu durumu biraz da siz yaratmadınız mı sizce?
Ben de kaşıyorum doğru. Ben de üzerine gittim. Siyasetle ilgili konularda çok yıpratıldım. Ama gazeteci kalkıp da “Erdoğancı mısın?” diye sorunca benden de “Tillahına kadar!” deme güdüsü çıkıyor. Bu anlamda diyorsan kaşıyorum evet. Çünkü politik olamıyorum.
Ama ailenizle ve dostlarınızla aranız açıldı. Değer miydi?
Ben size sorayım. Beni böyle yıpratıp atmaya değer miydi? Bu kadar kızmaya, üzerime gelmeye değer miydi? Benim gibi müzik yolunda insanların gönlüne girmiş bir adama, sanki uzaydan gelmişim, garip bir yaratıkmışım gibi davranmaya değer miydi? Herkesin bir siyasi görüşü var. Ben inandığım şeyi söyleyemeyecek miyim?
Hiç öz eleştiriniz yok mu?
Olabilir. Ama bu karşılıklı. Karşı taraf da kendi hatalarını kabul edecek mi ben bunu söylediğimde? Tabii ki bir toplum bilimcinin cevaplaması gereken bir soruyu bana sorduklarında o an saçmalamış olabilirim. Yanlış bir şeyler söylemiş olabilirim. İşte o zaman keşke benim siyasi ifadelerime değil de 30 yıldır dinledikleri bağlamamla anlattıklarıma kulak verselerdi.
"Ben de 200 yıldır Chopin dinlemekten bıktım"
Günümüz Türkiye’sinde eksik bulduğunuz neler var?
Kültür ve sanat konusundaki eksiklikleri en yetkili ağız, Cumhurbaşkanı söylüyor. “Bu alanda daha çok çalışmamız lazım” diyor. Güzel girişimler var. Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin kurulması şahane oldu. Atatürk Kültür Merkezi’nin yenilenmesi keza öyle. Biz Milli Eğitim Bakanı’mızla güzel bir çalışma yürütüyoruz. Sekiz bin okulun müzik odasına 20 bağlama ve bir piyano koymak istiyoruz. Bu hükümet, ekonomide, köprü ve yol yapımında devasal hizmetler yaptı. Aynısını kültür ve sanat alanında da bekliyorum.
Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, “Neden bizim Beethoven’larımız yok?” demişti.
Katılmıyorum. Doğu kültürü çok daha zengin. “Işık doğudan yükselir” sözüne inanıyorum ben. Felsefemiz, müziğimiz, mutfağımız, her şeyimizle onlardan çok daha ilerideyiz. Ancak reklam, PR deyip geçmemek lazım. Çok önemli. Biz sadece bunları dünyaya sunmayı bilmiyoruz. Onlar da 200 yıldır Chopin çalıyorlar. Tamam güzel ama ben de 200 yıldır Chopin dinlemekten bıktım. Onların da bize imrendiğine eminim. Batı her zaman doğuyu kıskanıyor bence.
"Dünyada sol hasta şu an"
“30 yıldır aynı şeylerden bıktım” demişsiniz. Nelerden bıktınız?
En başta bu ‘kariyerizm’den bıktım. Herkesin yeni bir şey söylemeden, üretmeden, aynı döngü içinde dolanmalarından bıktım. Ben solun, dünyada ciddi bir sorunu olduğunu düşünüyorum. Tüm sol liderlerin, sol adına politika yapan herkesin bir tartışma süreci, bir çalıştay başlatmaları gerekiyor. Dünyada hiçbir yerde yok artık solcular. İngiltere’de, Almanya’da, Hollanda’da, Amerika’da yoklar. Yoklar yoklar yoklar! Tüm dünyada sol hasta şu an. Hepsi hasta. O hastalıklı bölgenin oradan alınması gerekiyor. Niye yoklar?
Sizin tespitiniz ne?
Valla çok tespitim var ama söylemek istemiyorum. Eleştiriye de gelemiyorlar, polemik oluyor sonra (Gülüyor). Kusura bakmasınlar. Ben manav Mehmet Efendi değilim. Bilinçli bir seçmenim. Artık bu yapmaya çalıştıkları şey insanlarda karşılık bulmuyor. Bir insanı kazanmak, ikna etmek, onu dönüştürmek kolay değil. Hepsinin sahip olduğu felsefeyi de eksiklerini de ortaya koyarak bir tartışma süreci başlatmaları gerekiyor. Bir köşede fark edilmeyi bekleyerek “Bir gün kıymetimizi anlayacaklar” diyerek de olmuyor. Bağırarak, küfrederek, birilerini aşağılayarak, başka yerlerde zaman geçirerek olmuyor.
Peki, nasıl olmalı?
Moğollar’ın çok güzel bir şarkısı var: “Bir Şey Yapmalı”. İşte o şarkıdaki gibi bir şey yapmalı! Doğdum, büyüdüm, Allah daha ne kadar ömür verir bilmiyorum. Hâlâ aynı laflar. Bin yıldır “Motorları maviliklere süreceğiz” diye bekliyoruz. Hani? Ne zaman? Dünyada hiçbir şey artık o büyük manifestolarla ilerlemiyor. Tek yapmaya çalıştıkları Erdoğan karşıtlığından beklenti ummak. Oradan bir şey çıkaramayacakları, 11 seçim kaybetmelerinden belli. Ortada her şey. Bence artık kimse ideolojinin peşinden gitmiyor. Yüzünü güldüren, elini uzatan, kalbine dokunan siyasetçinin ardından gidiyor.
Bingöl, devamıdna, "Valla çok tespitim var ama söylemek istemiyorum. Eleştiriye de gelemiyorlar, polemik oluyor sonra" sözlerini sarf etti.
Türkücü Bingöl, 24 Haziran'da gidilecek Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri'nde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı desteklediğini belirterek, " Sonuna kadar Erdoğancıyım. Hatta lütfen burayı büyük harfle yaz; FERİŞTAHIYIM... Ben Erdoğan’ı seviyorum. Oyumu da Erdoğan’a vereceğim seçimlerde" sözlerinden sonra hakkında yapılan eleştirilere tepki gösterdi.
"Benim gibi müzik yolunda insanların gönlüne girmiş bir adama, sanki uzaydan gelmişim, garip bir yaratıkmışım gibi davranmaya değer miydi?" diye soran Bingöl, "Herkesin bir siyasi görüşü var. Ben inandığım şeyi söyleyemeyecek miyim?" ifadesini kullandı.
Posta'dan Oya Çınar'ın sorularını yanıtlayan Bingöl'ün açıklaması şöyle:
"Memleketim nasılsa ben de öyleyim"
Kişisel gündeminizde neler var şu ara? Nasıl hissediyorsunuz?
Bu aralar duygusalım. 19 Ağustos’ta kızımı evlendiriyorum. Çok şükür tanıyan herkesin çok sevdiği, kıymetli bir çocuk yetiştirdik. Daha çok annesi tabii, sağ olsun. Onun dışında memleket gibiyim. Memleket nasılsa ben de öyleyim.
Memleketin durumu nasıl?
Valla önümüzde yeni bir dönem başlıyor. Yeni sistem vatana millete hayırlı olsun. Bence iyi oldu. Her şey daha hızlı ilerleyecek. Bürokrasinin hantallığından kurtuldu ülke. Her sistemin zaafları vardır ama kervan yolda düzülür derler.
Eleştiriye açık mısınız? Neden insanlar sizi eleştirince sitem ediyorsunuz?
Aslında eleştiriye açığım. İnsanları dinlemeyi severim. Bir insanı dinlemeli sonra da saçmaladığını düşünüyorsak şayet, “Saçmalıyorsun” demeliyiz. 30 yıldır bağlama çalıyorum, hâlâ müzikte kendimi bir yere koymam. Her gün yeni bir şey öğreniyorum. Ama haksız yere üzerime gelindiğinde üzülüyorum.
Her şey Ahmet Hakan’ın röportajıyla başladı. Ondan sonra müzisyen Yavuz Bingöl gitti yerine sürekli siyasi söylemlerde bulunan bir Yavuz Bingöl geldi.
“Bir kitap okudum, hayatım değişti” gibi değil mi? Bir röportaj verdim hayatım değişti (Gülüyor). Haksız da olsalar bu konuda bana öfkeli bir kesim var. Ama onlarla da zaman içinde yeniden ortak duygularda buluşacağımıza eminim.
Bu durumu biraz da siz yaratmadınız mı sizce?
Ben de kaşıyorum doğru. Ben de üzerine gittim. Siyasetle ilgili konularda çok yıpratıldım. Ama gazeteci kalkıp da “Erdoğancı mısın?” diye sorunca benden de “Tillahına kadar!” deme güdüsü çıkıyor. Bu anlamda diyorsan kaşıyorum evet. Çünkü politik olamıyorum.
Ama ailenizle ve dostlarınızla aranız açıldı. Değer miydi?
Ben size sorayım. Beni böyle yıpratıp atmaya değer miydi? Bu kadar kızmaya, üzerime gelmeye değer miydi? Benim gibi müzik yolunda insanların gönlüne girmiş bir adama, sanki uzaydan gelmişim, garip bir yaratıkmışım gibi davranmaya değer miydi? Herkesin bir siyasi görüşü var. Ben inandığım şeyi söyleyemeyecek miyim?
Hiç öz eleştiriniz yok mu?
Olabilir. Ama bu karşılıklı. Karşı taraf da kendi hatalarını kabul edecek mi ben bunu söylediğimde? Tabii ki bir toplum bilimcinin cevaplaması gereken bir soruyu bana sorduklarında o an saçmalamış olabilirim. Yanlış bir şeyler söylemiş olabilirim. İşte o zaman keşke benim siyasi ifadelerime değil de 30 yıldır dinledikleri bağlamamla anlattıklarıma kulak verselerdi.
"Ben de 200 yıldır Chopin dinlemekten bıktım"
Günümüz Türkiye’sinde eksik bulduğunuz neler var?
Kültür ve sanat konusundaki eksiklikleri en yetkili ağız, Cumhurbaşkanı söylüyor. “Bu alanda daha çok çalışmamız lazım” diyor. Güzel girişimler var. Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin kurulması şahane oldu. Atatürk Kültür Merkezi’nin yenilenmesi keza öyle. Biz Milli Eğitim Bakanı’mızla güzel bir çalışma yürütüyoruz. Sekiz bin okulun müzik odasına 20 bağlama ve bir piyano koymak istiyoruz. Bu hükümet, ekonomide, köprü ve yol yapımında devasal hizmetler yaptı. Aynısını kültür ve sanat alanında da bekliyorum.
Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, “Neden bizim Beethoven’larımız yok?” demişti.
Katılmıyorum. Doğu kültürü çok daha zengin. “Işık doğudan yükselir” sözüne inanıyorum ben. Felsefemiz, müziğimiz, mutfağımız, her şeyimizle onlardan çok daha ilerideyiz. Ancak reklam, PR deyip geçmemek lazım. Çok önemli. Biz sadece bunları dünyaya sunmayı bilmiyoruz. Onlar da 200 yıldır Chopin çalıyorlar. Tamam güzel ama ben de 200 yıldır Chopin dinlemekten bıktım. Onların da bize imrendiğine eminim. Batı her zaman doğuyu kıskanıyor bence.
"Dünyada sol hasta şu an"
“30 yıldır aynı şeylerden bıktım” demişsiniz. Nelerden bıktınız?
En başta bu ‘kariyerizm’den bıktım. Herkesin yeni bir şey söylemeden, üretmeden, aynı döngü içinde dolanmalarından bıktım. Ben solun, dünyada ciddi bir sorunu olduğunu düşünüyorum. Tüm sol liderlerin, sol adına politika yapan herkesin bir tartışma süreci, bir çalıştay başlatmaları gerekiyor. Dünyada hiçbir yerde yok artık solcular. İngiltere’de, Almanya’da, Hollanda’da, Amerika’da yoklar. Yoklar yoklar yoklar! Tüm dünyada sol hasta şu an. Hepsi hasta. O hastalıklı bölgenin oradan alınması gerekiyor. Niye yoklar?
Sizin tespitiniz ne?
Valla çok tespitim var ama söylemek istemiyorum. Eleştiriye de gelemiyorlar, polemik oluyor sonra (Gülüyor). Kusura bakmasınlar. Ben manav Mehmet Efendi değilim. Bilinçli bir seçmenim. Artık bu yapmaya çalıştıkları şey insanlarda karşılık bulmuyor. Bir insanı kazanmak, ikna etmek, onu dönüştürmek kolay değil. Hepsinin sahip olduğu felsefeyi de eksiklerini de ortaya koyarak bir tartışma süreci başlatmaları gerekiyor. Bir köşede fark edilmeyi bekleyerek “Bir gün kıymetimizi anlayacaklar” diyerek de olmuyor. Bağırarak, küfrederek, birilerini aşağılayarak, başka yerlerde zaman geçirerek olmuyor.
Peki, nasıl olmalı?
Moğollar’ın çok güzel bir şarkısı var: “Bir Şey Yapmalı”. İşte o şarkıdaki gibi bir şey yapmalı! Doğdum, büyüdüm, Allah daha ne kadar ömür verir bilmiyorum. Hâlâ aynı laflar. Bin yıldır “Motorları maviliklere süreceğiz” diye bekliyoruz. Hani? Ne zaman? Dünyada hiçbir şey artık o büyük manifestolarla ilerlemiyor. Tek yapmaya çalıştıkları Erdoğan karşıtlığından beklenti ummak. Oradan bir şey çıkaramayacakları, 11 seçim kaybetmelerinden belli. Ortada her şey. Bence artık kimse ideolojinin peşinden gitmiyor. Yüzünü güldüren, elini uzatan, kalbine dokunan siyasetçinin ardından gidiyor.